merhaba, insanların daha önce bilmedikleri bir sosyal bilimler alanında okuma yapmak için (özellikle tarihi konularda) konuyu öğrenirken tarafsız eser okuma kaygısı var, malumunuz.
bunun sebebi müfredatta öğretilen tarafsızlığın iyi bir şey olması kaygısı mı (tipik kemalist-islamcı kafası olan "evropalılar bize yanlı baktıkları için kötü gösteriyorlar" cahilliği mi) yoksa gerçekten dünya üzerinde yaşamış bir canlının tarafsız olabileceğine dair naif tutum mu?

bir tarafsız eser okumaktansa iki tane karşıt görüş okumak daha iyi değil mi sizce? kendi kafamızla subjektif iyi-kötü ayrımı yapamayacak kadar yargılarımıza güvenemiyor muyuz?

 

tarafsız bir eser mümkün olmadığı için boşa sarf edilmiş bir efor tabii ki.

Anlamlandırmaya çalışırsam eğer, aslında belki de bu şahıslar terminolojik olarak kendilerini yanlış ifade ediyorlardır.

Belki de amaçladıkları şey meta-analiz benzeri şeyler okumaktır ve bunu da günlük dilde "tarafsız eser okumalıyım" diye dillendiriyorlardır.

gerçi kritik düşünme de ayrı bir yeti. bu coğrafyada çok fazla desteklenmeyen bir şey olduğu için kişiler etliğe sütlüğe bulaşmayayım ama ne olduğunu da öğreneyim gibi bir yanılsama içine de giriyor olabilirler.

AlsterWasser

Kavramların tahrif edilmesiyle ilgili bu biraz da. 12 eylül sonrası ülkemizde, sovyetlerin dağılması sonrası da dünyadaki depolitizasyon bombardımanına maruz kalan nesilde görülüyor daha çok. İdeoloji-politika kelimelerini öcü olarak gören ama bunların hayata ve dünyaya müdahale araçları olduğundan bihaber muazzam bir kitle var.

İşin eser kısmındaysa her konuda çok fazla çöp içerik olduğu için insanlar kendilerince bir filtre koymus oluyor bunu belirterek. Ama alsterwasser'in dedigi gibi beyhude bir çaba.

temasettin

rastladığım tarafsız eser diye önerilenler de ne hikmetse hep neoliberaller oluyor :)
öyle bir cahil geyiği işte, ilber beyin tabiriyle, ciddiye alınacak bir tarafı yok.

encokbenisevinnolur

kendi tarafını düzgün argümanlarla, bilimsel belgelerle ve çarpıtmadan aksettirebilen eser üreticisi kalmadı ülkede. insanlar bu yüzden hassas biraz da.

öte yandan ununu eleyip eleğini aşmış toplumlarda neoliberallerin progresif eserleri bir anlam kazanıyor ama bizim gibi politik tabanı zayıf kalmış toplumlarda(temasettin'in dediği sebeplerden ötürü böyle oldu) neoliberallik "ayranı yok içmeye eşitlik arar kenefte" kapsamından öteye geçemiyor. bu yüzden "tarafsız" olmaya çalışanların anlatmaya çalıştıkları bir tabana oturamıyor. bu noktada sana katılıyorum ama tarafını doğru düzgün savunan eserleri bulmak da çok zor.

Bruce

Bir “tarafsız eser” takıntılı olarak cevap vereyim kendimce.

@AlsterWasser’in meta-analiz benzetmesi oldukça yerinde aslında (çok yanlış anlamadıysam tabii ki). Bu “tarafsız eser” yaklaşımı, belirli bir konuya pek fazla eğilmeden, olabildiğince nesnel bilgiye; hatta biraz daha abartıp gerçeğe ulaşmak istemenin bir sonucu. “Tarafsız” nitelemesinin de çarpıtılıp, “doğru, gerçek” yerine kullanılması da kafa karışıklığına yol açıyor.

Elbette sosyal bilimlerin alanı olan bir konuda, görece taraflı bir eser okumak; tarafsız eser takıntılı birisi için bile göz önünde bulundurulması gereken bir tutumdur. Ancak ipin ucunun kaçırılıp, hatta bu ipi bile görmezden gelip; mitolojik masallara sırtını yaslayan veya fanatizmden körleşmiş eserleri okumakla da vakit kaybetmek istemem açıkçası. Samanlıkta iğne aramayı istediğimde ve bu iğneyi bulabileceğime inandığımda vakit ayırabilirim bu tür eserlere belki.

Kısacası, herkes kendince bir “tarafsız” kriteri oluşturmuş; bu tanım doğrultusunda kendi yolunu bulmaya ya da başkalarını kendi yoluna çekmeye çalışıyor.

kusmakla kusamamak arasindaki ince cizgi
1

mobil görünümden çık