hikayeyi yıllardır arıyorum, lisedeyken okumuştum, müzik defterimin kapağının ön ve arka iç kısımlarında yazılıydı.

ilk cümlelerinden biri şöyledi(bundan emin gibiyim) "oda dört bir yandan floresan lambalarıyla aydınlatılmış olmasına rağmen loştu(yeterince aydınlık değildi ya da karanlıktı)"

aklımda kalanlar şunlar; çocuk tıp fakültesi öğrencisi, o gün ilk defa bir kadavra üzerinde çalışacaklar, çocuk odaya giriyor, oda loş, diğer öğrenciler de geliyorlar kalabalık, iki arkdaşı var onlar da sonradan geliyor. hoca kadavranın örtüsünü kaldırıyor, sanırım hikayenin sonlarına doğru çocuk kadavranın babası olduğunu fark ediyor. diyalogdan çok çocuğun kafasından geçenler, hisleri falan var. hikayenin sonuna doğru çocuk odadan koşarak dışarı çıkıyor, arkadaşı arkasından gidiyor ne olduğunu soruyor, o benim babamdı faruk diyor.(ismi yazarken hatırladım yanlış olabilir.)

hikaye yerliydi, çocuğun ismi eski bi isimdi, saçma olabilir ama muhafazakar birinin yazdığı bir hikaye gibiydi.

 

peyami safa diyesim geliyor, muhafazakarlıktan ve öyküden bahsedildiği için.

buf-e kür

dokuzuncu hariciye koğuşu'nda vardı kadavralı bi yer ama buna benzemiyordu galiba.

"Masalardan birine yaklaştık. Doktor örtülerden birini kaldırdı.
Bir ölü. Çırçıplak, sapsarı, upuzun bir vücut. Sivri yerleri morarmış,
kaburgaları siyahlanarak fırlamış. Adaleler düşük. Kollar ve bacaklar incelmiş.
Bir bacağı uzamış, öteki hafifçe yana kıvrık ve dizi yukarı kalkık. Başı yana
dönük ve masanın kenarına doğru biraz kaymış. Ucu sivri ve etrafı mor bir daire
ile çevrili burun uzamış, şakakları çökmüş ve traşı gelmiş. Alnı çok buruşuk.
Yüzünde de şiddetli nefret ve azap: Hâlâ yaşıyormuş gibi, işkence çekiyormuş
gibi, hâlâ içinde büyük duygular varmış gibi.
Gözlerim öteki masalara gitti. Her örtünün altında böyle bir tane var.
Doktor: "Bu taze bir kadavra, yeni gelmiş." dedi. "Taze" ve "Kadavra"
kelimelerinin garip tezadı beni ürpertti.
Doktor anlatıyordu:
- Bu zavallı, dünyada hiçbir şeyleri olmayan insanlardan... Bunların öldükten
sonra bir mezarları bile yoktur. Fakat, bu, teşrih için iyi bir kadavra. Tepeden
tırnağa kadar adaleleri sayılıyor. Hem yağsız, yavan bir ceset, teşrih bıçağını
yormaz.
Ve doktor birçok fennî tafsilât veriyor.
Artık onu dinleyemez oldum. Bir iki ay evvel okuduğum "Hamlet"in mezarlık
sahnesini hatırladım."

goo.gl

ufukcel

malesef değil, ortadan alınıp oraya yazılmış olabilir ama çocuğun odaya girmesiyle başlıyordu hikaye.

my december

nedense sizinti dergisinde bulduguma pek sasirmadim hahah bu mu acaba:
www.sizinti.com.tr

acar
1

mobil görünümden çık