sizi son aylarda veya yıllarda çok mutsuz eden, aşamadığınız, her gün geçmişe dönmek istemenize neden olan bir pişmanlık? Basit veya büyük hiç fark etmez. Ve en önemlisi nasıl başa çıkıyorsunuz/veya çıkabiliyor musunuz?

Ben bu geçmiş mevzusuna hep çok takıldım mesela, irili ufaklı çok pişmanlığım oldu ve hep anı, bugünü yaşayamama sebep oldu bu durum.

30'uma ramak kaldı, aşabilmiş ve değişebilmiş değilim. Terapiye başladım en sonunda baş edemeyince.

Şu sıralar en büyük pişmanlığımdan bahsedeyim kısaca:
Geçen yıldan umudum vardı mesela, yeni bir şehir, yeni bir hayat, yeni bir iş ortamı beni iyi edecek diyordum. Çok umut bağlamışım ki duvara tosladım.

İstanbul'a atanarak orada yaşayabilme ihtimalim vardı. Galiba pek sağlıklı düşünenedim ve tercihlerde İstanbul'dan çok seçenek varken hayat pahalılığından çekinip üst sıralara yazmadım. Sıcak iklimde asla yaşayamam derken kendimi sıcak bir şehirde yaşarken buldum, iş ortamım sevimsiz ve stresli çıktı. Bu da pişmanlığımı artırdı. İyice yalnızlaştım. Sabahları hep sıkıntıyla uyanır oldum.

Şimdi son 9 aydır düşünüyorum mesela, iç sesim şöyle hep:
İstanbul'da olsam festival festival gezerdim belki, bunaldığımda sahile iner bir kahve içer, yürüyüş yapardım, iyi gelirdi. Kültürel aktivitelere doyardım. Evet kiralar yüksek ama şu an Türkiye'de ucuz şehir mi kaldı zaten? Belki iyice araştırsaydım illaki kiraların da uygun olduğu bir semt/ilçe bulurdum İstanbul'da. Bir fırsatı tepmiş oldum, daha mutlu bir ihtimal olabilirdi ve ben kaçırdım
falan filan bu şekilde işte. Evet saçma belki ama insan yenemiyor işte o pişmanlık duygusunu. Garip. Ve en kötüsü, kafada büyüdükçe bu pişmanlık daha çok anlam yüklüyor insan. Her şeyi o pişmanlığa, o hatalı karara bağlıyor.

Son olarak hep aklıma düşen şu kitap önerisini not düşeyim: Adam Philips- Kaçırdıklarımız: Yaşanmamış hayata övgü.

 

Aşamadığım çok pişmanlığım var. Zamanında terapi de aldım ama değişen bir şey yok. Bence yalnızlıktan oluyor. İnsan yalnız olmamalı. Kafası sürekli meşgul olmalı. En azından iki tane çok yakın arkadaşı olmalı. Uğraştığı bir hobisi olmalı. Bunlar olunca eskiyi düşünmek ortadan kalkar sanırım.

bayc

Valla ben hep rasyonel hareket etmeye çalışan biri olduğum için yok pek. Arada mf'ci olduğum için zamanında tm yerine mf'den tercih verseydim daha mı iyi olurdu diye yokluyor. Akabinde şu aklıma geliyor, başkalarının etkisinde kalmadan verdiğimiz kararlar genelde o koşullar içinde en mantıklı seçenek zaten.

Sırf teselli olsun diye yazmıyorum ama bence İstanbul'da olmayışınız cidden iyi. Kaldı ki bir şeyi komple kaçırmış olmadığınız gibi İstanbul'da mutlu olabileceğinizin de garantisi yok.
Yakın zamanda bir arkadaşım gelir uzman yardımcısı olarak İstanbul'u tercih edip atandı daha atanmadan pişman olmuştu bile. Şimdilerde kaçmak için planlar yapıyor.

Amaranta ursula

Emin ol İstanbul'da olsan yine bunları yapamayacaktın. Hangi memurluk kadrosundasın bilmiyorum ama İstanbul'da en önemli şey para.

