Bazen haritayı açıp özellikle Türkiye'deki küçük şehirlere, ilçelere bakıyorum. Street view ile sokaklarını geziyorum, dükkanlara, okullara, yollara bakıyorum ve tüylerim diken diken oluyor. Özellikle Türkiye ama, Portekiz'in köyüne baktığımda bu olmuyor. Çok ilginç, sanki küçüklüğümde bin kez Bir Zamanlar Anadolu'da izlemiş gibiyim.
edit: Uçakta bilmediğim yerlerin üstünden geçerken de çok ürperiyorum. Öğretmen olarak atanan arkadaşlarımı ziyarete gittiğimde aşırı kötü hissediyorum, ki evden pek çıkan bir insan değilim. Yaşadığım yerde ağaçlar, kafeler, sıcak tonlu sokak lambaları, düzgün yollar ve kurallara uyan insanlar olacak. Başka yerde yaşama fikri bile ölümcül geliyor.
Haritadan falan açıp bakıp hayallere dalmıyorum ama arada düşündükçe benim de aklıma geliyor ve hayalini kurunca kısa süreli bir kabus görmüş gibi hissediyorum. Bence insanımızı ve neyle karşılaşacağımızı bildiğimiz için öyle hissediyoruz. Ek olarak Karadeniz'i saymazsak dümdüz ülke, yaşama ihtimalimiz olabilecek birçok yerde yaşamaktan keyif aldıracak doğal güzelliklerle de karşılaşmayacağımızı da biliyoruz. Bu yüzden bana da korkutucu geliyor. Tabi hepsinden büyük asıl etken büyük şehre alışmış olma durumu.
bende o yok da. kuzey kore fobisi var. youtube'dan acip sehrin devasa genislikteki mimarisine, sikiciligina, enerjisizligine, yasaklarina, devlet baskisina bakip acaba burada yasamak nasil bisey diye periyodik olarak izliyorum. ulkenin kocaman alani var ama heryeri bombos birakip yanyana genis, yuksek binalari sikistirmislar.
mesela su ablanin her gun yataktan kalkma motivasyonunu cok merak ediyorum
www.youtube.com
yada su sokaklarda hergun bombos gezdigimi hayal ediyorum.
www.youtube.com
Bu fobim yüzünden kpss’de hiç tercih vermemiştim. Şehirlerarası yolculuk yaparken veya tatildeyken gördüğüm okullara alıcı gözle bakıp ürperirim mesela. Çok az şeyden bu kadar rahatsızlık duyarım.
acip bakmam ama boyle bir fobi var. yurt disinda da gecerli
ben her zaman derim, türkiye'nin şehirleri çok çirkin. doğal güzellikleri olmasa bu ülke bir şeye benzemez. bütün şehirler birbirinin kopyası sanki. mimari berbat.
soyle aciklamak da istiyorum tamamen alismamakla ilgili. butun birikim ve cevremizi buyuksehirde yasamisiz ve kucuk sehirde tamamen yabanciyiz ne kulturune ne iliskimiz var. belki esim dostum yakin cevrede yerlessek bi nebze ama bu sefer de koy mantiginda dedikoduya cok mahal veriyormusum gibi olur. buyuksehirde o insanin kuculmesi ve gozden kacmasina iyi alismisim her boku yerim kimsenin haberi olmaz zaten millet kendine zaman ayiramiyor.
luks ve imkanlar sinirsiz kucuk sehir(hani bodruma yerlesmek mantiginda dhsjsj) olursa olur. ben hayatimi 7/24 acik her yer mantiginda gutmusum yokluk, erisememek vs kotu bir his veriyor
Evet var. Çine diye bir yer var mesela. Tatil mekanlarına yakın ama içinden bir geçip görsen, insanlar burada nasıl yaşıyor dersin. Ki, Anadolu kırsalında çok daha fenası vardır.
yurt dişi kismi var bende de çogunlukla. Kenar mahalle ya da bilinmeyen şehirde de az da olsa var.
Bende yok. İlk defa duydum.
Edit: @plutongezegendegilmi+1 büyük şehir korkusu çok çok baskın. İstanbul'da kendimi aşırı tedirgin ve rahatsız hissediyorum ve asla orda yaşamak istemiyorum. Bu durum tüm kalabalık gürültülü şehirler için geçerli.
açılın ben köy öğretmeniyim ilk atamam doğunun bir ilçesinin mezrasına çıktı. Bak mezra diyorum köyden de küçük. Gittiğim yeri görseydiniz ruh hastalıkları hastanesine kapatılırdınız. Her neyse oradaki maceralarımı anlatmayayım.
