Ülkeye dair umudunuzu ne zaman kaybettiniz? Hala umut edebilen var mı?
Zaten yıllardır sağ sol, alevi sünni, kürt türk diye yedik bitirdik birbirimizi.
Tabi ajanların da parmağı büyük ama geldik zaten bütün oyunlara.
Her bir taraf kendi kindar neslini yetiştirdi ve yetiştirmeye devam ediyor.
Kimsenin kimseye karşı bir anlayışı yok.
Bir kısır döngüdür gidiyor zaten belli başlı şeylerimiz.
Fakat yetmedi onca terördü darbe girişimiydi olaylarından sonra birden orta doğu tekrar karışıyor ve oradaki çıkarlar bir yana ülkemiz arap afgan falan fişman doluyor, adamlar tek taşla 3-5 kuş vuruyorlar.
Şimdi zaten kendi gericimiz yobazımı yetmiyormuş gibi, internette de görüyorsunuz da ben şuan antepte olduğum için daha rahat görüyorum kesinlikle durum şöyle www.youtube.com
ve artık yapacak da bir şey yok. Göndersen de kalan kaldı zaten.
İşin siyasi boyutunu düşünsek, siyaset de dış desteklerle güçlendi zamanında. Hükümet ve tüm çevresi hem ülkenin hem büyük devletlerin illegal işlerini de üstlenmiş duyumlarını aldığımız kadarıyla. Zaten araplaşma yönünde emin adımlarla da ilerliyorlar bir yandan.
Ama can alıcı tarafı şu, bu hükümet gitse istediğimiz gelse bile şu saatten dış yönlendirmelere boyun eğmeyip ne yapacak? Toplaşıp aramızda sen ben iktidara gelsek ne yapabileceğiz? En iyi aday diye seçtiğimiz adam geçse ne yapabilecek?
Az önce chatgpt ile sohbet ediyordum. Ülke zaten dışa bağımlı hale gelmiş, gelmeye de devam ediyor da... Olası bir hükümet değişikliğinde dış minnakların dediğini yapmazsak olabilecekler.
---
1. Ekonomik Yaptırımlar:
Ticaret Engellemeleri: İthalat ve ihracat kısıtlamaları, tarifeler veya ambargolar uygulanabilir.
Mali Yaptırımlar: Bankalar ve finansal kurumlar üzerindeki baskılar, kredi derecelendirme kuruluşlarının ülke notunu düşürmesi.
Yatırım Engelleri: Yabancı yatırımların engellenmesi veya ülkeden sermaye çıkışlarının hızlandırılması.
Döviz Krizi: Uluslararası döviz rezervlerine erişimin kısıtlanması, yerel para biriminin değer kaybına yol açabilir.
2. Diplomatik Baskılar:
Diplomatik İzolasyon: Büyükelçilerin geri çağrılması, diplomatik ilişkilerin dondurulması veya kesilmesi.
Uluslararası Kuruluşlardan Dışlanma: Ülkenin uluslararası kuruluşlardaki üyelik haklarının askıya alınması veya sınırlandırılması.
Negatif Propaganda: Ülke aleyhine uluslararası kamuoyunda olumsuz bir algı oluşturulması.
3. Askeri Baskılar:
Tehditler ve Gözdağı: Diğer ülkelerin askeri müdahale tehditlerinde bulunması.
Silah Ambargosu: Ülkenin savunma kabiliyetlerini zayıflatmak amacıyla silah satışlarının durdurulması.
Askeri Tatbikatlar ve Sınır İhlalleri: Ülkenin sınırlarına yakın bölgelerde askeri tatbikatlar düzenlemek veya hava sahası ihlalleri yapmak.
Doğrudan Askeri Müdahale: Uçurum tehdidi olarak askeri müdahale planları veya operasyonları.
4. Siyasi Baskılar:
İç Karışıklıkları Desteklemek: Muhalefet gruplarına veya ayrılıkçı hareketlere destek verilmesi.
Liderleri Hedef Almak: Ülke liderlerinin uluslararası mahkemelerde yargılanması için girişimlerde bulunmak veya onları meşruiyet krizine sokmak.
5. Direkt Tehditler:
Liderlere Yönelik Tehditler: Ülke liderlerinin kişisel güvenliğini tehdit eden açıklamalar.
Askeri Ültimatomlar: Askeri müdahale veya başka bir ciddi yaptırım tehdidinde bulunmak.
---
Şimdi bunların zaten bazıları yapıldı ve yapılmaya devam edecek. O yüzden benim hiç bir alanda umudum kalmadı.
Hala umut edebilen var mı? Bakın daha ekonomi, hukuk, eğitim, yozlaşma, liyakat falan saymadım bile.
