Önce mahallemiz bozdu, mahalle değiştirdik.

Sonra şehir bozdu şehir değiştirdik.

Sonra bölge değiştirdik. Yetmedi, yapabilenimiz ülke bozdu dedi ülke değiştirdik, kıta değiştirdik.

Atalarımız gibi göçebe mi yaşayacağız?

Nasıl bir yere ait hissedecegiz böyle yaşayarak?

Dünya bozdu artık dedigimiz noktada ne yapacağız? Mars planları yapıyor yolculuk oraya mı?

Gelecek planınızı nasıl yapıyorsunuz bu gidişat doğrultusunda?

Çünkü X bir yer, bu yurt disinda gelismis bir ulke bile olsa, bir onceki yillara göre yine "bozmuş" olmuyor mu orada yasayan icin? Tabi finlandiya norvec falan belki bu dedigimin disindadir oralarin degisiml konusunda bir bilgim yok.

 

valla bence her yerde sıkıntı var. afgan, paki, bangladeşli, hintli gittiği yeri mahvediyor.

ferenc

Avrupa hatta dünya şu an üçüncü dünya ülkelerinden göçmen saldırısı altında. Nereye gidersen git o aradığını bulmayacaksın. Zaten aitlik hissi aramak asıl sıkıntı, boş bir umudun peşinden koşturmaktan farksız.

sincap ve mavi tuborg

Arkadasim zurihe mi ne gitmisti
Sok olmus hoc multeci yokmus
Ve asiri pahaliymis

Ama kaldirimlari bile cilalamislar falan diyordu mukemmel falan

Oraya salca olunabilir bi arastir

Zetnikov

Çok kötü avrupa aynen sakın kimse gelmesin, çok kötüyüz de kurulu düzenden gelemiyoruz.

logisticsmanager

@zetnikov

çok net hatırladığım bir olay var ama hayatta araştırıp bulamam. isviçre olduğuna eminim ama zürih mi bilmiyorum. türkün teki fener formasıyla gezerken hevaller bunu kovalıyor, isviçre kürtlerindir türkler defolsun burdan diye.

titanyum22

Ben bu kaçma gitme işini doğru bulmuyorum, her ne kadar bir şey diyemesem de... Ama geri geliniyor ve gelince de eski tas eski hamam devam ediyorlar ya, hiçbir şey öğrenmeden hiçbir ufukları açılmadan... İşte ona çok ayar oluyorum. Bir şey kat şu memleketin yaşantısına ne, bir iyiliğin olsun. Plastikleri ıslak çöplerle atma ayır öyle at mesela. Bişey yap. Yok. Sonra herkes değişimi başkasından bekliyor.

muhayyer divan

avrupa'yı çok idolize (ya da idealize, bilemedim) ederdim eskiden. ukrayna savaşından beri fikirlerim fazlasıyla değişti. farkındayım haberler veya politikacılar ile ülkenin yaşam koşulları, halkın refah düzeyi veya tepkileri arasında doğrudan ilişki yok elbette ama çok soğudum. eskisi kadar sevmiyorum.

biraz da yaşlandığım için galiba ben açıkçası pes ettim, çocuğum filan olmadığı sürece çok düşünmem üzerinde.

şöyle düşün yani koca insanlık tarihi zaten savaşlarla ve felaketlerle dolu. bugün perişan olmuş afganistan, ırak, suriye gibi yerlerde dahi milyonlarca insan HÂLÂ yaşıyor.

madem bize bu denk gelmiş, olabildiği en iyi şekilde yaşamaya gayret ediyorum. kolay değil elbet. insan bıkıyor, üzülüyor vs. ama yapacak daha iyi bir şey var mı? bilmiyorum.

"avrupa bitmiş yeğenim" diye söylemiyorum bunu ama mesela sunderland, leeds, southport vs. karıştı. sokaklarda aşırı sağcılarla vatandaş karşı karşıya geldi. neblim mültecilerden rahatsız olup isveç'e taşınsan orada bir mültecinin kafanı kesmesi ihtimali sıfır değil (hatırlıyorum benzer bi olay olmuştu geçen yıllarda, göçmen değil de oralı bir kızcağızı öldürmüşlerdi).

dünyada hiçbir zaman hiçbir şeyin garantisi yok. biz galiba sosyal medyayla büyüdüğümüz, stabil yaşam gördüğümüz için en ufak terslikte çok fazla panikliyoruz, herhalde 50-60 yaş altındaki çoğu insan bu gruba dahil edilebilir.

ya mesela 69 sonunda abd'de yaşıyor olsan çat diye kendini vietnam'da korkunç bir savaşın içinde bulabilirdin. 90'larda balkanlarda olsaydın keza. savaştan, toplumsal hareketlerden, düzenin bozulmasından, mülteciden, ekonomik krizden vs. kaçış kolay değil. biraz da şans işi bence.

o yüzden ben hayatımın geri kalanında ucuz avrupa marketi fişi videosu çekemediğim için kahrolmak yerine elimde olana odaklanmaya çalışıyorum şahsen, yoksa kafayı yer zaten insan. ne olursa olur, ben kendi hayatımı en iyi şekilde yaşamaya gayret edeceğim, gittiği yere ve olduğu kadar. bi kere geldim dünyaya, "vay neden norveç'te doğmadım" diye üzülerek yaşamak istemiyorum artık.

mark greg sputnik

cevrenizde biseyler bozulunca hemen kacmak yerine belki bir yere ait olmayi, anlamli iliskliler/arkadasliklar kurmayi deneyebilirsiniz belki. bozulan seylere karsi savasmayi, veya bozulmalari cok kafaya takmamayi, akisina birakip gitmeyi deneyebilirsiniz.

her yerde basiniza her turlu sacmalik gelebilir, ama birlikte vakit gecirmeyi sevdiginiz insanlarla keyifli bir yemek yerken akliniza gelmeyebilir dertler tasalar. ters giden seylere odaklanmak yerine ufak basarilara odaklanmayi tercih edebilir, cevrenizi genisletmek icin yeni hobiler edinmeye calisabilir boylece daha farkli dertler edinebilirsiniz (ne olacak bu ulkenin hali vs. yeni hali saha ayakkabim ne kadar da sahane). mutlu olmak cogunlukla kafa yapisiyla ilgili bisey.

bunlari 5 yil once kanadaya tasinmis biri olarak soyluyorum, evet burdaki hayat kalitem istanbuldakinden daha iyi ama mutluluk seviyem asagi yukari ayni. istanbulda en keyifli hatirladigim anilari burda da yaratabiliyorum. ya da istanbulda mizmizlandigim zamanlar ile simdi arasinda cok bir fark yok, icerik farkli ama his ayni.

1 tanecik hayatimiz var, zaman cok suursuzca akip geciyor. bizim icin onemli olan seyleri belirleyip onlara odaklanmaya baslamak gerekiyor bir an once. aksi takdirde geriye donup ‘ulan ne kadar da bombos yasayip gitmisim’ dememiz kacinilmaz.

taurina
1

mobil görünümden çık