şimdi bizim ülkede, mc donalds, burger king denilen yerler lüx sınıfa girmekte. hayır mayır demeyin lütfen, ben bizzat çalıştım. gelen giden müşteri profiline hakimim.
2. olarak "ikea" denilen marka ve mağaza. şimdi buradaki ürünler de bize lüx sınıfında sunulmakta. oysaki yabancı ülekelerde, yok plastik bardak fiyatına normal cam bardak alabiliyorsun. normal kesime hitap eden ucuz mu ucuz mağaza şeklinde lanse edilmekte.
ama ben bunların yalan olduğuna inanıyorum. sebeplerim şunlar.
stieg larsson isimli yazarın millenium serisi romanlarında olay iseç'de (isviçrede olabilir) geçiyor. ve karakterlerden bir tanesi milyon dolar sahibi oluyor. efenim yeni bir ev alıyor(lüx mü lüx bir ev) ve içini full ikea ile donatıyor. yine aynı romandan diğer karakter mikael oda, maddi durumu yerinde bir medyacı ve evinde yine ikea ürünleri var. ee bu ne ayak şimdi? hani ucuzcuların yeriydi burası. dünyada şu an en çok satan romanda bile bu ikea övülerek bahsediliyor sa nasıl fakirlerin firması oluyor?
bence bunlar yalan dolan hacı. burger king, nasıl türkiyede de bir menüsü pahalıysa, orada da insalara pahalı geliyor.
nasıl ikea burada bize güzel, çağdaş, tasarımı hoş ürünler sunuyorsa oradaki insanlarada bu aynı şekilde yansıyor.
bize neden böyle salak bir şekilde kazınmaya çalışılıyor bunu hep merak ederim senelerdir??
o markalara ulaşabilmek için daha çok kıçımızı yırtalım diye uğraşıyorlar olabilirler. çok iyi güzel büyük markalar ya!
yazar ikea'dan reklam almış olamaz mı ? İkea ucuz değil bana göre de, seçmece ürünleri var tabii ki istisna sayılabilecek.
yazar ikea'dan reklam almış olabilir ama bu benim görüşümü çürütmüyor. neden dersen; best seller'da yer alan bir kitap ne diye böylesine önemsiz bir firmanın reklamını alıp da kendine sınır koysun. yani reklam almakla alakalı bir durum var tabii ama olasılık az.
gunumuz dunyasina tuketim kulturu hakim. fiyatina ya da kalitesine bakmaksizin, bize olaganustu gosterilmis, adeta hipnozla empoze edilmis urunleri almak ve her zaman daha fazla kazanmak amaci guduluyor. mesela sectikleri renklere bakalim. bu restoranlarin neredeyse hepsi kirmizi agirlikli. kirmizi insani ceker ama cektikten sonra da rahatsiz edip iter. gel, ye, hemen git ki yenileri gelsin! fast food sistemi buna gore isler. bilmediginiz bir yere gittiginizde yiyecek adam akilli birsey bulamazsaniz ilk tercihiniz fast food olur. bunun sebebi de bu beyin yikamayla bilincaltinda olusan ultra super urun imajidir. mesela bir lokantaya gittiginizde temizlik unsurunu onemsersiniz ama bir fast food restoranindan suphe duymazsiniz. cunku fast food muazzamdir! amac en uzak, en ucra koselere ulasip, insanlarin beyinlerini yikayip paralarini somurmektir. bunun icin ise teklik imaji yaratilir. "her yere her kulture her zevke ve her keseye uygun". bu boyle olmasa da hipnoz olan beyin, bunu benimsedigi icin gozundeki imaj da bu dogrultuda olacaktir. bu tarz dunyaca unlu markalara bakin, restorani, kafesi, magazasinda ilk goze carpan imaj, dis gorunus yani nasil gorundugudur. Starbucks subelerini, ikea magazalarini, hatta tum global zincir markalarini inceleyin. en onemli sey nasil gorundukleridir. urun kalitesi ise ikinci, ucuncu hatta dorduncu plandadir. ilk amac ise hizmet vermekten ziyade para kazanmak, her an bir onceki andan daha da fazla kazanmaktir.
haci avustralyadayim dedigin seyler burda ayak takiminin aldigi seyler.
isveçliyse milli duygularla ikea'ya övgüler yağdırmış da olabilir.
fiyatları nerdeyse aynıdır tahminimce yurtdışı ve burası ile. ama alım gücü denen birşey var. sen maaşının 2 katı ile ikeadan oturma grubu alırken, adam maaşının 4te biri ile alıyor aynı takımı.