Hepimiz yıllardır bu internetin içerisindeyiz. Eskiler bilirler, internetin herhangi bir alanında (sözlük, chat siteleri, arkadaşlık siteleri vb.) tanımadığınız bir insanla konuşurken size adını, yaşını hatta hangi şehirde bile olduğunu söylemek istemezlerdi.

Şimdi tabi aradan yıllar geçti. Facebook bu pandoranın kutusunu açtı. Sonra insanoğlu kendi şahsına ait olan, kendine özel olan ne varsa paylaşır oldu.

Adını soyadını, yaşını, memleketini, yaşadığı şehiri, nerede çalıştığını, ailesi ve akrabalarının kimler olduğunu, yaşadığı özel anların resimlerini ve son olarakta o anda nerede olduğunu bile paylaşmak için deli gibi zaman harcar oldu.

Sizce de bir tuhaflık yok mu? Bu kadar özel bilgileri neden paylaşıyor insanlar? Yapmış olduğum iş sebebiyle bir çok insanla telefonda konuşuyor, mail üzerinden haberleşiyoruz. Durum öyle bir hal aldı ki en basit örnek sesi güzel bir kızın nasıl birisi olduğunu merak ettiğimde google'a, twitter'a veya facebook'a yazdığım zaman hemen hemen hepsinde tüm bu bilgileri anında edinebiliyorum.


Bu ürkütücü bir şey değil mi ?

 

umarım hatalı olmaz yorumum:

sergileme hastalığı bu bir anlamda.

mesela adamın NORMAL ilişkisi vardır. karısından cocugundan 1 -2 kez bahseder.

ama adam ıktıdarsızdur sorunludur karısı ıle rezıldır. habıre karısından bahseder. sorunlu ya anlatıyor o nedenle habıre.

veya mılletın cocuklugunun salaklıklarını dınlemek ?

bakıyorsun adamın evladı oxfordu kazanır adam 1 kez anlatmaz.

nerede mal bır adamın mal evladı adam 24saat evladını anlatır "ayy oglum cok zekı osurdu oglum super zeki sıçtı oglum cok uyanık haa işedi"

mılletın cocugunun gerızekalı hallerını ustun zeka dıye anlatması... rezıl evlılıklerının mılyon fotosunu paylasması ve sonuc husran.

işte bu kendını sergıleme olayı da ınternette boyle yer ediniyor.

kendımı sergıleyeyım de nasıl olursa olsun.. hastalıklı bır durum. daha uzun yazardım da yarın falan kapatıcam hesabı sıkıldım cok zamanımı alıyor.

ayemverihat

Ürkütücü değil, şöyle ki, gizlilik denen bir olay var, ve amerikalılar buna bizden daha fazla önem veriyor. Örnek 4sq, arkadaşın olmayan kişiyi eklemezsen, kimse senin nereye gittiğini çıktığını görmez, checkin yaptığın mekanda gözükmezsin istemezsen. Evler de gözükmez eğer o ev sahibi ile arkadaş değilsen.

Twitter ım herkese açık, yaptığım iş yazar vs. Facebook umda ev adresim bile vardır, ama sadece belli arkadaşlarım görür. Dışardan profilim kapalıdır, facebook içinden sadece fotomu, cinsiyetimi ve ağlarımı görebilirsin (ağı kapatamıyor muşuz).

İş güç internet sebebiyle biriyle tanışırsam, boş bir duvar görüyor sadece, ama iş arkadaşım telefon numarama kadar görüyor.

Olay tamamen ayarlamak, aynı şekilde, arkadaşı olmadan herşeyini görebildiğin kişiler var.

Bilinçli olduktan sonra kimse istemediğin bilgiyi görmez.

Edit: ben gizlilik konusunda baya döktürmüşüm.


