saçmaladı (hem %99 haksız hem uslup yakışıksız) ve kalbiniz kırıldı, ağırınıza gitti, gururunuza dokundu, incindiniz...
o an yani konuşma esnasında anlatmaya ve uyarmaya çalıştınız "bak böyle söyleme, bu dediklerin çok kırıcı vs." diye.
anlamadı, devam etti, çok kırıldığınızı söylediniz, üste çıkmaya çalıştı, konuyu kapatıp olay mahalinden sessizce ayrıldınız.
böyle durumlarda ne yapıyorsunuz? sessiz kalıp sizinle iletişime geçmesini mi beklersiniz? veya çok ağırınıza gitmiş olsa bile kendiniz gider konuşur musunuz? veya ne yaparsınız?
başınızdan geçen benzer durumları anlatsanız ne güzel olur hatta fikir vermesi için:)
Kırıldığımı net anlattığımdan emin olmam lazım. Böyle söyleme devam etme'den öte, diyecekleri bitip konuşma sırası bana geldiğinde açıkça söylerim. O an ne söylediği önemli değildir ama benim hislerimi paylaşmış olmam gerekir, eğer ortada kavga gürültü yoksa.
Kırıldığını açıkça anlattığına eminsen beklemede kal. O anın heyecanıyla anlamamış olabilir diyorsan sakin kafayla anlat.
İş arkadaşımı çok severim, düşüncesizlik etti geçenlerde, zor durumda bıraktı beni, yüz yüze olmadığımız için bişi demedim. Ertesi gün ofisten çalışıyorduk, Molaya indik beraber, dün yaptığın hareket çok kırıcıydı haberin olsun, böyle böyle demen beni üzdü, diyip olayın detaylarını anlattım. Sonradan benim de aklıma geldi ama mahcup oldum özür dilerim dedi sarıldık ettik.
kalbimi kırdığı için ve bana böyle davranışta bulunduğu için hiç bir şekilde artık iyi davranamazdım. Sessizce beklerdim ama çok sevdiğim insanın bana bunu yapması daha sonra özür dilemesi bile artık bişey değiştirmez. Geçmiş olsun der o defteri kapatır yolumuza bakarız artık yoldan geçip selam verdiğim insandan başka bişey olamaz.
Her insanın hataları, kötü zamanları ve saçma çıkışları olabilir. Bruce'un dediği gibi net bir şekilde kırıldığınızı ifade edin. O kişinin sizin nasıl hissettiğinizi bildiğinden emin olun.
Sonrasında top artık onda. Onun konuyu ele alışı ve yaklaşımı sizi ne kadar önemsediğine göre şekillenecek. Umarım tatlıya bağlanır.
Yapacağın en son sey karsi taraftan bir hamle gelmeden gidip kendin konusmak durumu duzeltmeye calismak olsun. En fazla verecegin deger sana verilen kadar olsun. En fazla o da.
İlk seferde uzaklaşacak kadar prensipli olamıyorum ben, keşke olsam. Sabırla neye üzüldüğümü önce anlamasını beklerim, anlamazsa veya benim için önemli olan şeyi açıkça görmezden gelirse de açık açık bilale anlatır gibi anlatır sessiz kalırım artık düşünüp anlamasını ve özür dilemesini filan beklerim. Yine gelmezse demek ki kırılmışım/ üzülmüşüm önemli değil’i anlarım (bak nası geç anlıyorum işte böyle olma) ve artık anlatmaya da çalışmam.
İnsan vazgeçmek istemeyince anlaşıldığından emin olmak için daha çok açıklamak, gitmek, adım atmak istiyo biliyorum, halbuki böyle oldukça en yapmam diyenler bile bi şekilde sizi değersiz görmeye hırpalamaya başlıyo, o sınır bi kere aşılınca da insan hem kendine saygısızlık edilmesini kabul etmiş hem de kendine saygısız davranmış oluyo.
Kısacası elimden geleni yaptım dediğinizde bile karşıdan hamle/ düzeltme çabası yoksa bırakın sakın gitmeyin yani stavro+1
farazi konuşunca başka düşünüyorum, başa gelince insanına göre muamele. bir de mecburiyetler var.
örneğin, benim çok değer verdiğim bir kız vardı. eski iş yerinde birlikte çalışmıştık ve yeni iş yerine sınavsız mülakatsız aldım. orada 3 bin alıyordu, 9 bin verdim. 4'e bile ok'di. ne isterse yaptım. 10 bin dolarlık eğitime yazdırdım, şirket 1 sene geçmeden alamaz demesine rağmen. eğitime, yemeğine, gezmesine, eğlencesine gitti ama sınavına girmedi, para çöp oldu. her sabah iş yerine giderken aracımla onu da aldım. akşamları yine benim eve kadar benimle gelip 2 durak sonra evine vardı. evlendi, altın taktım. hiç kuşkusuz çok rahat ettirdim.
bunları yapmamın sebebi de zeki olması, başka bir şey değil. eski şirkette harcanmasını istemedim ve vefa göstermek istedim.
işte önemli bir deadline vardı. yapılacak işin çoğunu ben aldım, %10'unu ona verdim. ara ara sordum, yaptığını söyledi. başkası olsa hani ne yaptın bakayım derdim, ona demedim. son 2 gün varken yapmadığını ve bunu beni zor durumda bırakmak için, başarısız olduğumu görmek için yaptığını söyledi. sana zarar vermek istiyorum, dedi, net duydum bunu :))
ben o 2 günde işi kendim yaptım. sonra da sen mi istifa edersin, ben mi göndereyim dedim. işi devrederken trip atmadım, hiç olayları gündeme getirmedim, neden demedim. işleri %100 devraldım (yeni birini almadan kendi üzerime aldım işleri) sonra da bıçak gibi kestim iletişimi. ayrılırken pasta kestiler, beni çağırdı, gelicem dedim gitmedim. diğer arkadaşlar çağırdı, gittim. yanıma geldi toplantı odasında yüzüne bakmadım. sonra da çıktı gitti. linkedin instagram vs çıkarttım.
üzerinden 1-2 sene geçti, düzgün iş bulamamıştı. sinirimin geçtiğini herhangi bir duygumun kalmadığını farkettim. tekrar ulaştım kendisine. isterse referans olabileceğimi söyledim.
böyle yani. bu olaydan önce sorsan, asıp keserim derdim aynı durumda. şimdi zaten öyle bir şey yapmam, bana ne, neden milletin derdi beni geriyor. neden iyilik yapayım diyorum. onun için güvenebileceğim insan yok işyerinde, aynı şekilde sırtımdan hançerleyecek insan da yok. varsın, olmasın.
senin durumunda, ona bir konuda mecburiyetim varsa, o konu aşılana kadar hiç bu konuya girmem, tartışmam. sonra da duvarı çekerim araya.
"hem %99 haksız hem üslup yakışıksız" kalbimi kırmış ve anlamıyor da üstelik hmm.. durum bu ise hayatımdan çıkarırım valla. böyle şeyler çok yaşamadığım için daha kesin konuşuyor olabilirim ama ben en küçük saygısızlıkta/kalp kırgınlığında falan kolay insan silerim. üstüne de çok düşünmem. nasıl ki ben durumum ne olursa olsun saçma sapan hareketler yapmıyorum karşımdakine karşı, karşımdaki de bana yapmayacak. gideyim sorayım, o görmüyorsa ben yanlışını göstereyim falan uğraşamam. iletişimi de ne olursa olsun bitirmek istemediğim bir insan da yok haliyle. iletişimi bitirmek onun umrunda değilmiş gibi hareket ediyorsa bitiririz, bence çok dert değil.