Eskiden etmezdi; şimdi inanına göre değişiyor...
Yaşla da insan değişiyor. Zorlamıyorum kendimi.
Dertleşebildiğimle de dertleşiyorum içime atmaktansa...
Çok değer verdiğim bi insan 'gerçekler her zaman daha iyi ' derdi. Kendisi de yüzlerce hayat hikayesine şahitti..
Ben duygularimi çok yaşayan belli eden biri olduğum için insanlar anlıyor genelde bir şey olduğunu. O noktada söyleyip söylememek bana kaliyor.
Evet. Froş'a (godless frog ama sonuçta insan) belli ederim, o da yettim bidıl (ben de insağnım) diyip hırpalanmışlığımı, örselenmişliğimi alır çöpe atar.
Canım istediğinde belli ediyorum. Yoksa bir insanın hareketlerime bakarak üzüldüğümü anlaması mümkün değil.
nope, işkence görsem dillendirmem o derece.
Çevremdekilere hayatı zindan ederim. Ben mutsuzken çevremdekilerin mutlu olma şansı yok
insanina gore degisir. empati, sempati gorebilecegim insana belli ederim. prim yapiyorsa yani.
Ederim, niye içime atatım
Yani değişiyor. Bazen öyle bir şey oluyor ki ister istemez yansıtıyorum ama anlatmak istemezsem anlatmıyorum. Bazen sırf bu ruh halinden kurtulmak için neşeli, iyi davranmaya çalışıyorum o zaman fark edilmiyor genelde. Zayıf görünme değil ama insanlar üzgün görünce birini sürekli kurcalamaya yer arıyor o açıdan istemiyorum belli etmeyi.
Şiddetsiz iletişim duyguların ifade edilmesini destekler. Neden üzgün olduğumuzu ifade ederken de kişileri değil, kişilerin eylemleri veya sözlerinin sebep olduğunu belirtiriz.
Peki bu ne işe yarıyor. Duygularımızı ve düşüncelerimizi karşı tarafın tahmin etmesini beklemiyoruz.
Üzgünken ne ihtiyacımız varsa ve canımız ne isterse bunu karşılamayı beklemek yerine olayı yargı ve yorum icermeden ifade ediyor ve ricada bulunuyoruz. Şeffaf ve net olmak iletişimden siddetti çıkartıp yerine sevgi koyuyor. Biz eşimle sürekli bu dilde konuşuyoruz tartışırken bile, kişisel algılamak yerine eylemlerimizi karşı tarafı gözeterek düzenliyoruz sonuca göre.