sevdiğiniz biri vefat edince ne hissettiniz?örneğin annenizi,babanızı kardeşinizi vs.insan nasıl hissediyor ne oluyor ne zaman kendine geliyor?




 

algılar değişiyor. zaman ve gercek algısı. yani aslında her sey hem var hem yok. ölüm gibi sonrası da fazlasıyla felsefi.

düşünce bulanıklaşıyor. yaşıyorsunuz çünkü biyolojiniz izin vermiyor ölmenize. ama ona yaşamak denirse tabii.

sonuç: sorgulanacak daha fazla sey ve olmayan bir "varlık"la kalakalırsınız...

buyrun

bir yalnızlık hissi, sürece müdahale gücümüz olmadığından yetersizlik hissi, kötü bir hastalık sonucu vefat etmişse içinizin ezilmesi, zaman geçtikçe özlemeye ve rüyalarda görmeye başlamak...

kendine gelme süresi kişiden kişiye değişir, gerçekçi olan ve bundan kimsenin kaçınamayacağını bilen kişi ne kadar zorlansa da kendisini çok fazla dağıtmaz sanırım. "bu kadar üzüldüğümü görse/bilse benden daha fazla üzülürdü." diye de düşünüyorum bazan. ama böyle düşünmeseydim de değiştiremeyeceğimi bildiğimden çok abartılı bir yas süreci yaşamazdım sanırım.

yas süreci altı ay filan olağan kabul ediliyor sanırım. bunu yaşamayanlar ise gördüğüm kadarıyla bir süre sonra sıkıntılı dönemler geçirebiliyor.

ek: rüyada görüp uyanınca özlemle ağladığı oluyor insanın.

tedirginlik hucresi

hiçbir zaman kendine gelmeyebilir. eskisi gibi olmaz yani o yıpranmayla.

cro magnon

başına gelince (allah gecinden versin) anlarsın, "bazı sorular"ın cevaplarını asla başkalarında bulamazsın çünkü.
not: başından böyle bi üzüntü geçmiş insanlara o duyguları anımsatarak o acıyı üzüntüyü yeniden yaşatacağını bilecek bir algı düzeyinde değilsen başına gelse de anlamayabilirsin.

kalinixta agapi mou

sonu gelmez bir özlem peydahlanıyor içinde birden. ve özlem ne demekmiş işte o zaman iliklerine dek anlıyosun. yok ben daha önce kimseyi özlememişim diyosun. birkaç ay kadar her gece ama her gece ağlayıp rüyanda görüyosun. sonra gözyaşları da rüyalar da kurumaya başlıyor, daha seyrek aralıklarla giriyor rüyalarına. bir de hep rüyada, son ölüm anında senden yardım istiyor, su istiyor, elimi tut diyor, sarılıp ağlıyor... yine her gece ona yazıyorsun sayfalarca, sonra sözcükler de seyrekleşiyor. Durup dururken, alakasız ve zamansız bir şekilde aklına geliyor, gözlerin delicesine doluyor. Nasıl özlediğini farkediyorsun bir kez daha. Eşyalarındaki kokular gittikçe elinde hiçbir şey kalmadığı, elinden tamamen kayıp gittiği duygusu güçleniyor. artık şarkılarda sevgiliyi değil, onu düşünür oluyorsun...

seni yerlerde göklerde bulamazlarken
bende gizli olduğunu sezenler olmuş
dumlu dumluymuşsun yüreğimde
kımıl kımılmışsın bileklerimde...

domur domur ter ışıl ışıl fer
ellerimde gözbebeğimde...

aramızda dağlar yollar yıllar var iken
beni sana sımsıkı sarılı görenler olmuş
sargın yaprakmışım dallarına
yangın toprakmışım yağmurlarına...

türkü olmuşsun... umudummuşsun,
sevdama yarınlarıma...

düzeltme: sözcük yanlışı.

kompos

anne için konuşuyorum. unutulmuyor ve kendine gelemiyorsun. seneler geçiyor ama içinde bir boşluk oluyor. en güzel, en mutlu anlarında onunla paylaşamamanın verdiği hüzün maalesef geçmiyor. ve yaşanan özlemin boyutunu tarif etmem mümkün değil.

qwertyuo
1

mobil görünümden çık