Tüm canlılar yerinde sayarken sadece insan ilerliyor.
Evrimin buna cevabı ne?
Evrimi sadece bir ‘ilerleme’ süreci olarak görmemek lazım. Evrim çevresel uyum süreci gibi bir şey, dolayısıyla diğer canlı türleri yerinde saymıyor, tersine çevrelerine uyum sağlayacak şekilde evrim geçirip, adapte olup hayatta kalabiliyorlar. Bakteriler antibiyotiklere karşı direnç geliştiriyor mesela ya da kuşlar 150 milyon yıldır hayattalar, biz ise 300 bin yıl falan. Evrim zaten çok yavaş bir süreç bizim algımıza göre. Bir de insan türü biyolojik olarak olmasa da kültürel ve teknolojik olarak çok hızlı geliştiği için artık bize her şey yavaş geliyor. Algı meselesi yani.
Evrimi kafanda farklı, insan odaklı bir şekilde kodlamışsın
Evrim türlerin hayatta kalma şanslarıyla ilgili bir süreç
insanlık chatgpt, elektrikli araçlar, uzay seyahatleri yapmış olabilir fakat dünya şartlarında çevresel koşullara dayanıklı tür olarak hayatta kalma şansları yüksek hamam böcekleri evrimsel olarak daha avantajlı
Bilimsel bilginin nasıl elde edildiğinin öğrenilmesi bu sorular için önemli. Evrime girmeden önce bilim nedir, bilimsel bilgi nasıl edinilir, nasıl test edilir gibi sorulara bak derim.
Kuş dediğin yüz binlerce ayrı türü olan canlılar, hangi kuş yuvasını aynı yapıyormuş? Kuşların binlerce yıldır aynı şekilde yuva yaptığı bilgisi nereden geliyor? Tüm canlıların yerinde sayıp sadece insanların ilerlediği bilgisi nereden geliyor? Hangi makale, hangi araştırma, hangi yöntemle bu sonuçlara ulaştın ki evrimde sanki böyle bir durum varmış gibi konuşuyorsun?
Bilimsellik için kuşların yuva yapma biçimi, senelerce nasıl geliştiği, insanların nasıl yuva yaptığı ve süreçle nasıl değiştiğini görmek ve ona göre kıyaslamak gerekir.
Yazdığın üç cümleden ikisi doğru değil, öteki de soru (ki onun bile sorma biçimi tartışılır).
Bahsettiğiniz husus biyolojik olmaktan çok kültürel, bu da büyük oranda evrimsel biyolojinin alanına girmiyor aslında. Birçok insan evrimi her şeyi açıklayan bir "şey" olarak görmeye çok eğilimli.
Temel olarak evrim canlıların nasıl olup da birbirlerinden türediklerine bir açıklama getiriyor. Bunu da büyük oranda genetik incelemeler yoluyla yapıyor. Bunu yaparken canlıların birbirlerinden fizyolojik, morfolojik ve genetik ne tür farklılıklar taşıdığı ve bu farkların hangi aşamada ortaya çıkmış olabileceği üzerine konulara da açıklık getirme imkanına sahip oluyor. Paleontoloji genetik üzerine yapılan çalışmaların tabiri caizse bir üçüncü boyutunun oluşmasına imkan tanıyarak inceleme alanını kronolojik olarak geriye taşıyarak bunlara katkıda bulunuyor.
Sizin sorunuzsa evrimsel disiplinlerin inceleme alanlarıyla doğrudan ilişkili değil. İnsanın beyin gelişiminin aşamaları ve soyut düşünme kapasitesindeki artış biyolojik olarak gözlemlenebilen bir durum. Haliyle sorunuzun evrimsel anlamda en kısa cevabı da bununla ilgili. İnsan beyni, diğer canlılardan daha fazla soyut düşünme kapasitesine sahip. İnsan kültür geliştiren bir canlı ve insan geliştirdiği kültürle doğal çevresine uyarlanıyor. İnsanı biyolojik olarak diğer canlılardan ayıran +1 özellik bu. Bu aşamadan itibaren işler kültürel antropolojinin inceleme alanına giriyor.
