Ya da Saussure'ün dilbiliminde signifier'ın lineer bir boyutu olması ne anlama geliyor?
seslerin bir işareti doğruladığından bahsediyor. yani bugüne kadar çıkardığımız bütün sesleri biz doğru olarak kabul ettiğimiz için o sesler tek yönlüdür. her kuş kendi ötüşünü programlamış ve doğru kabul etmiş. insan da bundan uzakta değil, ne kadar karmaşık gibi dursa da aynı sistem üzerinden ilerliyor. farklı bir yerden örnek verecek olursak; gözümüz de bundan pek farklı hareket etmez. bütün çekik gözlüleri birbirine benzetiriz. hepsi asyalıdır ve karıştırırız. göz kendini böyle tek düzlem üzerine proglamış. bir çinli de bir geniş gözlüye bakında diğer geniş gözlülere benzetir. oysa bütün çinliler, yüzbinlerce çinli arasından kendi tanıdıklarını tek bakışta ayırt edebilirler.
@silver apple tek yönlüdür derken ne demek istiyorsun?
mesela şimdi geç aynanın karşısına ve "a" sesini ver. bu sesin sana ait olduğunu bilirsin. ikinci bir doğrusallık da bu "a" sesini verebilecek en iyi canlının bir insan olduğu genellemesidir. bu doğuştan gelen bir koddur ve değişik bir varyasyonunu duyarsan ilk etapta illüzyon olduğunu düşünürsün. yani yüz odalı bir evin yüz tane anahtarı vardır. ve bu odaların her biri için kullanılan anahtarlar birbirinden farklıdır. fonksiyon her zaman kendi kapısına yönelir. burada anahtar sayısını sonsuza kadar çoğaltabilirsin. kapılar da o sayıda artar. fakat anahtarlar sadece kendi kapılarını açar. bizi şaşırtan noktalarda araya, kinayeler, sarkastik kelimeler gelir. tabi bunları da her zaman dilin illüzyonları olarak tanımlarız. ayrıntı bir tane iskelet anahtarın olup olmadığında yatar.