Ama çevremdeki insanlar bana iltifat ediyorlar mesela yediklerime dikkat edebiliyorum diye, ee sen de yap diyorum hemen türlü türlü bahane. Ee o zaman niye öykündün ki şimdi, laf olsun diye mi?
Neyse asıl sıkıntı aile. Annem de babam da obez sınırında. Bunlar iftardan sonra hiç durmadan yemek yemeye devam ediyorlar. Masadan kalkılıyor tatlıya geçiliyor. Oradan meyve, oradan kuruyemiş, yatmadan hemen önce ayran... (onu da bir yerden öğrenmişler, ee ayran da bi kalori almaktır nihayetinde)
Size akıllı tartı alayım tartılırsınız dedim, o ürün baya gaza getiriyormuş. Annem niyetlendi babam diyor ki, "ben tartılmam ki onda"
Peki mübarek niye ya niye? Gelmişsin kaç yaşına, türlü çeşit hastalığın var. Kaç kere doktora gittik hepsi "az ye" diyor. Bu inat neden? Hangi düşünce yapısını değiştiremiyorlar? Bu iradesizlik mi başka bir şey mi? Yemek bağımlılığı mı mesela?
Fizyolojik sebepler harici obezlik psikolojik bozukluklar sebebiyle ortaya çıkan bir durum. Yeme bozukluğu olarak nitelendiriliyor; kişinin yemekle kurduğu bağa, hayatındaki güvensizliklere, kaçış noktalarına bağlı düşünceler sebebiyle yaşanıyor genelde.
Çıktı olarak iradesiz diyoruz ama herkes her konuda irade gösteremiyor. Bunun altında da o insanın irade gösterirse kaçıracağı, kaybedeceği şeylerin korkusu oluyor genelde. Özellikle morbid obezlik seviyesine varan durumlar "aman canım yemeyiversin" düşüncesinden biraz daha ciddi bir psikolojik destek gerektiriyor.
Şeker ve msg bağımlılığı. Ayrıca diyabet yoksa bile kesin insülin direnci vardır, insana göz açtırmaz o. Üstelik bağırsak floralarındaki zararlı bakteriler şeker şeker diye bastırırlar, çünkü zararlı bakteriyi var eden ve çoğaltan şey şekerdir.
Bir yandan psikolojik bağımlılık var. Vücut susadığında susuzluk oluşturur ama karşılanmazsa tatlı isteği gibi hissedilir o susuzluk. Aynı bunun gibi, o zihin vaktiyle en temel duygusal ihtiyaçlarına cevap alamamış, doyurulmamış hatta beslenmemiş ise o tatmini zihin en kolay yerden çıkarıyor. Ya yemeden ya uykudan ya seksten ya gereksiz konuşmalardan... çok büyük çoğunlukla da yemeden çıkarılıyor o acı, çünkü nerdeyse hepimiz daha ilk bebeklikten itibaren "ye ki güçlü ol" "yemezsen büyüyemezsin" "bak çok güzel çok beğeneceksin mutlaka ye" tarzında baskılarla yedirildik. Mesela babaannem rahmetli beni muhallebiyle doyura doyura 4 ayda anne sütünden kesilmişim. Şimdi bende ne uyku düzeni var ne huzurlu ve kaliteli uyku var ne de iştah kontrolü var.
Bu bir bilinç meselesinden önce yetiştirilme meselesi yani. Evet insan irade sahibidir ama bazı konularda hakikaten çok çaresiz kalabiliyor, isabetli terapiler alamayacak durumdakileri düşünürsek onların tek dayanağı lezzet olabiliyor.
Valla benim için üşengeçlik. Hiç oturup yemek yapmak ile uğraşmak istemiyorum. Onun yerine dışardan söylemek daha kolayıma geliyor. Ee dışardan söyleyeceğim zaman da pizza hamburger, pide gibi şeyler dururken gidip de salata falan söyleyesim gelmiyor.
Bazı insanlar farklı bir keyif alır yemek yemekten, yemek kötü ise mutsuz olur, güzel ise dopamin deposu gibi dolaşır ortalıkta.
Yoğurt ve su ile yapılan karışımın kalori hesabını yapmak biraz abartı olmuş bana göre.
Bence de tam tersi 20 yıl sonra da aynı olmaya çalışmak, aşırı dikkat etmek, bazı şeyleri bu kadar ciddiye almak gereksiz geliyor. Ne gerek var. Aşırı sağlıksız beslenmek de asiri sağlıklı beslenmek de aynı derecede saçma bence. İkisinde de psikolojik olarak benzer bir altyapı olduğunu düşünüyorum.
Herkesin görüşü farklı işte.
Annem ve babam aşırı fit ve zayıflar, yaşlarını göstermiyorlar ve aşırı sağlıklı besleniyorlar. Benim ve kardeşimin de vücudu iyidir ama fast food bağımlısıyız çok severiz. Annemle babam bize aşırı kızıyor ev yemeği yemediğimiz için bazen ama biz bağımlıyız napalım. Kardeşim bir de sigara içiyor, biz de aşırı korkarız yaşlanmaktan ama annem gibi genç kalabilecek miyim diye düşünüyorum bazen. Genlerime güveniyorum biraz da yalan değil, ailemde hiç obez yoktur.