Doğduğundan beri değil de, ortalama türk genci 11-12 yaşında ingiliizce öğrenmeye başlayıp daha sonra çok ileri düzeye taşıyanlar tamamen türkçede olduğu gibi kendinizi rahat ifade edebiliyor musunuz ? yani böyle 5-10 sene aralıksız yurtdışında kaldıktan sonra şuan kendiniz için hiç zorlanmadan sekmeden böyle takır takır türkçe konuşur gibi konuşuyorum diyebiliyor musunuz ? yoksa ulan şunu türkçe anlatmak vardı diyip çok zorlandığınız %100 ifade edemediğiniz oluyor mu kendinizi ?

özetle anadil gibi oluyor mu bi yerden sonra ? gerçek anlamda ama. ( aksan hariç tutulabilir bir nebze )


 

bazen o can alici kelime akla gelmiyor. donuyorsun falan. yuzde 100 degil de yuzde 95-96 daha gercekci.

mesela he-she'yi halen karistirirsin, cunku turkcede bunu ayirmayiz sadece o deriz.

baldur2

Çocukluktan beri ilgim vardı. Kurslar, hazırlık derken öğrendim. İki sene de Amerikan bir kızla çıkınca anadilim gibi oldu. Yani oluyor, evet. Şimdi bile düşünürken genelde İngilizce düşünüyorum.

catch the arrow

Gayet akıcı konuşabiliyorum. Anadil gibi diyebilirim. Ben kelime dağarcığım geliştikçe aksanlı konuşma konusunda özgüven elde etmeye başladım. Bu konuda baldur2'ye katılıyorum.

Ek olarak; herkeste böyle mi bilmiyorum ama stres altında aksan bozuluyor, kelimeleri unutmaya meyilli oluyorum. Kafa rahatken akıyorum neredeyse.

aristarkos

Yani umut var o halde ? 2-3 sene kalsam ben de konuşurum rahat şekilde 5 sene içerisinde de baya ileri taşırım o halde. umarım ya.

garavel

Insanlarla konusurken "Derdimi anlatiyorum nasil olsa yaa" diye dusunmeyip (bunu yapan cok var, anliyorlar ne de olsa diye) eksikliklerinizin surekli farkinda olursaniz, insanlarin telafuzlarina, kendilerini ifade edis bicimlerine dikkat ederseniz gelisirsiniz. Ama kendinizi salar ve bunu umursamazsaniz, etrafinizda 62910 tane BBC spikeri olsa yine gelisemez, he/she yi karistirir, can alici kelimeleri hatirlayamazsiniz.

Ilkokul 6. Sinifta basladim ingilizce ogrenmeye, sarkilarin sozlerini okuyup soylenislerini taklit ederek telafuzumu gelistirdim, hala daha dizi/film izlerken daha az kullandigim sozcuklerin telafuzlarina dikkat eder, kendi icimden tekrarlarim. Gecen sene Kanada'ya tasindim, takir takir konusuyor, ust yonetimlere sunum neyin yapiyorum.

Bir diger gozlemim de ingilizcesi yetersiz olan insanlarin, duzgun ingilizce konusanlarin karsisinda cabalamasi, ama duzgun konusmayanlarin karsisinda kendilerini salmasi. Bu da onemli bir farkindalik, cevrenizde konusanlar duzgun konusunca daha cabuk gelisiyor, oteki turlu yerinde sayiyorsunuz.

Sonuc: umut, tabii ki var, siz isteyin yeter.

taurina

"ulan şunu türkçe anlatmak vardı" demiyorsun zira turkce dusunmuyorsun, dusunme sureci ingilizce gelisiyor.

etrafinda turk olmamasi (yukarida yazildigi gibi) ve gunluk hayatinda devamli konustugun, dinledigin insanlarin oranin egitimli yerlileri olmasi vb gibi unsurlar onemli. tabi biraz da yatkinlik faktoru var

hot potato

He/she’yi karıştıran ileri düzey bir speaker görmedim ben. Aradığınız kriterlere uyan çok fazla örnek var emin olun.

but that was just a dream
1

mobil görünümden çık