Söylemem
İngilizce konuşmanın mecbur olduğu ve insanları rastgele insanlarla eşleştirip kaynaşmalarını sağlayacak bir sistemle kafe falan açardım galiba. Girişte 100 lira depozito alırdım, türkçe konuştuğu tespit edilen kişiye vermezdim çıkışta.
Çamaşır yıkama kurutma kafesi. Kitapları interneti filmleri ve mutfağı olsun, çamaşırın yıkanıp kuruma sürecini bunlarla değerlendirsin müşteriler.
Polislerin kullandığı alkolmetre aletinin ucundaki plastik parçanın üretimi.
Türkiye'de bir firma vardı bunu Çin'den getiren, bir adam daha çıktı o da getirmeye başladı şu anda sadece 2 kişi veriyor bunları polise.
Bunun üretimi yapılabilirse hem Türk malı diye senden alırlar, hem pazarlama derdin olmaz, hem de müşterin en sağlam kişi olur yani devlet.
(Bu fikrimi gerçekte de kullanmak serbest)
giren herkesin laptopları değiştirdiği kafe. giriyorsun laptopla, süre boyunca değiştiriyorsun birininkiyle içinden bir şey almak yasak ama istediğin gibi kurcalayıp kullanabilirsin. %10 yeterli hocam.
Mutfağı olmayan restoran. Restorana gittikten sonra istediğiniz yemeği yemek sepeti veya başka bir platform üzerinden istediğiniz yerden sipariş veriyorsunuz, mekan teslim alıp size servis yapıyor. İçecekler restorandan ama, malum mekanlar parayı içecekten kazanır :)
Pişi zinciri kuruyoruz. Çikolatalı, peynirli, lorlu.
Lokmacılar gibi servis yapıyoruz.