Diğer bir önemli şey de istanbul'un neresinde olacağın. Hiç istanbul'da yaşamamış kişiler istanbul'u boğaz yakını semtlerden ibaret sanıyor. Bu bölgelere yakın bir yere atansan başını sokacak ev bulamazdın.

Diğer şehirlerden farklı olarak istanbul'da paranla bile istediğin gibi ev bulman zor. Ev ve iş arası uzaksa yaşam gerçekten çok zor oluyor.

Sabah erken saatlerde toplu taşıma çok kalabalık. Metro-otobüs-metrobüs tıklım tıklım oluyor. İlk başlarda bu keşmekeş güzel olsa da sonraları isyan ediyorsun.

Bunlara ek olarak insan ilişkileri de sahte. Kim kimden ne koparabilirim buna bakıyor. Kısacası istanbul yine yanlış bir seçim olacaktı. Şu an neredesin bilmiyorum ama gerçekten huzurla yaşanabilir birçok yer var

nvidia

Pişmanlıklar elbet var. Ama balık hafızalı olmam bunların üzerine eğilemememe (ne biçim oldu bu kelime) sebep oluyor. Ya da psikolojik bir şey bu, beyin kendini korumak icin sünger çekiyor üstlerine, adını ben koyamıyorum artık. İstanbul'a gelince, sözümona ucuz kira diyebileceğim bir yerdey(d)im -burası da ucuz değil artık evden çıktığım an s*ctım-, her yere uzağım. Araç evet var altımda, benzin pahalı, trafik sürekli var, park yeri sıkıntısı ile mi uğraşayım derken, doğru düzgün çıkmıyorum bile artık. Maaş 10k, tüm ödemeleri yapınca(kira, faturalar,kyk, kredi kartı, kredi) ve kenara da 2k koyunca hesabımda bu ay 2k kaldı. Bununla gezeyim mi, benzin mi alayım, market mi yapayım, kıyafet mi alayım derken evden çıkmamak daha cazip geliyor işte. Kenara koymayıp harcasak güvenecek hiçbir şeyim yok. Yarın ne olacak meçhul. Öyle işte. Memur maaşı ile kira ödeyecek biri için çok farklı olmazdı sanki senaryo.

huzurlarinizda huzursuzluk

istanbul çok yorucu, pahalı ve her yerden insan akınına uğramış bir şehir. eskiden turistik gittiğimde mutlu olurdum, artık o bile içimden gelmiyor.
biraz elde etmediğinize karşı tutkunuz var gibi. iş ortamı her yerde sevimsiz. bulunduğunuz yerde de festivaller, konserler, tiyatro etkinlikleri illaki vardır. adapte olun, anın, yaşadığınız yerin keyfine varın. diğer türlüsü kendinizi üzmekten, yaşlandırmaktan başla işr yaramaz.

adivar

@adivar; evet sanki öyle denebilir. her seçim durumunda aklım hep seçmediğimde, diğer ihtimalde kalıyor. bunu aşmak için konuyla ilgili kitaplar da okudum, kendimi aydınlatmaya da çalıştım, olmayınca olmuyor maalesef. ve dedğiniz doğru maalesef, hayat zaten kısa bir de böyle zehir edince yaşayamadan geçip gidiyor günler

@nvidia; evet işin komiği, bunu tercih yaparken de düşünmüş olmam. insanın aklına sonradan ''acaba nasıl olurdu, acaba denese miydim?'' gibi düşünceler giriyor

bir fincan kahve ile film izlemek

Çok var ama çaresi yok.

geçerkenugradım

eski ilişkilerimle ilgili bazı pişmanlıklarım var arada aklıma geliyor.
maddi ve kariyer olarak hiç bir pişmanlık yok.

roket adam

Hayatım pişmanlıklarla dolu olmakla birlikte en sonuncusunu yazayım. İstanbul'dayim bu arada ben de. Imkanım vardi gezmeye tozmaya ama parayı kriptoda kaybettim şimdi zorunlu olarak evde takılıyorum.

