geçen gün aklıma bir şey takıldı.

mesela, yüz binlerce yıl boyunca atalarımız göçebe hayatlarında besin kıtlığı çekmiş, bu yüzden de yüksek kalorili besin gördüklerinde çok sevinip olabildiğince fazla yemeye çalışmışlar.

bu konuda ben diyorum ki "ilk başlarda mantık çerçevesinde ve bilinçli olarak insanlar 'bunu yedim ve enerji geldi' deyip mutlu oldular, bu yüz binlerce yıl bilinç çerçevesinde devam ettikten sonra bilinçaltına geçti ve artık yaşam tarzımız değişse bile içgüdüsel olarak, şu anda bize zararlı olmasına rağmen yüksek kalorili besin yemek istiyoruz"

biri dedi ki "hayır, bu yanlış, mantık çerçevesinde hiçbir şey olmadı. zaten onlar bunu düşünebilecek durumda değillerdi. evrim, rastgeledir. o zaman da bunu içgüdüsel olarak istediler" tarzı bir şey ama pek anlatamadı. bilgimiz kısıtlı olduğu için bir sonuca ulaşamadık :)

siz ne diyorsunuz? derdimi tam anlatabildim mi bilemiyorum ama okuma programı verebilirsiniz bu konu özelinde.

 

bir konuyu karıştırıyorsunuz,

2020 dünyasında gıda endüstrisi var. sizi bir şekilde sürekli yemek yemeğe yönetiyor bunun için sürekli yeni, bağımlılık yapan ürünleri çok uygun fiyatlara sunuyor.

bu kadar kalori tüketilmesine rağmen 2020 dünyasında kas gücü ile yapılan işler bir hayli azaldı. köydeki dayımın yaptığı kahvaltıyı ben yapsam 250 kilo olurum. sabah kahvaltısı olarak bir sütlü kahve içiyorum tamam. bu halde bile kilo veremiyorum. köydeki dayım fit.

yine gıda endüstrisi ihtiyacı karşılamak için genetik mühendisliği ile tadı aynı ama yapısı farklı üretimi kolay ürünler çıkarıyorlar. 100 yıl önceki ekmek ile bugünkü ekmek aynı değil çünkü tohumlar fabrikasyon o sebeple bünyede farklı etkileri oluyor.

yani tüketim ürünlerinde gıda endüstrisi bizi ihtiyaç dışı mutluluk için yemeğe teşvik ediyor sindiremediğimiz ürünler ile.

dedim dedim de kime dedim

@dedim dedim: tamam da o ürünleri sevmemizin sebebi biz geçmişte yararı olması değil mi

ahm1

öncelikle o ürünler artık yoklar belki ismi aynı olabilir ama kesinlikle iki farklı ürün diğer yandan eğer karbonhidrat ihtiyacını bir bebeğin annesinin memesine olan kalıtımsal ihtiyacı olarak görüyorsanız bu belki doğru olabilir çünkü yine kalıtımsal olarak tat alma duyumuzda değişiyor.

şöyle düşünelim 1000 tane insan vardı bunların 900 tanesinde karbonhidrat yediğinde mutluluk veren gen yoktu 100 tanesinde vardı. sonuçta bu 900 insan karbonhidrat tüketmedi ve kas gücü ile yapılan işlerde geri kaldı 100tane olan insan kas gücü ile yapılan işlerde ustalaştı. 900 insanın çocukları ya başka işlere yöneldi, ya çocukları olmadı yada kendileri öldü. 100 insanın çocukları ise sürekli kas gücü ile yapılan işlerde çalıştılar ustalaştılar.

böylelikle 900 insan 50 insana 100 insan ise 900 insana çıktı. bu ne demek? karbonhidrat aldığında mutlu olan insan sayısı 900 olmayan 50 oldu. nesiller karbonhidrata karşı duyarlı oldu.

gibi.

dedim dedim de kime dedim

Bence yüksek kalorili besin yiyen atalarımız besin kılığına daha fazla dayanıklılık gösterdiler, az kalorili besin tercih edenler de (mesela "ben bamya sevmiyorum, yulaf sevmiyorum" diyen atalarımız) ölüp gittiler m böylece bilinçaltı falan hikâyesi yerine yüksek kalorili besine eğilimli olan atalarımızın genleri süreklilik gösterdi.

prole

Geçmişte, atalarımızın vücudunun fazla kaloriyi depolayabilme becerisi, besine ulaşamadığı zaman hayatta kalmasını sağlamış. Depolayabilen hayatta kalmış ve genlerini aktarabilmiş, depolayamayan genlerini aktaramamış. Bilinçaltı vs'den ziyade, hayatta kalanlar genlerini aktarıyor.
"Ne yersem yiyeyim kilo almıyorum" diyenler, belki bu günkü şartlarda sağlık açısından daha avantajlılar ama küresel ısınma->yeni buz devri->kıtlık gibi bir senaryo olduğunda bu avantaj dezavantaja dönüşecektir.

efx

@dedim dedim: durup dururken "x yiyene mutluluk verelim" diye bir gen olacağını sanmıyorum. x yediğimizde bize mutluluk vermesinin sebebi bize yararlı olması. yararlı olmasa mutluluk vermezdi, zararlı olsa mutsuzluk verirdi.

şunu izlemiştim önceden: www.ted.com

ahm1

@ahm1
''x yiyene mutluluk verilsin'' diye bir gen icat edilmedi zaten :)

her crossover'da, mutasyonda çevresel faktörlerde insanların gen haritası değişiyor. bugün dünyada 7milyar insan var her 100yılda bütün insanlık renew ettiğini varsayarsak isa'dan bu yana 140milyar insan geldi geçti bunların hepsinin gen haritasının farklı olduğunu varsayarsak bu insanların farklı gen davranışları vardı.

atıyorum

140milyarda 1000 insan belki ağaç kabuğu yemekten mutluluk duyuyordu ama ağaç kabuğu yemenin bir faydası yok. . yani gen taşıyıcıları azaldı veya öldü. (dil kısmında bir reseptör ağaç kabuğuna tepki gösterip beyinde mutluluk hissi uyandırıyordu)

140milyarda 2000 insan altın yemekten mutluluk duyuyordu ama altın yemenin bir faydası yok. yani gen taşıyıcıları azaldı veya öldü. (dil kısmında bir reseptör altın tepki gösterip beyinde mutluluk hissi uyandırıyordu)

yani kimse gelip bir gen koymuyor, mutasyon, crossover veya çevresel etkiler ile bir gen gelişiyor ve bu gen canlının survive şansını arttırıyor ise o canlı ve çocukları o geni devam ettiriyorlardı.

dedim dedim de kime dedim

MS 1'de 7 milyar insan yaşamıyordu :)

ahm1

@ahm1
mantığı anladın sanırım. gerisini kendi rakamlarınla kurabilirsin :) örnek vermek amacı ile yazıyorum.

dedim dedim de kime dedim

Beslenince şekerin yükselmesi insülin salgılanması, ayrıca parasempatik bir aktivasyonla kanın kaslardan sindirim ve üreme organlarına yönelmesi, tüm memeli hayvanlarda ortak olan özellikler. Ayrıca tek hücreli atalarımızın bile tek derdi daha çok kalori almaktı, o yüzden genetik değil, vital bir durum bence.

ycm
1

mobil görünümden çık