İyi yanları insanlar bir ihtiyacın olduğunda yardım eder, asayiş olayları pek olmaz, fazla yorucu ve stresli değildir yaşamak, trafik falan sıkıntılı değildir.
Kötü yanları ise dedikodu, hayatındaki her şeyin izlenmesi, hastanelere ulaşım zorluğu
ala09 +1
Yok.
Hatta büyük şehir fobisi var, millet trafikte metroda üst üste gidiyor, pislik içinde yaşıyor, nasıl rahatsız olmuyorlar anlamıyorum. Ben hafif şehir dışında, bahçeli büyük bi evde yaşıyorum, ama merkezde kümes gibi bi rezidansta falan kalmak zorunda olsam kafayı yerdim.
Ara ara babamın köye gidip kalıyorum, bi sıkıntısını görmedim. İnsanlar daha mutlu, kafeye gitmek yerine evlerinin çiçek dolu bahçesinde toplanıp muhabbet ediyorlar, içiyorlar falan.
Gerçi, Doğu Avrupa ülkelerini gezerken köylerde tedirgin olmuştum. Sokak lambası altına toplanmış Adidas eşofmanlı kekolar pek güven verici bir manzara değil :)
yaşım (49) itibari ile küçük yerde yaşama heveslisiyim ama gençken bana da çok soğuk gelirdi
diğer yandan içiniz açılsın istiyorsanız street view ile hollanda'da herhangi bir yere bakın yeterli.
Büyük şehirlerin küçük şehirden daha kötü yerleri var. İstanbul'da esenler'e, sultanbeyli'ye, esenyurt'a düştün mü daha da kötü. Atanan memurlar buralara atanıyor. Buralarda da iyi bölgelerde yaşama şansları yok.
Artık anadolu eskisi gibi değil. Yobaz bölgeler dışında gayet iyi yerler var. Genelde site içinde yaşıyorlar kamu çalışanları.
kesinlikle katılıyorum. o sıkışmışlık hissi çok bunaltıcı. askerliğimi erzincanda yaptıktan sonra kesinlikle küçük şehirde durmak bile istemiyorum. egede büyük bir ilçedeyim ancak burası bile beni bunaltıyor.
Bende zevksizlik ve küçük şehir zihniyeti fobisi var.
İçerisindeki insanlar makul ve şehir de bakımlı olduğu müddetçe sevebilirim bile ama biliyorum ki küçük şehir insanları en ufak şeyde size düşman olacak kadar muhafazakar ve dedikoducu, tek eğlence anlayışları akrabalar arası toplanmak yeri geldiğinde de düğün yapmaktan ibaret ve tutumlu ya da mütevazi olmayı zevksiz olmakla eş gören insanlar. Bu da beni bunaltıyor. Küçük şehirlerden gelen parlak insanların başarı hikayelerini dinlediğinizde bile içinde her zaman "kendimi buradan çıkarmalıyım" teması var.
Böyle deyince hep ne yapsın şartlar kötü, yokluk, açlık, hayat zor muhabbeti geçiyor ama olayın bence bunla hiç alakası yok. Çünkü herhangi birisi bir şey yapmaya kalktığında da birlik olup canından bezdiriyorlar onu. Neticede küçük şehir sevmiyorum evet. Aynı kitle büyük şehirlerde de var, ancak büyük şehirde her şey var. Şehir içinde şehir var. Küçük şehirde bu olamıyor.
Küçük şehirin ünlü bir şeyi varsa giderim, gezerim; peynir, tarhana şu bu neyi varsa alırım biter. Zaten ne onlar beni ister ne ben onları. Sevmeye çok müsaade eden bir ortam oluşmuyor zaten. İşin garibi buraların yerlisi olup da buraları kalben seven de çok az insan var. Alışverişte nerede bir güleryüzlü insan görüp iki laf etsem "hayatımız burada akıp gidiyor, ne yapacaksın işte" diye satır arasında boşvermiş bir tonda dert yanıyor.
Kucuk sehir demeyelim de issiz sehir fobisi var evet. Depresyona giriyorum. Seyahatlerimde ilk kriterim gidilen sehrin canli, civil civil olmasidir.
"Özellikle Türkiye ama, Portekiz'in köyüne baktığımda bu olmuyor." demissiniz o garibime gitti Portekiz'in, Norvec'in, Letonya'nin koyune gidin bakalim kafayi yersiniz, dil yok, yabancisin, gocmensin, herkes kendi halinde, 100 yil yasasan entegre olamazsin, olimpiyat madalyasi kazandirsan bile aralarina almazlar zaten seni.