Benim son icadım; sinüs temizleme şişesinin içine kaya tuzu katıyorum. Sinuslerimi onunla temizleyip güneşin en tepede olduğu zaman balkona çıktığımda denizden çıkmış gibi hissediyorum. Birebir aynı his neredeyse. Gözünü kapatıp azıcık hayal gücünü kullanmaya bakıyor.

Yirmili yaşlarda da daha çabuk sarhoş olmak için alkolle çikolata yiyordum. Biradan viski, viski ne scotch randımanı alıyordum.

Sizde var mı böyle kısayollar, hacklemeler?

Teşekkür ederim.

 

Yakın zamanda burun tıkanıklığına çözüm olarak burun kenarından bastırıp kulaktan çekiştirmeli bir yöntem öğrendim youtubedan.

beyfendi

Sarılıyorum.
Koşuyorum.
Müzik dinliyorum.

gabe h coud

seyahatten gelir gelmez bavul bosaltip kirlileri makineye atiyorum. eve girer girmez yapmazsam gunlerce elim gitmiyor bavula.

in vino veritas

Duştayken dişini duş başlığını ağzına tutarak fırçalamak. Yok böyle ferahlık.

armagan abanuz

Düşünmem gereken bir şey olduğunda durduğum yerde odaklanamadığım için sabah 7-8 gibi denize gidip denizde 3 km açılan esrarengiz amca modunu açıyorum.

Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet

Hayatı değil de kendimi hackleme yöntemim galiba.
O an bulunduğum ortamdan kendimi soyutlamayı başarırım.
Kulağımda kulaklığım ayağımda spor ayakkabım olsun ben o an kafa olarak öyle yerlere giderim ki tüm günü yürüyerek geçiririm. Rekorum Mecidiyeköy'den Aksaray'a yürümek :)

mutekebbir

Yarin spora gitmen gerekiyordur.
Bir sabah oldugunda yataktan hic kalkmak istemediginde bir suru bahanen oldugunda o hic gitmek istemedigin zaman sabah kalkip dus alip kendini disari atarsan iste o gun kendine galip gelmis oluyorsun ve gununde p*c okup aksama kadar instagramda takilip vaktini harcamiyorsun.

Onemli olan o kirilma noktasi kendini aticaksin disari

Zetnikov

sosyal ortamlarda anksiyetem çok yüksekken, ellerimle ne yapacağımı bilemediğim için kendimi koruma amaçlı kollarımı kavuşturuyorum, bu da beden dilimi kapalı yapıyor. anksiteyle yıllardır savaş veriyorum, ama geçene kadar hayat beklemiyor tabii ki. ben de saçma ama (hack derken bundan da bahsettiğini varsayarak) yüzük takıyorum ve onunla oynuyorum. elimle oynayacağım bir şey olunca anksiyetemi biraz kontrol edebiliyorum.

ikincisi, işyerimde hep karşımdaki insanların benden daha iyi olduğunu düşünmeye odaklı bir yapım var. ama onlarla birebir çalışmaya başladığımda fark ettim ki, hiçbiri kendilerini sattıkları kadar iyi değiller. kötü değiller kesinlikle, ama benim aklımdaki gibi "o işin eri" de değiller. karşıdan gelen feedbackleri negatif algıladığımda, bunla başa çıkmak için kendime hep bu farkındalığı hatırlatıyorum. hata yapabiliriz, dünyanın sonu değil.

üçüncüsü, bir kıyafeti 2 yıl boyunca giymediysem (özel gün kiyafeti değilse) ya satıyorum, ya da veriyorum. giymeyeceğim demek ki, belli. zorlamaya gerek yok.

dördüncüsü, anı olarak biriktirdiğim şeyleri minimuma indiriyorum, bana özel olarak verilmediyse, yapılmasıysa, çöpe gidiyor. yoksa hep kalıyorlar.

mizore
1

mobil görünümden çık