geçtiğimiz günlerde önüme çok enteresan ve beklemediğim bir fırsat geldi. iş arkadaşım doğma büyüme fransalı ve strasbourg'da bir süre önce yaptığı yatırımın işletme ruhsatını almaya çalışıyordu. restoran-kafe tarzı, inşaatı iç dizaynı derken toplamında 200 bin euro'ya yakın yatırım yaptığı bir işletme. artık umudu kesmişken bu ruhsat çıktı. eşiyle beraber istanbul'a taşındı 1-2 sene önce ve geri dönmek istemiyor. ama bu ruhsat çıkmışken oradaki yatırımının da ölmesini istemiyor(orada başka işletmeleri de var uzaktan hallediyor ama verim alamıyor). benim hep gitme niyetim olduğunu biliyordu, bu iş de olunca git işlet orayı dedi bana. işveren olarak çalışma izni ev vs. konularında bilgisi var, daha önce bu şekilde işçi çalıştırmış, prosedürleri vs. her şeyi biliyor.
dedim ben pek anlamam bu işlerden, o da "bana güvenilir adam lazım işlerin başında durup az buçuk hesap kitap bilen" dedi; zaten orada bir çevresi ve işleri yapacak elemanları var.
pat diye önüme çıkınca ne yapsam bilemedim. strasbourg küçük ve istanbul'a göre oldukça sakin bir yermiş. aslında severim sakinliği ama ne bileyim, sıkılır mıyım diye düşünüyorum. kimseyi tanımamak, herkesi ardında bırakmak gibi sosyal çekincelerim yok ama konfor alanı aşma konusunda pek hevesli değilimdir genelde. gidip bir sürü prosedürle uğraşmak korkutucu geliyor. işi yapabileceğime inanıyorum ama biraz üşengeçlik biraz da cesaretsizlik yüzünden ne desem bilemedim. inanılmaz bonkör bir adam, o yüzden 3 kuruşa falan çalıştırmaz beni onu biliyorum. beni çok seviyor ve dahası güveniyor. işletme işlerinden geldiği için kimin kime ne maksatlı yaklaştığını da biliyor, benim parasından pulundan dolayı samimiyet kurmadığımın da farkında. buradaki yatırımları konusunda fikir alır, danışır eder. benim de güvendiğim ve yarı yolda bırakmaz dediğim bir insan.
buralardan gitmeye niyeti olanlara soruyorum, böyle bir fırsat çıksa karşınıza ne derdiniz? kulağa nasıl geliyor?
Ben giderdim. Seni buralara bağlayan bir sey yoksa git bence.
@xportant i okuyunca hak verdim. Dil ve isletme tecrübesi yoksa cok sıkıntı olur.
@forgi, kalıcı ve düzgün bir işim var ama maaşlı çalışan vahşi beyaz yaka cangılında ormanın kıralı olacak azim ve hırsa sahip değilim.
@amaranta ursula, ailem var ama onlara çok bağlı değilim; 2 ayda 1 gelsem ziyarete sorun yaşamam.
@xportant, arkadaşımın bu tipte işlettiği 2 restoranı var fransa'da. ikisini de gelmeden o işletiyordu, hatta 1 tane daha varmış onu satıp da gelmiş buraya. 1 restoranla başlayıp oranın yemeklerini yapıp sonradan büyütmüş, yani işin mutfağından ve zorluklarından gelen biri. 2 restoranı kendisi buradayken yürütüyor bir şekilde ama ben oradayken daha çok kazanıyordum, sorumluluk verdiğim kişi işleri güzel takip edemiyor diyor. yani 200 bin euro'luk yatırımını bana emanet etmeyi göze aldığına göre bir şeyler biliyordur diye düşünüyorum ben, en azından neyin kötü gidebileceğinin farkındadır. sorumluluk sahibi ve gastronomiye dair ilgisi ve bilgisi olan biri olarak benim açımdan sorun çıkmayacağını düşünüyorum ama ona "sen bana bırak abi ben hallederim uçururum" demedim, demem de.
az buçuk almanca ve fransızcam var günlük anlaşabilirim ama civarda çok türk varmış zaten. bir de ingilizcem var iyi seviyede.
