Bu konunun sosyal veya psikolojik bir açıklaması var mı?
Herhalde kaybedilen zaman bir daha dönmeyeceği için insan aklında daha değerli hale geliyor. Bilincin ve aklın aradaki kötü anıları silip iyi anılara odaklanarak sadece onları hatırlatması da bu tespite bal kaymak sürüyor olmalı.
Aklın kendini koruma mekanizması hepimizi nostalji seven varlıklar haline mi getiriyor ne?
gittikçe ortamın, insanların daha kötü olması ile alakalı olabilir mi?
yada insanların artık birbirine tahammülü olmaması ve iletişimin daha yaban olması.
bence sebep bu.
E insan küçüklüğünde öğrendiği, küçükken sevdiği şeyleri. Müziğin ne demek olduğunu öğrendiği şarkıları, annesini tanımaya başladığı zamanlardaki giydiği kıyafetleri, babasıyla beraber yaptığı dönemin moda olaylarını, arkadaşlarıyla yaptığı o zamanın genel davranışları olan şeyleri ne bileyim izleyerek büyüdüğü çizgi filmleri, dizileri... Küçüklüğünde kendisine gösterilen ilgiyi ve özeni özlemesi doğal olsa gerek. Kaldı ki alıştığı her şey değişmiş ayrıca bu değişen şeylerle birlikte hoşuna gitmeyen bir sürü sorumluluğu oluşmuşken..
çok net bir cevap vereceğim: çocukluk özlemi.
çocukken insan büyüdüğünde başına gelen kadar sıkıntısı yoktur. istisnaları hariç, her çocuğun çocukluğu, büyüklüğüne göre daha güzeldir. geçim derdi yoktur, iş güç yoktur, hastalık, dert, tasa yoktur. bu dertler annenin babanın üstündedir. çocuk için varsa yoksa oyun vardır, eğlence vardır. en büyük derdi sıkıntısı yazılısıdır, sözlüsüdür. büyüdüğünde hissettiği sıkıntıların yanında fasa fisodur. o yüzden herkes çocukluğundaki dertsiz tasasız günlerin özlemini çeker.
O yaşlarda mutluluk hormonları daha fazla salgılanıyor. Çocukluğun savaş, felaket içinde geçse bile yine seversin; çünkü sebepsiz yere çok mutlusundur.
sağlamdır, olduğu gibi orada durmaktadır,hepimiz orada güvendeyiz, ölmemiş, ayakta kamışız, sıfır risk istediğiniz gibi anlatırsınız oysa gelecek öyle mi?
şekiller sadece şekilden ibaretler...
herkes demiyelim, hayatımın hiç bir noktasında geçmişe özlem duymadım. ha, geçmişte bulunduğum yere özlem duydum fakat bu gelecekte oralarda olmayacağım anlamına gelmez.
günden mutlu olmayan ya muhafazakar olur (geçmişe tutunur) ya da devrim yapar hayatında. ilk yol her zaman daha kolaydır.
ben sevmiyorum geçmişi. kız arkadaşım gereksiz yere boşluklara daldığında ondan nefret ediyorum, sevmiyorum işte.
aklın yarattığı o güzel geçmiş ilüzyonu beni tatmin etmiyor. gelecek, gelecek, gelecek. tek yön orası.
aslında çok temel bir dürtüden kaynaklanıyor: yok olma korkusu. İnsan içgüdüsel olarak muhafazakar bir varlıktır, değişimi istemez. Kendi varlığını sürdürebilmek için buna karşı koymaya çalışır.
Yazının yaygınlaşmaya başladığı dönemde bir çok filozof buna karşı çıkıyor mesela. Zamanında Yukarı Mısır kıralı Tamus şöyle demiş: "Bu yazı yazma sanatını kullananların artması durumunda, yazının insanın hafızasını arttırma yerine azaltma olasılığı vardır. Yazı insanın hafızasını tembelleştirir, onu unutkan yapar. Eğer insanlar hatırlamak için yazıya güvenirlerse, kendi iç kaynakları yerine dış kaynakları kullanacaklardır. Yazı hafızayı geliştirmez, koleksiyonları geliştirir."
Bugün biz aynı şeyleri internet için, bilgisayarlar için, akıllı cep telefonları için söylüyoruz. Mesela artık kimse kimsenin telefon numarasını hatırlamıyor, daha 15 yıl önce hepimizin bildiği onlarca telefon numarası olurdu. Ancak telefon numarası akılda tutmak ne bizi daha zeki bir insan yapıyor, ne de bugün aptallaştık...
Düşünme biçimlerimiz değişiyor, dolayısıyla hafızamız da biçim değiştiriyor. Artık "bilmek"ten öte, "bilgiye nasıl ulaşacağını, onu nasıl kullanabileceğini, yönetebileceğini bilmek" önemli hale geldi. Bunların en güzel örnekleri de google gibi bir sitenin dünyanın en önemli kaynaklarından birisi olması. Google'ın bildiği şey aslında sıfır, o sadece var olan bilgi'yi düzenliyor, senin ulaşmanı sağlıyor...
Neyse, insanın geçmişe özlem duyma sebebi de temelde bu değişimlere direnme arzusundan kaynaklanıyor. 20 yaşındayken 6 yaşımızdaki halimizi, 30 yaşındayken 20 yaşımızı, 50'li yaşlarda daha geniş bir dönem olarak "gençliğimizi" falan özlüyoruz. Ölüm / kaybolma korkusu böyle tezahür ediyor.
Insan beyni kendini korumak icin gecmise dair kotu anilari bastirma egilimine sahiptir. Dolayisiyla gecmise dair hatirlanan guzel seyler genelde kotu seylerden daha fazladir. Bu sebeple gecmis ozleniyor.