Bicok zaman var ama ortadirek biri olarak havalimanına yanımda yiyecek goturdugumde baya çarpıcı olmuştu ;)
Ben tam olarak 28 Ağustos 2007 tarihinde tüm umudumu yitirdim. O gün aşağı yukarı bugünleri tahmin ettim diyebilirim. Ancak bu kadar sistematik değil de daha kargaşalı bir süreç tahmin ediyordum.
Not: Bu cevabımı silerim muhtemelen.
Ben bugün kaybettim hocam. 24 saatlik mesai bizim çalıştığımız iş. Eve gelmişim, duşumu zor bela alabilmişim o yorgunlukla. Bir şekilde uykuya dalmışım ve hangi zaman diliminde olduğunu anlamadığım bir şekilde, pimapen pencereli bir evde (ki kapalıyken tüm kapı ve pencereler) ezan sesiyle uyandım.
Şimdi bu basit bir olay gibi gözükebilir ancak bizim işimiz açısından uyku önemli. 24 saat çalışan adam uykuya daldığı zaman kolay uyanmaz. Hasılı, o nasıl bir ezan ise, uykudan kaldırıyor insanı. Yahu kurun alarmınızı kalkın namazınıza.. ben şimdi uyanmak zorundamıydım diye sorguluyorum ve Türkiye’de yaşadığım için üzülüyorum..
Ülkenin iki temel sorunu var, sığınmacılar ve ülkenin sahibi Türkler'de düşük doğum oranı. Ülkenin başka soruna da ihtiyacı yok. Bu harici yazdıklarının hepsi cumhuriyet kurulduğundan itibaren mevcut sorunlar. buna rağmen bir şekilde ülke güçlendi, ayakta durdu.
Her ülke dışa bu çağda ağır derecede bağımlı, her ülkenin halkının azınlığı kayda değer iş yapıyor. Türkiye özelinde ülkenin meclisi darbe denemesinde bombalandı Amerikan uçakları tarafından. Silah ambargosunun da en ağırını yedik, CATSAA ve F-35 yaptırımlarıyla. Bunlar ülkeyi yıkacak şeyler değil, aksine gözleri açıldı da uçak, motor, savunma sistemleri yapmaya ve örgütü temizlemeye çalışıyorlar en azından.
Umut noktasında umudum yok. Sebebi için ekşiye gir. Ülkenin kadını erkeğine, erkeği kadınına düşman. Herkeste bir "bireysellik" furyası. Iphone 15 almayı, gezip tozmayı veya kariyer yapmayı aile kurmanın önüne koyan, aileyi, çocuk yapmayı aşağılayan, dert gören bolca insan var. Konforlu yaşam "birey" ve zayıf insan yarattı bolca. Toplumun temeli dinamitlendi. Umudum bu nedenle yok. Nüfus olarak bundan 100 sene sonra "Türk" ülkenin %30'u olur herhalde. Sonrası da bölünme zaten, umarım o günleri görmem.
ülkenin her anlamda içine eden adamları halkın ısrarla başta tutma cehaletini görünce benim var olan azıcık umutlarım da tamamen bitti. Celladına asık bir millet adam olmaz
umut var da, hayat o kadar uzun değil. bu saçmalıklarla vakit öldürecek değilim. birçoğumuz toplumsal etki yaratacak bir pozisyonda da olmadığına göre herkes kendini kurtaracak.
milli ve yerliliği destekleyen milliyetçi vatandaşlarımız ülkenin demografik yapısını bozmayı kendisine hedef edinmiş partilere oy verirse onları milliyetçi sanarsa varacağımız nokta bu. milliyetçi arkadaşlara soruyorum bu sığınmacılar bizden fazla ürüyor ulus devlet için bir tehdit değil mi diye? error veriyorlar. böyle saçma sapan bir yerde yaşıyoruz işte.
Gezi parki protestolarinin bir ise yaramamasiyla.
O kadar büyük ölcekli bir eylem etki yaratamadiysa cabalamaya gerek yoktu artik benim icin.
O zaman 17 yasindaydim sonraki plan hep yurt disina gitmekti artik. Bütün iliskilerimi, baglantilarimi da ona göre ayarladim.
Herdeyden vazgectim arkadaslar Benim kizdigim bi kac sey var
1) halk asiri cahil kaldirimda bile yurumeyi bilmiyor.
2) birlik beraberlik yok
3) haksizlik olunca hakkini aramak yok arayanada destek olmaz
4) oy veriyorlar saygim var eyvallah ama herseyde "fanatizim" var. Futbolda siyasette dinde herseyde abi.
