Selamlar.
Çocukken hayranlık duyduğum, hayatlarına özendiğim, güzel bir hayat yaşadığını düşündüğüm adamların daha doğrusu idolüm olan insanların kanser olması (mesela çok sevdiğm amcamın geçenlerde kanser olduğunu öğrendik), ne bileyim covidden ölmesi, kaza geçirmeleri ve akabinde ailelerinin zor günler geçirmesi gibi olaylara şahit oldum mesela. Sonra bakıyorum ki kimse için daimi huzur diye bir şey yok. Çocuğunu kaybedenler mi dersin, eşini kaybedenler mi dersin. Saçma sapan bir trafik kazası yüzünden hapse girenler mi dersin.
Herneyse, ben çok zor bir hayat yaşadım. Daha doğrusu geldiğim yere tırnaklarımı kazıya kazıya gelirken değil tırnakları, parmaklarımı kaybedecek kadar mücadele verdim. Artık yavaş yavaş bu emeğin karşılığında güzel şeyler yaşamaya başladım. İyi bir eşim, sağlıklı bir çocuğum, güzel bir işim var. Şimdi çok ileri boyutta olmasa da dışarıdan bakınca ben de özenilecek insan profili çiziyorum yakın çevremde.
İleride bir gün aynı felaketlere uğrama endişesinden günün tadını çıkaramaz oldum. Mesela arabaya binip çoluk çocuk gezmeye çıkıyorum, biraz da haberlerin falan etkisiyle, şimdi makas atan bir tane gerizekalı gelip vuracakmış, yaralanacakmışız vb. düşünceler yol boyu kafamda dönüp duruyor. Ailemi evden çıkarasım gelmiyor.
Mesela, bileğimin hakkıyla, liyakatle, çocukluktan beri hayalini kurduğum bir devlet kurumunda, hayalimdeki mesleği icra ediyorum. Buradan kaynaklı olarak çok güzel bir lojmanda oturuyoruz. Eşim lojmanın bulunduğu muhiti ve evi çok seviyor. Zaten kendi evimizi alacak gücüm yok ama eşimin evle bu kadar mutlu olması en azından beni mutlu ediyor. Örnek veriyorum misafirler var. Çok iyi yerdesiniz, işin gücün de güzel. Allah tadınızı bozmasın falan diyor ya. Benim kafada bir sürü senaryolar oluşuyor hemen. Atıyorum, ben kendi hakkımla işime kavuşmuş olsam da x döneminde girdiğim için y döneminde beni işten atıyorlarmış falan, çok sevdiğimiz evden çıkarılıyormuşuz güya. Ya bırak işte, ağız tadıyla otur değil mi? Eşim diyor ki ilk çocuğum burada büyümedi ama daha 5 yıl bize tahsisli bu ev. İkinci çocuğum doğunca burada büyüyecek olmasından çok mutluyum. Ben içten içe öyle bir şey olamayacak gibi hissediyorum falan.
Başka bir örnek, araba kullanmayı çok severim. Yoldayım, güzel bir müzik çalıyor. Eğlene eğlene araba sürüyorum. Bir üst geçidin altından geçiyorum. Bir anda kafamda senaryo oluşuyor. Birisi selfie çekileyim derken üst geçitten düşmüş. Ben ezmişim, ölmüş. Hapisler, dava süreçleri bilmemne yaşıyormuşum.
Bir sürü borcum vardı mesela. İşte tam onları bitirip, artık her açıdan keyifli bir hayat yaşayayım derken kanser olduğum ortaya çıkıyormuş, her şey alt üst oluyormuş. Mesela, taa 2007'den beri midemde yanma olup duruyor. Tanıdık doktora sormuştum, hafif bir reflü var tarif ettiğine göre. Rahatlamak için şundan iç ama doktora git demişti. İlaç rahatlattığı için hiç gitmedim doktora. Halen de öyle. Ya mide kanseri olursam diye korkmaya başladım şimdi mesela. Otrivine bağımlısıyım. Pandemiden dolayı burun ameliyatı olamadım. Tam hayatım rayına oturmuşken atıyorum otrivine yüzünden beynimde hasar oluşuyormuş mesela. Spora başlıyorum. Diyorum ki düşünsene, hayatımda bir dönem beslenme vs. kötülüğünden kendime kötü davrandım. Şimdi spora başlıyormuşum, o dönem vücuduma verdiğim zararlar spora başladığım zaman açığa çıkıyormuş ve insanşar arkamdan tam da kendine bakıyordu, spora başlamıştı, başına neler geldi vah vah diyorlarmış.
Yani hep böyle hayatım rayına oturmuşken daha tadını alamadan bozacak bir şey başıma gelmesinin korkusunu taşıyorum. Gidip bir sürü kaza sigortası, hayat sigortası falan yaptırdım kendime. Bana bir şey olursa eşime maaş bağlansın, aylık ödeme falan alsınlar vs. diye.
Ne yaparsan bazı şeylere engel olamazsın. Sal kendini. Sonunda hepimiz zaten olmuş olacağız. Psikolojisi destek eşin ve arkadaşların, gerisi geyik muhabbeti.
Biliyor musunuz bu sorunlar genel olarak Orta Dogu'nun sorunlari. Avrupa'da sorunsuz kucuk bir ulkeye tasinin bence. Estonya, Cek Cumhuriyeti, Slovenya... aksam haberlerinde izleyecek bir sey bile yok, ben Cek Cumhuriyeti'nde yasadim ondan biliyorum. Bisikletle parka gidersiniz, trafik ve is gibi stresler olmayacagindan hastalik riskiniz de azalir.
(bkz: anksiyete)
Sürekli olarak en olumsuz, en kötü olasılığı düşünüp bunu kafaya takıyorsun. “Ya şöyle olursa ne yaparım, ya böyle olursa ne derim” gibi kafanda kuruyorsun. Aynı benim gibi :)
evet psikolojik destek alın tabii ki. şöyle düşünün, bu şeylerin olup olmayacağını bilemezsiniz, kimse bilemez, ama bir tahmin üzerinden kendinize güzel zamanlarınızı da zindan ediyorsunuz, ne gerek var? arkadaşın da dediği gibi anksiyete. görünen o ki henüz ileri düzeyde değil, iyi bir psikoterapist bulun ve kurtulun. geçmiş olsun.
Dayanıksızlık şeması var sanırım. Terapi almalısın. Araştır o şemayı istersen.
Yoga ve yoga felsefesini abartmadan araştırmanı öneriyorum. Bana psikolojik olarak çok iyi geldi.
Abi tüm kontrol sende olsun istiyorsun sanırım. Hayatın üzerinde kontrolü kaybetmek istemiyorsun bunun için de olur da kaybedersen yine kontrol altında tutabilmek için yedek planlar yapıyorsun.
Böyle diyince kendince değiştirebilirsin gibi gelecek ama yardım olmadan yapamazsın. @silah taciri dediği gibi anksiyete de var böyle durumlar.
Yardım konusunda terapiler büyük fayda sağlar.
evet terapi almanız iyi olur. bunun dışında da mindfulness konusunu biraz araştırabilirsiniz, meditatif teknikler iyi gelebilir.