Ulkeden gitmek ya da gitmemem, bu ayri mesele de oyle elin isine guvenerek hayatinda kokten degisiklik yapilmaz. Cok fena canin yanabilir. Sen simdi diyeceksin ki yahu ne eli, arkadasim kankam kardesim falan. Oyle bir apisip kalirsin ki.
"orada kurulu is var, git islet, bana guvenilir biri lazim" bunlar insani kisa zamanda tav eden cok tehlikeli ifadeler. Yani adamin kotu bir niyeti olacak diye bir sey yok. Isler onun da tahmin ettigi gibi gitmez falan, anliyor musun?
Kisacasi tr'den gidip gitmemeyi degil bu ise guvenilir mi mevzusunu olcup tart bence oncelikle.
ulan millete ne arkadaşlar var be.
buralarda tutan yoksa git. ama dil ve iş zorluğu var gibi.
@stavro, onu da düşündüm aslında ama kaybedecek bir şeyim yok gibi geliyor. işi bırakmış olacağım en fazla, onu da döndüğümde bulurum. yaşayacağım kötü tecrübeler sıkıntılar arkadaşla bozuşmak göze alabileceğim şeyler; başka da gelmiyor aklıma canımı çok yakacak bir şey.
gitmeyip hayatının geri kalanını pişmanlıkla geçireceğine gidip, pişman olup, geri dön. geri döndüğünde cv'ne yurtdışı tecrübesi bile ekleyebilirsin. kesinlikle git!
Daha once yurtdisina cikmadiginizi veya en azindan baska bir ulkede bir donem yasamadiginizi varsayiyorum.
1- Fransizca biliyor musunuz?
2- "Orta-uzun vadede giderim"lik bir yani yok ki bunun? Kimse kolay kolay 45 yasinda gidemez, zira "hadi gel istedigin zaman" seklinde islemiyor. Yurtdisina yerlesmenin esas olayi erken gidip ilk 5-10 sene sikinti yasayip sonrasinda sefasini surmek. Ilk kapagi atma olayini da ya evlilik, ya yuksek lisans ve sonrasinda kalma veya turkiye'de iyi bir okuldan mezun olup kisa surede yurtdisinda is bulma seklinde yapiyor bir cogu. Bu yuzden herhalde hic yurtdisinda yasamadiniz dedim.
3- "strasbourg küçük ve istanbul'a göre oldukça sakin bir yermiş." yine buradan da daha once cikmamis pek cikarimi yaptim. Istanbul'a gore kiyaslama yapma hastaligina yakalanirsaniz mutsuz olma ihtimaliniz %100. strasbourg'un buyuk kucuk olmasinin da gene konuyla alakasi zayif, zira burada esas soru dil biliyor musunuz? Bir de oradaki lokal halkla kaynasmak icin ekstra bir giriskenlik ve enerji sarfermezseniz illa ki sikilacaksiniz, bu "istanbula gore kucuk strasbourg"a da gitseniz boyle veya daha buyuk new york'a da gitseniz boyle. her turlu sifirdan bir cevre yaratmaniz lazim.
4- restoran isletme girisimcilik vs konusunda bilgim yok. o da dil bilmeden yol bilmeden nasil yapilacak biraz kafam karisti. duz masa basi maasli is olsaydi atla derdim.
ben de bu aralar yurt dışında yaşam için harekete geçmiş biri olarak size fikirlerimi yazmak isterim.
öncelikle, yazdıklarınızı okuyunca sizin başka bir ülkede yaşam ile ilgili çekinceleriniz olmasından ziyade bunu istemiyorsunuz izlenimi oluşuyor. yani kararsızlığınız orada yaşayacağınız zorluklardan çok türkiyeyi terk etmek ile alakalı gibi görünüyor. eğer işin zorluğu konfor alanından çıkmak ise onu dirayetli bir şekilde aşabileceğinizi düşünüyorum. ben genel olarak görüşlerimi yazayım;
düşünülmesi gerekenleri yazarken türkiyedeki aile, eş, çocuk vs. konularına girmiyorum. bunlar zaten sizin ilk düşündüğünüz şeyler olsa gerek, ailevi koşullar uygun olmasa zaten bu fikre kapılmazdınız. bunun dışında birkaç faktörü dikkatlice ele almanız gerektiğini düşünüyorum;
1. yabancı diliniz orada yaşamak için yeterli mi?
