23 yaşında yaşlandığını düşünen, bir daha boyunun uzamayacağını bilen(üzüyor insanı keşke daha iyi değerlendirseydim o fırsatı), lise yıllarındaki gibi arkadaşlıklar kuramayacağını, gitara başlamak, ingilizcesini geliştirmek için çok geç olduğunu düşünen, istediği bölümde okumak için en erken 24 yaşında hazır duruma gelebilecek (askerlik), 6 sene boyunca nefret ettiği bir şehirde ve üniversitede okumuş olmanın pişmanlığını ömrü boyunca yaşayacak, ilk tanıştığı hemen herkesin ilk dikkatibi çeken gür ve güçlü saçları da yanlardan ve önlerden dökülmeye başlayan, hasılı yaşlandığını ve giden yıllarının geri gelmeyeceğine, onları iyi değerlendirmediğine üzülen biri ne yapsın? yaşama sevinci taban yapmış, hayattan zerre zevk alamamış, 2 senedir de antidepresan kullanan...

çok mu geç oldu çok şeye 0 dan başlamak için?


 

şu an destek arıyosun, seni iyi hissettirecek şeyler duymak istiyorsun. bunun farkındayım ve bunun farkında olmadan yazdığımı varsay zira öyle. seni iyi hissettirmek adına yazmıyorum. ben bu anlattıklarına benzer bir kavşağa 24 ümde girmiştim. sevmediğim şehir, sevmediğim okul, sevmediğim bölüm, sevmediğim hayat tarzı vs. ve bir sabah oldu herşeyi değiştirmeye karar verdim! demeyeceğim elbette. romanlarda olur o. zor ve sancılı bir süreç bu ve olabildiğine sancılı. tek yapman gereken biraz çaba ve şansın yanında olması. bu kadar yazıyorum. kalkıp burada kendi hayatımda yarattığım, yaratılan değişimleri ifşa etmeyeceğim ama mucize değil yaşayacakların, yapmak istediklerin. ve de örnekleri bol. senin için tek dileğim doğru insanlarla tanışman. gerisi sende.

baschar

Ben 26 yaşındayım, bazen ben de benzer şeyler hissediyorum. Sonra 52 yaşındaki annemin, 75 yaşındaki babaannemin ne kadar hayat dolu olduğunu görünce kendimden utanıyorum.

Psikiyatrist yahut ermiş değilim, ama hayatın anlamı ve benzer ruhsal konularda çok okurum. (İslam, Kabala, Budizm..) Ve sana naçizane okusuklarımı özetlemek isterim:

Olanda hayır vardır, yani bugüne kadar başımıza gelen herşey onları yaşamamız gerektiği için gerçekleşti. Hayat tesadüfler tarafından yönetilen bir şey değil, biz sadece sınırlı bakış açımızla onları tesadüf, iyi şans-kötü şans olarak yorumluyoruz. Yani senin "hayatı ıskaladım" diye düşündüğün süreç aslında olgunlaşmanı sağlamak için yaşaman gereken süreçti.

"Acı çekerek olgunlaşma" fikri her ne kadar boktan ve saçma gelse de şöyle düşün: Doğduğun günden beri her istediğin şey istediğin anda gerçekleşseydi; sen şu an bir dananın duygusal zekasına ve olgunluğuna sahip olurdun.

Sana İslamda olan "Keşke şeytanın lafıdır" sözünü hatırlatmak ister ve Mesnevi, Kabala ve kişisel gelişim kitapları okumanı öneririm. Mutsuzluğunu azaltmana ve hayatı anlamlandırmana antidepresanlardan daha faydalı olur zannederim.

Bir de depresyondak insanlar için yazılmış "İyi hissetmek" (Dr. David Burns, Psikonet yayınları) kitabı var ki, alınca bana dua edeceksin.

