kendileri için bir şey istemeyen (en azından büyük çoğunluğu), sadece insanlığın yararı için yıllarca mücadele eden ama sonra diktatörleşen, kendi milletini katleden, aç bırakan insana nasıl dönüşüyor bu kişiler? pol pot'u, kuzey koreliyi, stalin'i, tito'yu vs. nasıl açıklayacağız? acaba bazılarının amacı zenginden alıp fakire vermek değil de sadece zengin düşmanlığı mıydı? zenginlerin ayrıcalıklarına kendileri sahip olmak istedikleri için mi iktidara gelip her şeye el koydular?
bunların kısa ve tek bir cevabı olamaz tabii ki ama yine de tartışmak yararlı olur.
tabii ki bazı konular da göründüğü kadar kolay olmayabilir. biz evimizde otururken her şeyin güzel olduğu bir dünyanın elde edilmesinin çok zor olmayabileceğini düşünüyoruz ama o konuma gelince (başarılı bir devrimin başı olunca ya da belki de herhangi bir şeyin başkanı bile olsak) devrimin sürdürülebilmesi uğruna bazı zor kararlar alınmak zorunda kalınıyor olabilir. burada da atıp tutmuş oldum ama o konuma gelmeden empati yapmak da zor maalesef.
şöyle de sorabiliriz: insanların iyiliği için o kadar mücadeleye katlanıyorsun ama devrim başarılı olup başa geldiğin zaman tirana dönüşüyorsun. bu nasıl mümkün oluyor? yoksa o kadar mücadeleye katlandığın için mi daha kolay tiran olabiliyorsun?
Komünizmi solculuk olarak görmek çok basit bir bakışaçısı olabilir, bununla birlikte komünizm fikir olarak güzel ama pratikte er geç diktatörlüğü de beraberinde getirir, normal yani.
dönüp dolaşıp konu yine insan tabiatına geliyor. her şey insan doğasından kaynaklı.
Güç zehirlenmesi.
copywriter+1
zaten bu toplum icin yapilan dev fedakarlik falan degil. bi gorusu kabul ettirme cabasidir ve bunda insanlara ihtiyacin var ve kullanmasini biliyosan adin tarihe solcu diye gecebilir
ahlakla alakalıdır?
saydıkların çapulcu sağdan soldan toplama ideologlar askerler
bunlara, insanlara merhamet etmeleri gerektiğini tembihleyen bir soydan ve gelenekten gelmemişlerdir
yani meselenin direkt marksizm leninizmle alakası yoktur, her ne kadar bu prensipleri halka dayatmak despotluk diktalık olsa da
ne kadar iyi niyetle baslarsan basla, istedigin sistem insanin dogasina uygun degil. guzel, idealize bir fikir ancak insanlarin kafasi oyle calismiyor. cok israr edersen isler bir sure sonra yoldan cikmaya basliyor bu sebeple. isler yoldan cikinca tek secenegin siddete basvurmak ve insanlari dogasina aykiri sekilde siddet tehdidiyle yasatmak. alternatifi inanclarini sorgulamak cunku - o da cok zor. sistem calismayinca tabii aclik oluyor cunku o kafandaki utopyada oldugu gibi herkesin armoni icinde calisip uretim yaptigi bir ortam olusamiyor. aclik olunca isyan cikiyor. isyan olunca isyancilari öldürüyorsun. bu daha cok sefalete sebep oluyor, kisir dongu. hic kimse basaramadigini, insan dogasi ve insanin istekleri ile ilgili varsayimlarinin bastan asagi yanlis oldugu gercegiyle yuzlesmek istemiyor, yenilgiyi kabul etmiyor.