2. daha önce fransada bulundunuz mu? fransız yaşam şekli size uyar mı?
4. orada eşiniz dostunuz, arkadaşınız vs var mı?
5. uzun vadeli olarak kendinizi orada görüyor musunuz?
6. eğer giderseniz yaşam kaliteniz yükselecek mi?
bana sorarsanız en önemlileri 2 ve 5 numaralı faktörler. o yaşam tarzı size uyarsa zamanla yaşam kalitenizi de artırabilirsiniz, dilinizi de geliştirebilirsiniz. eğer uzun vadeli düşünmüyorsanız ise sizi oraya götürecek motivasyonun ne olacağını iyice belirlemelisiniz (çok para kazanıp türkiyede o parayı kullanmak gibi).
çalışma ortamının arkadaşınızın yanı olması avantaj, bürokratik süreci de onunla birlikte aşacağınız için yine şanslısınız. strasbourg neredeyse avrupanın tam göbeği. muhtemelen 4-5 ülkenin en güzel yerlerine istanbul-ankara mesafesinde ulaşıyorsunuz.
son olarak bence bir izin kullanıp gidip orada bir hafta on gün süre geçirin. karar vermenize yardımcı olacaktır.
@hot potato, yurt dışına çok kere çıktım, avrupa'da toplamda 2 ay kalmışımdır çok sefer gidişte. fransa'da 1 hafta kaldım ama strasbourg ya da çevresinde değil. konunun yurt dışına çıkmamakla alakasını da anlayamadım pek; ne kadar çıkmış gitmiş olursan ol kurulu düzen kurmadıkça bilemeyebiliyorsun zorlukları.
istanbul'a kıyaslama yapıyorum çünkü istanbul'da yaşıyorum, hayatımın rutininde ne kadar değişiklik olacak bunu en net bu şekilde görebilirim. bir şeyler kaybedeceğimi biliyorum ama gideceğim yer herhangi bir avrupa başkenti değil, haliyle ayrıca küçük ve sakin olacak. sıkılmamın sebebi insanlarla kaynaşmamak değil yapacak etkinlik olmaması, ben istanbul'da da yalnız takılıyorum genelde.
az buçuk almanca ve fransızcam var günlük anlaşabilirim ama civarda çok türk varmış zaten. işletmede çalışan garson aşçı vs'nin dil sıkıntısı olmayacak, aralarında türkler de olacak. dilimi geliştirmem 2-3 ayımı alacaktır maksimum.
bu adamın orada bir tedarik sistemi, çalışacak profesyonelleri(garson, aşçı, satın almacı vs.) var zaten. ben ise o insanların işlerini doğru yaptığından emin olacak ve muhasebe konusunda doğru bilgi verip arkadaşımın söylediği doğrultuda değişiklikler yapacağım. direkt işletmecilik tecrübem olmamasını bu yüzden çok sorun etmiyorum çünkü aktarımı doğru yaptığım takdirde arkadaşımın bilgisi ve tecrübesi ile hem uygulamayı halleder hem de işi öğrenirim diye düşünüyorum.
yaşını bilmiyorum ama 30 altı ise git dilini geliştir en azından. 3-5 sene kalır dönersin. strasbourg sakin yer ama köy değil en azından. etrafta Colmar, Freiburg gibi gezilecek yerler de var, o bölgeyi gezersin, zaman geçer. zaten Alsace bölgesi, mis gibi doğa, şarap.
ama işletme sahibi olacaksın, sorumlulğun yüksek olacak, muhtemelen haftada 50-60 saat çalışacaksın. esnaf gibi dükkanda durup tüm gün türklerle muhabbet edip bunalabilirsin. ofis işi dğeil sonuçta.
bol şans
@sttc, muhtemelen en büyük sorunum da bu çalışma saatleri konusu olacak. iş-özel hayat dengesine önem veren bir insan olarak bu konu çok kafamı kurcalıyor ama getirilerinin yanında götürüleri de olacak bu işin elbet. bunun üzerine biraz daha düşünmem lazım ama, ona katılıyorum; teşekkürler.
