hayat her şeye rağmen güzel ve yaşanılabilir. bize verilen ortalama 60 yıl sonrasında zaten yokuz. bunu güzel değerlendirebilmek için yaşıyoruz.
İnancım.
her şey gibi hayat da limitli. kendi ömrünün kalan limitini, aneannenin doldurmuş olduğu limite üzülerek harcamak mantıklı değil. yas doğal bir duygusal tepkidir. zamanla daha iyi hissedeceksin.
başınız sağolsun. böyle bir durumda derinden sarsılman ve hayatı sorgulaman çok normal. acı sanırım asla geçmiyordur ama insan adapte olup önüne bakmayı öğreniyor. kuzenim yanılmıyorsam nisan ayında intihar etti. halam hala yaşıyor... acısını hayal dahi edemiyorum ama demek ki insan hayatta kalabiliyor.
kişisel olarak benim spesifik bir amaç ve motivasyonum yok. aslında yok değil de çok dağınık... hem almanya hem de rusya'da yaşamak istiyorum. bunları yaparken ankara'yı çok seviyor ve ankara'da yaşlanmak istiyorum. gençlerbirliği maçlarını iple çekiyor fakat avangard omsk'la aynı şehirde olabilmek istiyorum. öte yandan omsk bence yaşamak için korkunç bir şehir, o yüzden ikinci takımım olan avangard'ı sanırım daima uzaktan sevmek zorunda kalacağım. almanca öğrenmek istiyorum ama vaktim ve beynim yetmiyor. aslında gerçekten insanların huzur içinde yaşayabildiği, sömürünün olmadığı bir düzen istiyorum ama öte yandan havuzlu villamın olabilmesini de istiyorum. çok param olsun, "başarılı" olabileyim istiyorum fakat bunu alışıldık yöntemlerle ve sabah akşam çalışan bir işkolik olarak yapmak istemiyorum. alternatifler hakkında ise fikrim yok.
kısacası "şu yüzden yaşıyorum" diyebileceğim hiçbir şey yok ama bir oraya bir buraya savruluyor ve açıkçası bundan keyif de alıyorum. böyle sağa sola baka baka, bi' şeyler peşinde koşa koşa geçiyor vakit. öyle özellikle mutlu, pozitif, sevimli, hayat dolu bir adam değilim ama açıkçası 100-120 sene yaşayabilmek istiyorum eheh. olduğu kadar, bakalım.
fark etmiş olabileceğin üzere bu hayallerin hiçbirinde "ikinci kişi" yok. kaybı beni çok derinden sarsacak, hayatımı değiştirecek insanlar elbette var ama mutluluğu başkasına bağlamamaya çalışıyorum elimden geldiğince.
Başın sağolsun. Motivasyonum sürekli değişiyor, net bi amacım yok. Ama genel olarak başıma daha neler geleceğini merak etmek diyebilirim.
'' Alışır her insan alışır zamanla
Kırılıp incinmeye.
Çünkü olağan, yıkılıp yıkılıp
Yeniden ayağa kalkmak ''
Benzer bir soruyu ben de sordum senin duyurunu görmeden önce. Benim de yok gerekli motivasyonum.
annemin cenazemi kaldırmasına izin veremem.
Benim de çok spesifik bir motivasyonum yok hayatta kalmak adına ama birkaç senedir insan hayatının her zaman anlamlı ve değerli olması gerekmediği gibi bir düşünce belirmeye başladı zihnimde. Sürekli bir performans kaygımız var birçok konuda ama şu an yatağa girsem ve ölene dek çıkmasam dünyanın yörüngesi kaymaz, büyük depremler, tayfunlar olmaz. Sadece hayattan çekilmiş olurum. Hayatı yaşamamış olurum. Ve bu da ölümcül bir hata sayılmaz yani. Keyif aldığımız kadar bir şeylere bulaşsak yeterli sanırım.
Şimdi düzenli bir iş ve gelir için atanmaya uğraşıyorum çünkü parasızlık boyundan büyük sorunları beraberinde getiriyor. Artık ailemle yaşamayayım, yaptığım iş bana keyif versin diye uğraşacağım. Onun dışında gerçekten başka bir şey istemiyorum. Hiççi mi oluyorum, bilmiyorum ama bir şeyleri çok fazla önemsemekten ve kendime tutarlı, değerli bir hayat hikayesi yazmaya çalışmaktan yoruldum.
Başın sağolsun.
başın sağ olsun.
annemi yıkamak beni bir anlamda rahatlatmıştı.
tabii ki biraz travmatize edici ve ömür boyu göz önünden gitmeyen fotoğraflar olarak kalıyor zihinde.
ama manevi olarak rahatlatmıştı.
o an "öldüğünü" idrak etmemi sağladı.
bu da hayatıma devam etmemi kolaylaştırdı bir anlamda.
bana sanki ölmüş birini yaşıyormuş gibi özlemek, çıkıp gelecekmiş gibi hissetmek ölümü idrak edememekten gibi gelir.
o açıdan bunu idrak etmek bana iyi gelmişti.
hatta dinibütün bir insan olmamama rağmen, bunun neden yapıldığını ve ritüel olarak "ölü yıkama" işleminin nedenini daha iyi anladım.
sarsıcı bir deneyim de olsa, bunu hayatın döngüsü olarak kabul etmek zorundayız.
tabii ki morg, tabut, ceset torbası, gasilhane, mezarlık vs. bunlar çok soğuk şeyler.
tokat etkisi yapıyor.
ama insan doğuyor, büyüyor, (şanslıysa) yaşlanıyor ve ölüyor.
biz de öleceğiz.
süreci kişiselleştirmeden bu şekilde algılamaya çalışmak lazım.
korkulanın ve belirsizliğin dışında, aslında hayata bağlanabilmek için zaten ölmeye ihtiyacımız var bir anlamda.
sonsuz bir hayat kimseyi mutlu etmez, kimseyi üretmeye ya da yaratmaya teşvik etmezdi.
insanı boşlukta bıraksa da, hayata bu yönden saygı duymak lazım.
kişisel olarak düşündüğün zaman, en azından "anneannem" diyorsun, yani uzun bir hayat yaşamış.
çocuğu olmuş, torunu olmuş, onlarla bir şeyler paylaşabilmiş.
bunlar insana normal geliyor, ama gerçekten şans aslında.
çocuğunu büyütemeden, torununu göremeden gidenler var.
her ölüm erken, ama bazıları daha erken olabiliyor.
anneannenin ölümünden ziyade yaşadığı hayatı düşünebilirsin, belki faydası olur.
benim hayatta kalma motivasyonum, yapmam gereken birçok şey olduğuna inanmam.
yani daha işim var.
ayrıca yaşamayı, canlılığı hissetmeyi de seviyor, bundan zevk alıyorum.
yaşama sevincimi ayakta tutabilen şeyler var çok şükür.
bir süre sonra ölüm kavramına alışıyor insan.
sen de alışacaksın.
son iki sene içinde amcam, dedem, annem ve anneannem gitti. elbette en çok annemin gidişi koydu. zamanla geçer mi bilmiyorum ama çok çok büyük bir travma. hayat her şeye rağmen güzel falan olmuyor. sadece alışıyorsun hepsi bu.