ya tam olarak bu soruyla mı ilgili bilmiyorum bazen aklıma şu geliyor: aslında ölüyüm ve geçmişimi yaşıyorum. ya da bunlar hayata dair hatırladıklarım. sonuçta öldükten sonrası sonsuz bir karanlık, öldüğünden haberin yok. yani aslında öldüm de haberim yok mu falan gibi.
ya da şöyle bir düşünce oluyor: 31 yıllık hayatımda iki kere ölümün köşesinden döndüm. O anlarda aslında öldüm ama bu ölmediğim evrende hayatıma devam ediyormuşum gibi hissediyorum.
onun haricinde zamanın dördüncü boyut olduğuna dair açıklamalara yani lineer değil şöyle böyle, aklım almıyor ne kadar çabalasam da.
*köşesi değil kölesi
zaman fiziki bir nesnedir. üstünde deney yapılabilen, extrem koşullarda esneyebilen fiziki bir olgudur.
insan olarak zaman boyutunda hepimiz sabit hızla ileliyoruz. bir günümüz 24 saat.
bu 24 saat benimde diyebilirsin, 24 saat içine hapsoldukda diyebilirsin, senin psikolojik durumunla ilgili bir durum.
tek gerçek zamanı verimli kullanmamız gerekmesi.
Biz zamanı nasıl yönetebiliriz ki? Yönetmek demek istediğini yaptırmak demektir, yani oturup zamanın gidişatını değiştirebilirsen hızlandırıp yavaşlatırsan vs bişekil kontrol etmiş olursun. Şu klasik "zaman yönetimi" olayları da aslında zamanı yönetmekten ziyade zaman akıp giderken bişekilde onun bize pek zarar vermemesi, ondan birazcık faydalanmaya çalışmayı amaçlıyor. Dolayısıyla zamanın efendisi falan değiliz.
Zamanın kölesi de değiliz. Sadece zaman kavramının tutsağı gibi bişeyiz. Mesela benim en çok zorlandığım şey zamanın olmadığı bir evren hayal etmek. Bu noktada beynim error veriyor, ilerleyemiyorum çünkü her şey zamana göre kodlanmış bizim zihnimizde.
Zaman yok şu an var. O da tamamen bize ait bir şey. Yani zamanın efendisi ama aynı zamanda çocuğuyuz. Ne halt ettiysek onun getirilerini yaşıyoruz yani.