Emin olamamanız gayet normal bence. Anlattığınız kadarıyla çok fazla gri alan var. Gitmenin bir sürü yasal vs. prosedürü var. Türkiye'de ev kapatmak bile bir sürü iş. Ben olsam tam karar vermeden önce işverenle gri noktaları gidermek için görüşürdüm. Eğer 1-2 yıl içinde düz beyaz yaka olarak 9-5 mesaili konforlu bir iş bularak gitme ihtimaliniz varsa nispeten düşük ücretli, başka bir iş bulma ihtimalinizin yüksek olmadığı, yoğun mesaili ve stresli bir işi kabul etmenin bir esprisi yok.
@bruce mclaren, eğer mevcut işim üzerinden düşünürsek yine beyaz yaka olarak öyle bir ihtimal var 2021 için ancak orası muhtemelen romanya olacak. bunun için de romence öğrenmem lazım, hem bu dert hem de romanya<fransa.
iş değiştirirsem ne olur bilemem ama o kısım tamamen muallak, o yüzden hesaba katamıyorum.
@el cevap, yok kızmadım tabii ki istanbul karşılaştırmasına. demek istediğim şuydu, neleri kaybedeceğimi görmek adına bu karşılaştırmayı tabii ki yapacağım. belirttiğim gibi istanbul'un muadilini zaten aramıyorum ama bir barcelona, paris, londra'ya da gitmediğim için normalden ne kadar daha fazla şey kaybedeceğim, bunu net olarak anlayıp ona göre kabullenmem gerekecek ya da göze almayacağım; bunu belirtmek istedim. istanbul'un aynısını aramıyorum yani, öyle olsa avrupa'da paris ve londra'dan başka seçeneğim yok bunun farkındayım örneğin.
dil konusunu sorun etmiyorum, dediğim gibi günlük anlaşmayı sağlayabilirim ve kısa süre içerisinde öğrenirim ama bunun önemli olduğunun farkındayım. sosyallik boyutunu özellikle ilk başlarda çok vakit ayıramayacağıma düşünürsek o sürede geliştireceğim dilimle aşarım diye düşünüyorum.
@Bruce, o zaman iş arkadaşımla süreci mümkün olduğunca beyaz yaka-işveren ilişkisi gibi yürütmeye çalışıp şansımı denerdim büyük ihtimalle. 2021'e kadar aynı iş ihtimalinin olup olmayacağı meçhul. Fransa ile Romanya arasında dağlar kadar fark var.
Ben bu sene içinde yurtdışına taşındım. Sakinliği ve düzeni seven biri olarak kolay kolay aynı sürece girmem. Hatta bir süre daha ülkeyi ve şehri geçtim, iş değiştirmeyi bile düşünmüyorum :) O nedenle "önce Romanya ile başlayalım sonra daha iyi ülkelere bakarız" benim için pek cazip bir plan olmazdı (ki sizin de çekinceleriniz benimkine benzer)
"inanılmaz bonkör bir adam, o yüzden 3 kuruşa falan çalıştırmaz beni onu biliyorum. "
bizim insanimiz yurtdisinda birbirini duduklemeye bayilir. bu sekilde yurtdisina cikip ciddi sikinti ceken, saga sola para kaptiran cok insan ile karsilastim. ben bu senaryoda once bir sekilde parayi saglama alirim. gerisi zaten bir sekilde gelir eger yurtdisinda yasamak istiyorsan, yasayarak goreceksin.
