6 yaşında çocuk da dilbilgisi bilip konuşuyor, zira anadilini konuşuyor. anadiliniz olmayan bir dilin dilbilgisini de hariçten almanız gerekir. almanca bilmek turistlerle laklak etmekten ibaret değil, "almanca bir yazı kaleme aldığınızda ciddiye alınır mısınız? edebiyat, makale vs. okuyabiliyor musunuz?" gibi soruların cevabı önemli.
gramer ezberlemek dil öğrenmek değildir. önce dili anlarsın sonra kafanda oturur sonra gramerini öğrenirsin. türkçe öğrenirken böyle öğrendik. hatta hala edat ne demek bilmem. ilgeçi de bilmem. tümleç ne demek onu da bilmem. ama doğru kullandığımı, en azından doğrusunu bildiğimi biliyorum.
dil dinleyerek öğrenilir. 2 yaşında da öyle öğrendik.
bu arada @baldur o what's your name olayı işin kinayesiydi =) R koymayı unutmuşum o kadar. bir diğer nokta çevreme kime sorsam sadece ingilizce içinde değil italyanca öğrenen birisi önce alfabeden başlıyor, sonra rakamları öğreniyor, sonra italyancanın gramerini kapıp kelimelere abanıyor. belki bizim 3 yaşında ki çocuk dur yüklemi sona koyayım, dur ünleme uygun olarak ağlayayım, aman devrik cümle kurmayayım demiyor ama 3 yaşında ki çocuk yılalrca duyarak ve dinleyerek türkçeyi öğreniyor ama yetişkin bir insan yeni bir dili öğrenmesi için stratejisi farklı olmalı.
not: bu yaşıma geldim ben bile edat,zarf, dolaylı tümleç nedir bilmem =)
İngiltere'de yaşamış, Türkçe'yi sonradan öğrenmiş 6 yıllık bir dil öğrencisi olarak konuşayım.
Dili konuşabilmek için grammar bilmek gerekmez ama bu demek değildir ki grammar gereksizdir. Nasıl Türkçe'de, Bu Özne başa gelsin, ondan sonra dolaylı tümleç araya da bir iki fiil sıkıştırayım gibi şeyler düşünüp konuşmuyorsak, İngilizce'de de öyle konuşmuyoruz. Grammarsiz bir dil düşünülemeyeceği gibi, sürekli grammer düşünerek/çalışarak de dil öğrenilemez.
Me come to paris tomorrow gibi tamamen grammarden yoksun bir cümle kurulduğunda karşınızdaki insan nasıl sizi anlıyorsa, I'm off to paris tomoz dediğinde de anlayacaktır. I come to paris gibi cümleler kurup da ne kadar sağlıklı iletişim kurulabilir insanlarla burası düşündürür tabii.
Ben onlarca Türk biliyorum yıllarca ingilterede yaşayıp, insanlarla, me come to paris tomorrow tarzında anlaşıp iletişim kuran.
Dil öğrenmek istek ve pratik işi. Öğrenmek istediğiniz dili sevmenin önemi de azımsanamayacak kadar fazla.
Dil öğrenmek istiyorsan sana tavsiyem, İngiltere'deki bir dil okuluna kaydolman. Onların eğitim sistemleri bizimkinin aksine, ezberden çok uygulamaya dayalı olduğundan daha çok akılda kalıcı oluyor ve böylece öğrenmen daha da kolaylaşıyor çünkü dili yaşıyorsun o sırada. dili yaşamakta dili öğrenmeni kolaylaştırıyor dediğim gibi, testlerin üstünde am/is/are, he/she/it, have/has etc. etc. işaretlemeye nazaran.
Ben de yukarıdaki arkadaşın belirttiği gibi, fiilimsi falan bilmiyorum ama, fiilimsinin ne demek olduğunu bilmemek demek, grammar'dan yoksun bir şekilde dili konuşmak/yaşamak değil bence.
asla ikinci öğrendiğiniz bir dilde (öğrenme yolunuz ne olursa olsun) fluent olamazsınız :) siz grammar'ı ne kadar iyi de bilseniz, günlük konuşmada o yörenin (burada ada'dan bahsediyorum) slangine ne kadar hakim de olsanız sıkıntı yaşayacağınız yerler olacaktır o dilin içine doğmadığınız için.
yalnız şuraya parantez açmak istiyorum. eğer sen 15 yıl türkiye'de 15 yıl da dilini konuştuğun bir ülkede yaşarsan bu pek de zor değil.
*yukarıda verdiğim rakamlar hayalidir, kişinin kapasitesine dili ne kadar etkin kullandığına bağlıdır. sen sadece bakkala gidip 2 ekmek 1 maltepe tarzında bir dil konuşuyorsan istersen 50 yıl yaşa orada yine fluent olamazsın.
sağlam bi gramer temeli oluşturucaksın, yapıyı onun üzerine kurucaksın. bu net. anadili 1 yaşında öğrenmekle 20 yaşında 2. dil öğrenmek aynı şey değil. gramer kalıplarını anladıktan sonra dinleme, okuma, yazma, konuşma gibi pratiklerle de dilini geliştiriceksin. yurtdışındaki kurslara gitmek vakit kaybıdır. yurtdışına gidiceksen ya üniversite ya master yada çalışmak için git, yurtdışındaki kurslar aşırı yavaşlar, biz türklere uygun değil yani o yavaşlık.