Son olarak, saçların için "Tibet'in Gençlik Pınarı" hareketlerini (bi internette araştır, iyi gelmediği sağlık sorunu yok kendimden biliyorum, sözlük'te bile hakkında yazılanları okuyabilirsin)tavsiye ederim.

Daha reşit bile olmamışken bok yoluna hapishanelere girip yaşlı bir insan olduğunda çıkanlar var bu dünyada kardeşim; yahut kör, sağır, felçli olanlar, 70 yaşına gelip tek bir harf öğrenememiş olanlar, 13 yaşında satılanlar, köle yapılanlar.. Geçen gün 8 yaşındayken köyde mayına basıp bacağı kopan bir genç adamla konuştum. E o şimdi kimlere sorsun hesabını? Saymakla biter mi dünyada insanların başına gelenler?

Sen 23 yaşında, saç dökülmesinden başka bir sağlık ve anladığım kadarıyla büyük bir maddi sorunu olmayan, üniversite okumuş bir genç adamsın. Böyle ifade etmek istemezdim
ama, senin kadar şanslı olmayanlara biraz ayıp, elindeki nimetlere karşı da biraz nankörlük etmiş olmuyor musun?

"Les invisibles" ilmini izleyelim gel seninle, şunu da aklından çıkarma: Yiyecek yemeğin, içecek temiz suyun ve üzerinde bir dam varsa; dünyanın %70'inden daha iyi durumdasın. (Ben demiyorum, sayılar söylüyor.)

lucy in the sky with diamonds

olm delirdin mi, 23 yaş hiç bir şey için geç değil, istersen balet ol. aynı yoldan ben de geçtim. 25 yaşında bitirdiğim bölümle alakası olmayan bir mesleğe sıfırdan, maaşsız olarak başladım. üstüne üstlük üniversitedeyken bir kaç arkadaşımla başlayıp 2 yıl sonrasında iflas ettiğimiz bir girişimden de tonla borcum vardı üzerimde. 6 ay para almadan hatta yol parasını da kardeşlerimden alarak başladığım işte 1 yıl sonunda çok iyi bir konumdaydım. (bunda en önemli etken gerçekten yapmak istediğim işi yapıyor olmam elbette)

benim de saçlarım seyrekleşti, ben de okuduğum bölümden nefret ediyorum ama bunların hiç bir önemi yok. hayat formüller üzerinden ilerlemiyor, buna kanmamak lazım. bize dayatılan, eğitim, askerlik, iş, evlilik formülüne boyun eğmek zorunda değiliz. herkes kendi hayatını yaşar, bu yüzden bir şey yapmak istediğinde yap. seni mutlu eden formül doğru formüldür. eğer bu rutin çok doğru olsaydı insanlar 28-30 hatta 35 yaşında 50 bin euro verip pilot olmazlardı.

geçmiş yıllarda yaşayamadığın şeyler için pişmanlık duymanı anlayabiliyorum. bundan kurtulmanın en iyi yolu şimdi istediği şeyleri yapabilmek.

rockstar olayım demiyorsan gitar çalmak için hiç geç değil. (hatta onun için bile geç değil)

gerçekten istediğin şeyleri yapmaya başlarsan hiç bir zaman hiç bir şey için geç olmadığını göreceksin.

serseri marti

kırk yaşındayım, ünideki günlerime göre 30 kilo fazlam var, saçım yok, kolesterol belası başladı. eski hareketliliğimin uzağındayım. eee ben napayım o zaman ?

ancak evliyim, sevdiğim bir karım ve yaşamın anlamı haline gelen bir oğlum var. yaptıklarımın gururunu, muzırlığını ve hatta pişmanlığını yaşıyorum. yapmadıklarımı da sıra gelmemiş herhalde diye kabullenmişim. hayat devam ediyor.

bir sır daha vereyim senin düşündüklerini 65 yaşım için düşünüyorum şu anda. insanız biz malum olur öyle.

trocero
1

mobil görünümden çık