@cooperr, tecrübeyle sabit bir yorum yaptın gibi anladım, o yüzden ayrıca dikkate alacağım yorumunu :)
bonkör deme sebebim, biz buradayken bana elimi cebime attırmamaya çalışacak kadar bonkör. herkese karşı böyle, hatta ben diyorum bu kadar fazla verici olma söğüşlerler seni diye. bundan sebep sorun yaşamayız diye düşündüm.
Sadece bir kisiye bagli olarak kalkip baska ulkeye yerlesmezdim. Teklif en yakin arkadasimdan gelse de yerlesmezdim. Ancak siz gittiginiz ulkede, arkadasinizla olan is, diyelim ki bir iki sene sonra bittikten sonra da kalabileceginizi dusunuyorsaniz, gidin kesinlikle.
Sadece bir pozisyon ve bir arkadasa bel baglamak benim gibi hayatinda b, c plani olmasini isteyen bir kontrol delisini cok rahatsiz ederdi. Kendime sorardim: "O is yurumezse planin nedir?" Tatmin edici bir cevabim varsa, giderdim.
Sehir ve sosyal hayat konusunda cekinmezdim. Strassbourg, evet kucuk ama benim ilgimi ceken bircok kente yakin. Dil ogrenmek icin de guzel bir yer. Ayrica Elsass saraplari denilince benim kalbim daha hizli carpiyor. Gastronomisi de fena degildir, oyle olmak zorundadir zaten (EU Parlamentosu nedeniyle). Universitesi nedeniyle de cok duragan bir yer sayilmaz aslinda.
Tanidik biri icin calismakla ilgili turnosol kagidi olarak gordugum bir soru var :
Isletmeye ortak olmak. Ben olsam ne olursa olsun bunun benim icin buyuk bir degisiklik olacagini bu yuzden adimlarimi saglam atmam gerektigini izah eder ve boyle bir cozum buldugumu soylerdim ve kendisine ortaklik teklif ederdim. Senin odeyebilecegin bir hisseyle kabul ederim. Atiyorum %10 kar ortakligi gibi veyahut %30 direkt ortaklik. Bunun karsiliginda sadece var olan isletmenin isletmesi degil ayni zamanda buyume hedefleri koyacagimi isletmeyi belki baska lokasyonlarda subelerle gelistirecegimden falan bahsederdim.
Rakamlari salladim benzer bir sey onerilebilir. Buna yaklasimi bence bu konuda ne kadar samimi oldugu hakkinda bence cok bilgi verecektir sana.
Ve tabii ki her seyin sozde degil kagitta olmasi en birinci oncelik olmali. Bu baban olsa da sozler kagida dokulmeli.
Bir kisiye bagli olarak asla baska ulkeye gidip burdaki duzenimi degistirmem. Baskasinin lafina asla guvenmem. Daha once gittim yasadim orda kuzenim vardi o prosedurlerde yardimci oldu kalacak yer konusunda adaptasyonda vs ama ben ona da guvenerek degil b plani olarak parama guvenerek gittim. B planin varsa git. O is yerinde sorun yasayinca baska is bulabilecek motivasyon ve donanima sahipsen git. Aksi halde hic bilmedigin bi alanda, hic bilmedigin ulke ve baskasina guvenerek gidilmez. Turkiye döndüğünde beyaz yaka olarak tekrar is bulabilmek o kadar da kolay olmayabilir ulkede ekonomik kriz var. O riski de dusun.
Ben şu hayatta her 5-6 yıla bir düzenimizi kendi isteğimizle toptan sarsmamız veya sarsacak bir durum çıktığında da izin vermemiz, o akışa kapılmamız gerektiğine inanıyorum. Hatırladığım kadarıyla 27-28 yaşında falandınız siz. Herhangi bir dönüş ihtimalinde şu ankine denk bir iş bulmanız mümkün mü? Yani sektörden ayrı kalmanız size ket vurur mu? Misal, ben İngilizce öğretmeniyim, bir fırsat çıktı diye Amerika'ya gidip üç sene kalsam, sonra herhangi bir yerde tekrar iş bulabilirim zira o ara aksine benim yabancı dilimi ve international-mindednesslığımı (!) destekleyen bir şey olurdu. Sizin birkaç sene ara vermeniz telafi edilmesi çok zor bir açık yaratır mı?