@robokot: insanın doğasına aykırı olmasına katılmıyorum. adam smith ortaya böyle bir laf attı diye kimse altını doldurmadan bunu kullanıyor. bu doğamıza aykırı da kapitalizmde milyarlarca insanın tuvaletinin olmaması, yemek yapacak araç gereçlerinin olmaması mı doğaya uygun?
www.gazeteduvar.com.tr
www.diken.com.tr
www.unicef.org
ben tamamen herkesin tam olarak eşit seviyede olması gerektiğini savunmuyorum, bu ütopya olur, tektiplilik olur, bizler karınca değiliz, buna gerek de yok ama şu an eşitsizlik seviyesi 100 üzerinden 100 ise 5-10'a düşürülmesi gerekir. bunda da doğamıza aykırı bir şey yok.
önemli olan şey sosyal açıdan özgürlük ama ekonomik eşitlik.
Cumhuriyet tarihindeki ihtilallerle ilgili belgeselleri izlediğimde şunu farkettim: olayın özü genelde ideoloji, idealler, halkın menfaati vs. 'den ziyade elinde (askeri) güç olanın mevki makam peşinde koşması. Güç mücadelesi yani.
@ahm1, hayatimda adam smith okumadim, bu cok basit bir gozlem. gelir esitsizliginin cozumu ile bahsettigin "sol" devrimler arasinda uzuun kilometreler var.
bahsettigin sol devrimlerin idealindeki toplum modeli nasil insanin dogasina aykiriysa, bahsettigin gelir esitsizligi modeli de maddenin dogasina aykiri. neden mi?
cunku insanlarin sahip olabilecekleri seylerin objektif degeri arasinda 100 kattan fazla fark var. bagcilarda kot alti 1+1 bir daire dusun. bir de manhattan da bir residence dusun. bunlarin ikisi de yer yuzunde bulunan ve bir insanin sahip olabilecegi evler. aralarindaki objektif fark 100 kattan fazla. o yuzden bagcilarda oturan insanlar da manhattanda oturan insanlar da olacak, ve aralarindaki varlik farki bu kadar olacak. basit bir ornek veriyorum.
ben 80 milyonluk ulkede herkesin hayatina gunde 1 saat katacak (onlari 1 saatlik isten kurtaracak) bir icadi kisisel risk alarak yaparsam, insanliga sagladigim bu kollektif kolayligin meyvesini sagladigim seyin DEGERI ORANINDA isterim. bu riski o getiri sebebiyle aldim cunku. ve bu da beni ortalama bir insana kiyasla cok cok cok daha zengin yapar. bu dogal bir sey.
ha sol devrim yaparsin, benim bu faydanin karsiligini mal olarak almami engellersin silah zoruyla. eger oyle bir ortam yaratirsan ben de bu icadi yapmakla ugrasmam zaten. insanlar bu icatlari yapmaya ugrasmadikca ulken vatandaslara insanliga sagladiklari degerin karsiliginda getiri almasina izin veren ulkelere kiyasla geri kalir. geri kaldigi icin de burnu boktan cikmaz. gunun birinde savas cikar, o ulke yenilir. tarihte kalir. bahsettigin "esitligi" zorla saglamaya calismis ulkelerde olan budur.
insanlarin cogunlugu varlikla motive oluyor + olmayanlarin bile insanliga yararli seyler gelistirebilmesi icin kaynaklara (kapitale) ihtiyaclari var. bunu devletin eline birakmak demek insanlik icin faydali olabilecek seylerin kesfinin siraya alinmasi demek (cunku devletin kaynaklari sınırlıdır) ve "utopya" degilse orasi kaynaklari yolsuzlarin somurmesi ve insanliga faydali hic bir sey uretememeleri, geri kalmalari demektir. ozel yatirim, risk alma gibi seylerin serbest olmasi bu darbogazi cozer, herkes kendi riskini alir, kendi kapitalini toplar, bir seyler icad etmeye calisir. kaybederse kendi batar ama kazanirsa urettigi seyin degerinin karsiligini alabilir. bunu alabilecegi icin yapar. bunu serbest kilan ulkeler dunyanin en kuvvetli ulkeleri olmustur, bu stratejik de bir avantaj yani. devlet dairesi gibi yonetilen ulkeler ise gucsuz kalmaya mecburdur, bugune kadar da hep boyle olmus.