neden ab gibi büyük bir organizasyon başka ülkeler için her alanda ve fırsatta demokrasi ve insan hakları çağrısı yapar, yeri gelir yaptırım bile uygular? kendi çıkarı nedir? bu misyonunun saikinin salt iyilik olduğuna inanmak ne kadar gerçekçidir?




 

Ortadoğu'dan bakınca, herkesin şeytani planlar yaptığını düşünebiliriz fakat gerçek öyle değil.

Koskoca bir ülkeler birliğini 'salt' iyidir-kötüdür diye sınıflandıramayız.

kapitalist gerilla

bunun kısa bir cevabı yok maalesef. tarih, kapitalizm, sosyalizm, refah devleti vs. vs. bir sürü konu var.

kısaca ve bildiğim kadarıyla şunları söyleyebilirim: ab'nin kendi içindeki misyonu kapitalist refah devletleri. yaşasın sermaye diyorlar ama insanları da hem ekonomik hem sosyal açıdan çok kötü durumda bırakmamak lazım ki bir daha ayaklanmalar vs. olmasın, sistem tehlikeye girmesin, her geçen gün sistemi sağlamlaştıralım istiyorlar. kendi içindeki misyonu bu iken dış işlere karışma meselesi daha zor sanırım. benim tahminim, kendilerinin böyle bir misyonu varken bunu yaparak kendi sistemlerini dünyaya da yaymaya çalışıyorlar. hem de artı bir sempati puanı kendileri için.

hlot

Cevredeki ulkelerin de bu düzende yonetiliyor olmasi işleri kolaylastiyor cunku. AB iyilik melegi falan değil yani evet. Hicbir uluslararası aktor dunyaya iyilik guzelik getirmek icin çabalamaz.
Yani bir suru sebebi vardir ve illa ki cikarlar soz konusudur ama en basitinden diktatorluk ile yonelitmeyen demokrasi ile yonetilen ulkeler ile ticaret yapmak da diplomatik iliskiler yurutmek de daha kolay ve daha guvenilir olacaktir.

Ayrica uluslararası aktorlerin eylemleri ve politikalri dis dunyaya karsi mesru gorunmek zorundadir. Mesru ve kabul goren davalar gutmen gerekir ki uluslararası alanda kabul gorebilesin. Yoksa sikintilsrin sonu gelmez. Yani imaj cok onemli.
Her seyden once vatandasi karsisinda bir mesruiyeti olması lazim zaten. Senin hakkini korumayan bir devlet ustu otoriteyi neden destekleyesin? Ab yivde bir devlet gibi dusunmek lazım bu noktada.

stavro

Halkın eğilimi hükümetin ağzını şekillendirir. Siz belli bir imaj çizerek başa geçtiyseniz örneğin eşitlikçi ve çoğulcu bir anlayış vaadiniz varsa ya da ait olduğunuz siyasi kimlik bu kavramlarla bütünleşikse izlediğiniz politika da bununla paralel olmalı. Eğer olmazsa, nasıl olacak? İnsanların sizden beklentileri var.

Şimdi atıyorum ak parti hükümeti lgbti yanlısı bir tutumla evlilik eşitliği için hamleler yapsa kendi tabanına bunu açıklayabilir mi?

Sihirli bir durum değil aslında, arz talep meselesi.

Halkın eğilimi değişir mi? Değişir, ancal bir motivasyon, bir sebep gerekir. Uzun vadeli politikaların ya da diğer ülkelerle girilen ilişkiler sonucu bu eğilimler değişebilir. Bugün avrupa insanı ağırlıklı olarak kendisini ifade özgürlüğü ve şitlik kavramlarıyla özdeşleştiriyor bunları kendi kültürleri olarak görüyorlar. Bunun tarihi altyapısı da var.

Avrupa'da soylu sınıf kendi keyfi istediği için kendilerini yok etmediler sonuçta. Haklar bildirgesi kralın "aa ne güzel şey bu" demesiyle imzalanmadı. 30 yıl savaşlarının bıraktığı izler var kültürde.

Diğer taraftan bu davranış modelinin kendi içinde kazanımları da var. Çünkü bu ülkelerin insanları bu dilden anlıyor, bir isveç örneğin biriyle silahlarla savaşmak yerine ekonomik olarak savaşmayı tercih eder. İkisi arasından silahları ve ekonomik savaşı seçecek ülkelerin insan stereotipleri de tamamen farklıdır.

akhenaten

En basit tanımıyla “huzursuzluk” yaşamamak için. Apartmanda haşere ve toksik bir çocuk varsa yan apartmandaki biri onların çocuklarına da zarar verme olasılığına karşı uyarabilir.

Savaş çıkarsa ucu kendine dokunabilir -ki suriyeden mülteci akınında gördük.

Ve diğer önemli bir husus da eski tip sömürü sistemi bırakıldı, köleleştirme yerini kontrat gibi “daha medeni” bağlayıcılarla yapılıyor. Bu yüzden menfaatlerine dolunulmadığı sürece (saddamın diğer ülkelerin petrol kaynaklarına saldırması gibi) huzursuzluk istenmiyor.

Unde bach canim

Avrupalı devletler, ABD'ye göre daha liberal/idealisttir (ekonomi/piyasa anlamında değil de uluslararası ilişkiler teorileri anlamında), realist değildir. yani işbirliği, demokrasi ve karşılıklı bağımlılığı amaç olarak görürler. Bunun yansıması da sadece kendileri değil tüm dünya demokrasi olursa dünyanın daha barışçıl bir yer olacağına duyulan inançtır. bkz: demokratik barış teorisi

anti-demokratik rejimlerde genellikle yoksuluk, gelir dağılımında adaletsizlik, kamu düzenini sağlamada sorunlar da vardır. bu yüzden anti-demokratik ülkelerde iç savaş, isyan, protesto, ayaklanma, darbe çıkması daha yüksek olasılıktır. bu sadece o ülkenin kendi içini etkilemez, dışarıya da terör, mülteci sorunu vs olarak yansır. bkz. arap baharı, libya ve suriye. yani AB'nin kendi güvenliğini sağlamak için diğer ülkelerin demokratikleş(tiril)mesi de bir ulusal güvenlik sorunudur.

halanne

işine öyle geldiği için. en son polonya belarus sınır mevzusuna bakınca, ab'nin insan haklarını kendi çıkarlarından önce tutmadığını anlayabilirsin. polonya sınırında mülteciler geçmesin diye insanları ölüme terk etti. çoluk çocuk bir sürü kişi öldü. benzerini yunanistan ege'de yapıyor. mülteci botları batırmaktan, mültecileri ıssız adaya bırakmaya kadar türlü insan hakları ihlalleri yapıyor. ama mevzu türkiye olunca, türkiye'nin tamamen uluslararası mevzuatlara uygun bir takım hareketlerine insan haklarına uygun değil diye beyanda bulunuyorlar.

işin özü politika gerektirdikçe dünyanın en hümanisti olabilirler. yeter ki kendi düzenleri bozulmasın o zaman da hitler'den farksız işler yaparlar.

paintov
1

mobil görünümden çık