Bunun cevabı tahmin edilebilirse, gidin bence.
Ha ama şunu kabullenerek gidin, arkadaşınızla aranız muhakkak bozulacak. Muhakkak olacak bu. İş ortaklığınız tamamen sona ermese de, çok defa "lan ne pislik herifmiş, evlerden ırak" diyeceksiniz. Bu sizin için önemli bir detaysa, gitmeyin.
-gelen malzemenin kalite kontrolü
-faturaların, tehir edilen ödemelerin takibi
-yiyecek ana malzemelerinin, içeçeklerin, kahve şuruplarının vb. stokların takibi
-kağıdından peçetesine, kırılan tabak çanağa, pipete, aşçı önlüğüne sarf malzemeleri
-belediyeye ödemeler, harçlar, elektrik/doğalgaz/su faturası
-işçilere ödemeler/sigorta
-işçilerin shiftleri, izin istemeleri, hastalanmaları, avans istemeleri, bitmeyen istekleri
-servis edilen yemeğin kalitesi
-müşterinin konforu, onları hoşgeldin beşgittinlemek. müşteriye aptallık eden çalışanların ardını süpürmen, toplaman
-müşterilerin güvenini kazanmak, çekirdek müşteri kadrosu için çabalamak
-çevre esnafla ilişkiler
-söylenmiş, (bkz: patrona hesap vermek)
-izne çıkacağın zaman patronla oturup konuşmak
-en önemlisi, adisyon. hesap almayı unutmamak. müşterinin ödemeden kaçmasına mani olmak. günsonunda çıkan yemek kadar adisyon toplaman.
-burada bağlamını herkesin ya da etrafındakilerin anladığı bir espriye orada kimsenin tepki vermemesi
-oraya; esprilerinden, hava durumuna, siyasetine kadar yeniden adapte olman, oriyenteyşın.
şimdi aklıma gelmeyen dahası.
arkadasinizla oturup dogru duzgun sozlesme yaparsaniz kimse kimseye yamuk yapamaz. her seyin bir cozumu var. yasiniz kac bilmiyorum ama eger gercekten istiyorsaniz, korkularinizin arkasinda yasayarak hayati yasamis olmuyorsunuz, istediginiz yasami degil korkularinizin yonettigi yasami yasamis oluyorsunuz, kendi hikayenizin basrolu degil baskasinin hikayesinin figurani oluyorsunuz. ulkenin %98'i gibi. dedigim gibi eger gercekten istiyorsaniz, once ne sorunlar olabilir, ne kaybedebilirsiniz, ne ters gidebilir bunlari bir gozden gecirin (turkiye'deki isinizden bahsetmiyorum, yapacaginiz isle ilgili) arkadasiniz o kadar yakinsa alin karsiniza konusun, cok sert olmasina gerek yok ama iki tarafi da koruyacak guzel bir anlasma yapin. arkadasinizin belli ki cok deneyimi var bu konuda, bu benim icin bir arti olurdu mesela. baliklama atlayin demiyorum ama yasamdan bu kadar korkmak cok sacma geliyor, almaya cesaret edemediginiz riskleri baskalari aldigi icin istediginiz hayatlari yasiyorlar ve siz de o hayatlara gipta ediyorsunuz (sizin ozelinizde soylemedim ama genel olarak durum bu).
ayrica strasburg'da sikilir miyim falan bana biraz komik geliyor, almanya'nin 10000 nufuslu bir koyunden bahsetmiyoruz, AB'nin bir cok organinin bulundugu bir merkezden bahsediyoruz, binlerce expat var, her yere tren var, strasburg stuttgart arasi bir saat, her yere ucak var, Avrupa'nin guzide sehirlerinden birinde sikilan insanlarin ciddi bir cogunlugu turkiye'de kafeye gidip oturmaktan baska sosyal aktivite bilmiyor.