Yaw adam basarisiz diyelim iste neden tekrar secersin adami amac ne abi. Yemin ederim sagci solcu degilim sadece soruyorum neden abi
5) hicbirsey uretmiyoruz ya annem örgu yapiyor "tıg" dedigimiz toplasan 2gr olmayan ignemsi sey bakiyordum elime aldim "made in china" yaziyor. Abi 1 tane tıg uretemez mi insan 2 gram agirligi yok utanc verici
6) herkesin dolandirici olmasi sorunu ayri bi dert istanbulda yasiyorum kac defa sordum duyuruda ya dedim istanbul mu sadece boyle abi bakkaldan sakiz olmaya korkar olduk herkes duble gecirmeye calisiyor
7) ama yol yapti yaaaaa sorunu
Abi normalde bu yolun zaten yapilmasi gerekiyor hasan yapmazsa mehmet yapacak ekstra bisey yok insanlar bunu anlamiyor zAten zaman da daraliyor nufus artti sen bu kaldirimi bu yolu yapacaksin zaten bu senin gorevin adam diyorki yol yapti abi yapmasi normal anormal degil bu senin hakkin diyorum ztn adamin yol yapmasiyla ovunuyoruz. Normal hakkimizi bize super bi durum gibi anlatiyorlar abi tekrsr soyluyorum yapmak zorunda zaten. Toplu tasima ucretsiz olan ulkeler var ya sifir ucretle toplu tasima o zaman biz gidelim tapinalim bu insanlara.
3 Kasım 1996'da.
@forvet 96 da noldu, ben dogmamistim o zmaan
geziden sonra bitti sanki ya. birkac yil icinde darbe, ekonomik cokus, hizla artan siginmaci sayisi derken su an insanlar gunu kurtarma noktasina geldi.
turkiye o kadar stabil olmayan bir ulke ki bana sanki insanlar surekli "su sular bir durulsun bakariz" diyorlarmis gibi geliyor. bir yemek yiyorsun 50 lira, iki hafta sonra 55 oluyor falan.
bence en karamsar nokta ekonomi. ekonomik olarak guvende olmak, en azindan ekonomi kotuyse de kotu olarak kalacagini bilmek gerek. daha kotuye dogru gidiyor cunku hep.
üstteki yazar arkadaşa biri bişey mi yaptı heyheyleri üstünde?
diyelim ki burası kitlesini beğenmediğin bir çöplük, e sen de aynı yerdesin ne yapıyorsun burada?
dediğimiz bir şey dokundu herhalde. veya memnun bazı şeylerden.
iki sohbet muhabbeti de çok görme bize be üstadımız
@geveze yazar, he arada halka iniyorum diyorsun yani, o da iyiymiş.
valla teessüf ederim senin sorularını da görüyorum hiç bir şey demedim şimdiye kadar.
bu soru da olsa olsa en az seninkiler kadar boş bir muhabbet olur yani. niye öyle diyorsun alındım, gücendim o yüzden.
Hocam biraz okumalar yap ya mark fisher olabilir david graeber olabilir, belki daha mutsuz olacaksın başta fakat daha gerçekçi ve neyle mücadele etmen gerektiğini göreceksin, refah içinde yaşamasan da bu okuma anlama mücadele hissi seni iyi ve hayatı anlamlı hissettirebilir
Diplomalı beyaz yakanın tek yaptığı oturup mızmızlanmak ve hakettiği hayata sahip olmadığı hezeyanı içinde yaşamak
@grimavi, düzenin nasıl işlediğini anladığında, bir şeylerle mücadele edemeyeceğin gerçeği daha da yüzüne vurmaz mı?
benim siyasi, ekonomik problemlerinin yaninda iklimle de problemlerim vardi. gecen ay ufak bir ege turu yaptiktan sonra ulkeye dair umutlarim tekrar yeserdi. siyaseti ve ekonomiyi degistiremeyecegime gore onlari gormezden geliyorum. hayatini duzgun sekilde dizayn edersen gayet mutlu yasayabilirsin.
Zaten pek ümidim kalmamıştı ama son 3 haftadır yaşadıklarımdan sonra kalmadı. İnsanımız düzelmediği için ülke de düzelmez.
Siyaset, ekonomi vs bunlardan bahsetmiyorum. Toplum olarak yozlaştığımız için ekonomi, hukuk, eğitim yozlaşmış, çürümüş durumda.
@ buenosdias, ege gezerken de yaşarken de bana da öyle hissettiriyor ya.
ama orada da gemi batarken çalmaya devam eden orkestra oluyoruz gibi bir hissiyat oluyor :D
Elbette umudum var ama her şeyin yoluna girmesi ne yazık ki kendiliğimizden değil şartların bize gerçekleri dayatmasıyla gerçekleşecek.
En büyük sorun da uzmanlar dışında okuyan ya da okunmayan hemen herkesin güncel olayları takip ya da analiz edecek kaynaklara ulaşmaması ya da ulaşamaması.
Korkunç bir dezenformasyon akışı var. Tv'lerde ve internette dönen tartışmalarla gerçek olaylar arasında çok fark var.
Ayrıca ülkede kimse birbirini tanımıyor ve karşılıklı sloganlar dışında iletişim yok.
Dünyada kapsamlı ambargo altında olan tam bağımsız ülkeler var. Onlar da umut veriyor