sanguine

2018 rusya dünya kupası'na gönüllülük için başvurmuş ve kabul edilmiştim. nijni novgorod'da medya takımına seçmişlerdi beni. iş nasıl olurdu bilemiyorum ama gönderdikleri kağıtlarda hep "çok ünlü göreceksiniz, orada görevli olduğunuzu unutmayın, iş sırasında fotoğraf sorma ya da heyecanlanma gibi tuhaf tuhaf hareketler yapmayın" gibisinden şeyler yazıyordu. arjantin grup maçlarının bir kısmını orada oynayacaktı, yani kısacası hem yazı rusya'da geçirme hem de messi'ye "lionel abi hadi allahını seversen sen şu sağ tarafa geç ya kaç kere dedim ortaya teknik direktör oturacak diye" şeklinde posta koyma şansım vardı teoride dfjdfk.

dünya kupası bitirme sınavlarımla (hazırlık senesi, rusça) aynı zamana denk geliyordu... okula zaten 23-24 yaşında başladığım için korktum. sene kaybına tahammülüm yoktu ve hazırlıktaki bir hocamın beni hiç sevmediğini, dolayısıyla telafi sınavında beni geçirmeyeceğini düşünüyordum. o yüzden gitmedim rusya'ya, sınavlarımı verip sene kaybetmemeye öncelik verdim...

sonuç: takip eden yıllarda iki sene kaybettim okulda. "ya geçemezsem?" diye korktuğum, hazırlığı geçme sınavından 2-3 ay sonra düzenlenen sınav gayet kolay çıktı. kısacası gitmeme kararı almama neden olan her şey fazlasıyla başıma geldi... ben o deneyimi kaçırdığımla kalmış oldum. rus dili ve edebiyatı öğrencisi, yıllardır ucundan kıyısından medya sektöründe çalışmış birisi olarak KOSKOCA FIFA DÜNYA KUPASINDA, RUSYA'DA MEDYA TAKIMINDA YER ALACAKTIM VE BU ŞANSI TEPTİM.

yazarken bile ağlayasım geldi. ben öyle çok pişman olan birisi değilimdir, geçmişteki şeyler için "aman neyse ne" diyorum genelde veya zaten çoğunlukla istediğim şeyi yapabiliyorum ama bu öyle böyle yakmıyor canımı. gerçekten çok üzülüyorum bu aklıma geldikçe.

der meister

Der meister yazinca aklima geldi, turkiyede gerceklesen genclik olimpiyati gibi bir seye cagrilmistim. Para vermiyorlar diye gitmedim.

Erasmusa ustedigim kadar sinavsiz gitme hakkim vardi, okul uzar diye gitmedim.

Eski mudurumu dovmedigime cok pismanim, en fazla denetimli serbestlik alirdim. Kariyerim daha iyi giderdi.

divit

Tam olarak pişmanlık denemez ama benim de aklıma gelen birkaç şey var.

Lisede bilgisayar mühendisliği tercih etmeyi 5 saniye falan düşünmüşümdür. O seviyede bir seçenek değildi benim için. Sonra başka bir mühendislik okudum. Bilgisayar mühendisliğini hiç düşünmediğim için biraz pişmanım.

Sonra yine üniversitede uzun dönem staj yapabilirdim. Ama hiç haberim yoktu. Turist gibi gidip gelmişim okula.

Çalışmak istemediğim bir alanın derslerini seçmiştim son sınıfta. Bitirme çalışmam da yine çalışmak istemediğim bir konudaydı. He AA getirip ortalamamı yükselttim ama bugüne kadar hiçbir iş görüşmesinde ortalamamı sormadılar bile.

Keşke daha fazla çalışsaymışım diyorum. Bizim ülkede gençler hiç yönlendirilmiyor. Ne bileyim, iş nasıl aranır, yabancı dil nasıl öğrenilir gibi çok önemli şeylerden kimse bahsetmiyor.

dissendium
1

mobil görünümden çık