şimdi yeni yeni düşünüyorum da en uzak olarak lise aklıma geldi.
lisede inek değildim, taş çatlasa teşekkür alan biriydim. ama asla kopya çekmezdim, arkadaşlarıma kopya verirdim ama kopya çekmezdim. (yani süt çocukluğumdan değil olay)
niye? çünkü, kopya çekebileceğim kişi matematik dahisi bile olsa "benden iyi mi bilcek amk" derdim mesela matematik sınavlarında. ingiliz bile olsa "benden iyi mi yapacak te allam" derdim, ingilizce sınavlarında.
neyse işte, üniversitede falan da durum böyle zaten. hani önümdekinden kopya çekmeyi geçtim, koluma, bacağıma kopya bile yazmıyorum "kafam karışçak boş yere, benden iyi mi bilcek" mantığım yüzünden. neyse, bu başlangıç aşaması yalnızca.
sonra doğru düzgün yemek yapamamama rağmen, gittiğim restorantlarda çok beğendiğim yemekleri kendim yapmaya başladım. restorana gidemeyeceğimden falan değil "şu biberi az kızartmışlar, şu pilavı şöyle yapmışlar ben daha iyisini yapim evde aq" diye düşünüyorum diye. hadi, bu da pek önemli bir şey değil, çoğu kişi yapıyordur zaten.
sonra yazın domates ekmeye başladım bahçeye, sonra da cherry domates saksıları falan aldım. kendim yapabiliyorken niye dışarıdan alayım diye. hadi bunda da pek acaiplik yok belki.
ttnet'çiler içeriye hat döşeyecekti, evin girişine kadar uzatın diyip kablonun kalanını da ben döşemek istedim.
enine çizgili bir atkı istiyordum "ya şimdi etrafta onu mu arıycam" diyip yün falan aldım, nerdeyse örgü örmeyi öğrenecektim ki anneme postaladım neyse ki.
stop-motion film çekmeyi denemiştim, kuklasından stüdyosuna kadar her şeyi kendi elimde yapmanın daha doğru olacağını düşündüm.
laptop'ım çok ısınıyordu. nette soğutuculara baktım, beğenmedim. gittim alüminyum plaka falan kestirdim falan filan derken kendi laptop soğutucumu yaptım.
aklıma ortalama güzellikte bir web site yapma fikri geldi. "başkasına mı yaptırıcam ya yaparım ben kendim" diyip 2-2.5 aydır boş bulduğum her saniye web tasarımıyla ilgili dersler çalışmaya başladım.
bunlar ilk etapta aklıma gelenler, ki daha onlarca örneğim vardır. nasıl bir hastalık ki bu yav? başkasına olan güvensizlik midir nedir. öyle el becerisi olan bir adam da değilim, yaptığım şeyler de kusursuz falan olmuyor zaten ama kendim yapmadan da tatmin olmuyorum. alla alla
oo evlere şenlik olmuş bu. güldüm bayaa.
bende de var bundan, daha az miktarda ama.
kopya çekme olayı, kimseye güvenmeme, kendim en doğrusunu yapacağını düşünme falan. güzel bir şey bence, ben kişisel işlerini başkalarına yaptıranlara ezik gözüyle bakıyorum açıkçası. nitekim bendeki ukalalığın bir kısmı da o ezikler yüzünden kaynaklanıyor...
bu arada soru sormamışsın, sorun ne? :D
kendimi gördüm. :)
ilkokuldayken falan da iş teknik mi tasarım mı öyle bir ders vardı ya hani. ya da onu boşverelim. en basitinden sosyal bilgiler dersinde diyelim hoca 4 kişilik gruplara sunu ödevi verirdi. ya da karton falan. hep derdim "siz uzak durun amk ben yapıcam." diye kibarca. başkasının yaptığını asla beğenmem. mesela 1-2 sene önce 4 tane a4 kağıdı boyutunda fotoğraf kağıdına bi poster çıkartmıştım. e malum birleştirmek lazım onları mukavvanın üstünde. kağıdın kenarındaki beyazlıkları da almak lazım maket bıçağıyla. ilk ikisini ben yaptım. kesinlikle çok kötü olmuştu. annem ver oğlum ben yapıyım dedi. neyse dedim verdim. ohannes yani felaket kesmişti. ama tekinde çok küçük bir şekilde kıvrılma oldu. (benim kestiklerimde bundan zilyon tane vardı.) annemin yaptığı iki kağıdı tekrar çıkartmıştım bi şekilde beğenmeyip. keza dediğim gibi ödevleri de hep "verin bi evde bakıyım." diye kendim %99'unu değiştirirdim tekrar yazardım yani neredeyse.
ha bir tane de bomba geliyor. ses sistemi alıyım dedim 5+1. baktım fiyatlara 800-900 tele yazıyordu hep. dedim olm 1 subwoofer 5 tane hoparlör. niye bu kadar para vericen ki. zaten 80-90 watt'lık kullanamazsın. gittim bi oto modifiye mağazasından araba için olan subwoofer'lardan aldım. kutu içine koydum. onu da 2 çift hoparlöre bağladım toplam 140 teleye aldığım. salak gibi onu kullandım yıllarca.
emeklilik hastalığı.
bşarılı biri ollucaksın