Anlayacağınız üzere insanı insan yapan şey kapsamlı bir "soyut düşünme" kapasitesine sahip olması. Uçak yapması değil, diğer gezegenlere gitmesi değil, karmaşık ekonomik faaliyetler yürütmesi, gökdelenler inşa etmesi değil. Bunların hepsi insanın kültür geliştiren ve geliştirdiği kültür yoluyla çevresine uyarlanabilen bir canlı olmasıyla alakalı, bunun sonuçları.
İnsanı, birey olarak toplumundan soyutlayıp izole bir gelişime tabi tutarsanız "ham" insan size o kadar da kompleks gelmeyecektir. İlk insansılardan bugüne kadar kesintisiz aktarılan bir tarih var. Bu geçmişi kültür yoluyla nesilden nesile aktararak ateşi her seferinde yeniden keşfetmemize gerek kalmadan birimli bir deneyim havuzu oluşturuyoruz. Diğer canlılarda olmayan şey bu. Bu insan için büyük bir avantaj olsa da insan çok yeni bir canlı. Jeolojik ölçekte bu evrimsel avantaj ne kadar işimize yarayacak çok da emin değil aslında kimse. İnsan bir buzul çağı canlısı. Bir buzul çağı içinde ortaya çıktık, hala bu buzul çağını yaşıyoruz. Teknolojik olarak iklimlendirme yapabiliyor olsak da içinde olduğumuz buzul çağı bittiği zaman sıcaklıklar ortalama 15 derecelerden 25-30 derecelere ulaştığında bizim için hiç de uygun olmayan ve yüz milyonlarca yıl sürecek dünyanın "doğal" dengesine ne kadar uyum sağlayabiliriz henüz kimse bilmiyor örneğin.
Kuşlar ya da bütün canlılar her biri kendi yeteneklerinin sınırını zorlayacak şekilde ilerliyor. İnsan da öyle. İnsanın yeteneği çok daha fazla. Ama bilebileceğimiz ama şu an için bilmediğimiz ve aynı zamanda bilemeyeceğimiz için bilmediğimiz pek çok şey de vardır. Şimdiki aklımla sadece her canlının kendi yeteneği ölçüsünce ilerlediğini düşünüyorum.
Evrim dediğin şey bu değil, sonuçta doğar doğmaz başkasının yardımı olmadan hayatta kalamayan bir türüz, ne kadar gelişmiş olabiliriz ki. Ama hayvan öyle mi doğuyor hemen yürüyüp yoluna bakıyor.
Başka bir soru altında daha konuşulmuştu, evrim bir amacı olan bilinçli bir süreç değil, kabaca, mutasyonlar neticesinde canlıların yaşadıkları ortama daha iyi uyum sağlayıp genlerini sonraki nesillere aktarabilmeleri ile alakalı bir yapı. Dolayısıyla evrim daha zeki ya da bilinç seviyesi daha yüksek canlılarla sürmek zorunda değil.
Ancak kabaca şunu söylemek mantıklı sanıyorum (Yanlışım varsa arkadaşlar düzeltir); Primatların evrimi sürecinde belli primat grubu için, yaşadıkları coğrafyanın koşullarında yine bizim tabirimizle biraz daha zeki olmak avantaj sağladığı için bu grup seçildi ve şartlar aynı yönde devam ettikçe de seçilim bu yönde devam etti. Tabi bu noktada yine en baştaki fikre dönecek olursak bu durumla bir doğanın 300+ kilometrelere çıkıp avlanabilecek aerodinamik yapısı ya da bir yarasanın ses dalgaları ile yönünü tayin edebilmesi arasında evrim açısından muazzam bir fark yok. Biz farklı açılardan baktığımız için biri daha özel ve anlamlı gözüküyor sadece.