Paylaşma konusunda ise, siz yüzyüzeyken nasıl arkadaşınıza yattığınız hatunları, gittiğiniz yerleri anlatıyorsanız, insanlar da yüzyüze görüşemediği kişilerle bu bilgileri paylaşıyorlar, ha her yediğinin fotoğrafını çekene birşey diyemem

bonjurkes

ürkütücü ötesi bence. gizlilik her zaman iyidir internet gibi güvenilmez mecralarda. gerçi ben hala o eski kafadanım, belki de o zamanları yaşadığım için; özel bilgilerimi vermekten hiç ama hiç hoşlanmıyorum. zaten artık iyice iletişimimi de kestim internetle, sonum hayır olsun.

devilred

anlaşılmayan kısım şu:

yediğim yemeği gezdiğim mekanı giydiğim kotu etrafımdakiler bilince gelip beni dövecekler öldürecekler DEĞİL OLAY.

konu bunu anlatma paylaşma kendini sergileme HASTALIĞI.

"adamın peşinde 10001 tane kan davalısı var da adam mal gibi her saniyesini kendi adı soyadı ile açtığı hesapta paylaşıyor amma salak adamdı vurdular yahu" DEĞİL Kİ KONU.

kendi arkadaşına da olsa her boku bir sürü insana anlatması...

facebook duvarında salak sözler paylaşması bikinili fotoyu koyanın like alması vs vs . net hastalık.

ha arkadaş nedir o da ayrı lan kaç yaşında adamım adam gibi 3 arkadaşım yoktur 10 arkadaşım var diyen yalan söyler. ama facebook'ta bin arkadaşın olmuş onlardan like topla 200 metre ilerde oturan akrabana gitme ama 10 senedir görmediğin hatunun bikinili fotosunu beğen?

hastalık kısmı ürkütücü kısmı bu.

konu özel bilgi falan değil.

yoksa adam vurmak öldürmek vs vs zaten facebook yokken de cinayet kan davası insan takip etmek vardı onu konuşan yok.

ayemverihat

@secretcode:

senin sorduğun işin güvenlik kısmı mı ruh hastalığı kısmı mı ikisi birden mi?

bence güvenlik sorunu yine o kadar yok hatta çok az esas işin hastalık kısmı var. herkesin avazı çıktğı kadar kendini öne atması kendini sergilemesi gittiği yerde etrafa bakmaktan ziyade facebook'a koymak için foto cekmesı vs vs...

ayemverihat

Christopher Lasch Culture of Narcıssısm de veriyor cevabı. O kitabı yazdığında ne twitter var ne facebook

atmacaged

bence magazin düşkünü bi toplum olmamız bu sonucu doğurdu.bundan 10 sene önce millet sadece ünlüleri takip ederdi kimle nereye gitmiş ne yapmış diye.şimdi insanlar birbirini takip ediyor.twitter celebritisi diye bi kavram oluştu mesela insanlar şarkıcı, manken, oyuncu vs olmadan da ünlü olabiliyorlar.hayatlarını gözler önüne serip başkalarınınkini takip ediyorlar aynı şekilde.ve başkalarına hava atma durumu var.gittiği popluler mekanda yer bildirimi yapınca, orda yediğinin, içtiğinin fotoğrafını paylaşınca cool olduklarını sanıyorlar ama bana göre görgüsüzlük bu.benim için de korkunç bişey bu.facebook kullanmıyorum, twitterda rumuzla yazıyorum, nerdeyse 2 senedir twitterdayım 50 tweet bile atmamışımdır.

gakgul

Bu aslında muhtemelen "bize" yani X ve Y kuşağı diye tabir edilen insanlara garip gelen bir durum. Halbuki Z kuşağı denilen kitle için normal iletişim yolu bu. Teknolojik imkanlarımız ve sosyal hayatlarımızın farklı olduğu dönemler vardı ve bilgisayar nedir bilmeyen; savaşlar, darbeler görmüş, temel ihtiyaç maddelerini karneyle almış insanlarca yetiştirildik. Doğal olarak da "Kol kırılır yen içinde kalır" felsefesi geçerliydi. Zira mesele dimdik ayakta durmak, ele güne muhtaç olmamaktı. İletişimin direkt, uyaranların sınırlı olduğu ortamdan çok hızlı bir şekilde indirekt iletişime ve sonsuz sayıda uyaranın olduğu bir dünyada kendini birey gibi ya da bir şey gibi hissedebilmenin yolu kendini bitirdiğin okulla, okuduğun kitapla ya da en son haliyle gittiğin kafeyle içtiğin içecekle tanımlamaktan geçiyor.

salihdt
1

mobil görünümden çık