çiçekçin iyi olacak.
mümkünse ziraat mühendisi falan olan bir yerden al.
çiçeklere bakacağın yerin fotoğrafını çek göster gerekirse.
benim dikdörtgen ve uzun bir kapalı balkonum var.
içi silme çiçek, çünkü çok seviyorum.
orada öldüre öldüre, yaşata yaşata huyunu suyunu öğrendim çoğunun.
petunya biraz esinti istiyor.
cam güzeli sıcağa daha dayanıklı.
begonvil en sıcak havada bile, camın arkasında direkt güneşte yaşıyor, çiçek açıyor.
sardunyalar hastalığa, sineğe, böceğe, susuzluğa bile dayanıklı.
gardenyaları buz gibi suyla sulamak, hatta duş yaptırmak gerekiyor.
ama beyaz pamuk bitinden çok etkileniyorlar.
bunlar gibi şeyleri bakarak öğreniyorsun.
zaten çok sulama.
ennnn sıcak yaz günlerinde bile ben bazen her gün sulamıyordum.
iki günde falan sulamaya çalışıyordum.
mesela koyacağın yere uygun bir bitki al.
görüntüsüne göre strateji geliştir.
cam güzeli susadığında yaprakları süner mesela.
bunun gibi şeylere dikkat et.
baktın ki bir "halsizlik" var gibi, toprağına bak, kuruysa sula.
suladığında da düzelmezse, yerini değiştir.
güneşteyse, direkt güneş görmeyen ama aydınlık bir yere al.
baktın düzelmiyor, gölgeye al.
çiçek yerini sevince yaşar.
onu tutturursan işin büyük kısmı bitti demektir.
baktın başka şeyler var, başa çıkamıyorsun, aldığın yeri ara sor.
youtube'da da güzel videolar oluyor çiçek bakımıyla ilgili.
bu şekilde ben 1-2 yılda bayağı bir şey öğrendim.
bir de, benim kurumuş sap gibi kalan bir ortancam vardı.
sulamaya devam ettim yine de.
küçük bir yaprakla büyüdü ve tekrar kocaman oldu.
kurumuş, ölmüş bir petunyam vardı, sulamaya devam ettim, sarkan kocaman bir petunya oldu durup dururken.
yani öldürdüğünü sandığını öldürmemiş de olabiliyorsun.
bence duyuru sahibinin demek istediği genelde belli yaş üstü kadınların (ya da insanların, ama ev kadını olarak yaşamış kadınlar diyebiliriz daha çok) çiçek bakımından anlaması.
ve öyle bir şey var gerçekten.
benim 85 yaşındaki anneannem sardunyanın dalını alıp, oradan kocaman çiçek yapabiliyor, ben yapamıyorum.
babaannem benim öldürdüğüm zambakları bahçeye çevirdi.
teknik olarak "ben onu bilmem" dedikleri de oluyor, ama genel olarak daha becerikli ve bilgili oluyorlar tabii ki.
yani tarım konusunda belki söylenen doğru olabilir, ama sardunya bakmak konusuyla tarım konusundaki cehalet aynı konu değil.
eskiden insanlar daha çok çiçek falan bakıyordu, daha çok evde yemek yapıyordu. (şehirli insanlardan söz ediyorum)
ben yeni yemek yapmaya başladığımda domatesleri katlederken, annem kesme tahtasına koymadan, elinde doğrayıverirdi domatesi soğanı.
onun gibi.
yaşam tarzının getirdiği deneyim var belli yaş üstünde.
bizim nesillerimiz öyle olmayacak mesela.
benim çocukluğumdan beri annem her yaz balkona çiçek alırdı, artık evlerin balkonu yok vs.
yani kendi geliştirdikleri yöntemleri, temel bir birikimleri var.
ben bile geçen yaza göre artık bazı şeyleri biliyorum ve daha az çiçek öldürdüm.
bir de çiçek bakımı hakkında hiçbir şey bilmeden kitapla videoyla olmuyor gerçekten.
bazı temel şeyleri bilmek gerekiyor.
o da birebir çiçeğe bakarak ve bu tarz konularda deneyimli insanlara, çiçekçilere sorarak anlaşılan bir şey.
çünkü bazen söylenen her şeyi yapıyorsunuz, yine de olmuyor.
aksine, alakasız bir şey yapıyorsunuz, çiçekler açıyor.
o yüzden tanımak lazım, sonuçta bunlar da canlı.
kedi köpek bakmak gibi değil tabii, ama çiçeklerin çokluğuna göre ciddi mesai isteyebilen bir şey.
tek bitkiyle başlayın, duygusuzromantik +1. onda uzmanlaştıktan sonra gerisi gelecektir. onu da şu infografiğe göre seçebilirsiniz.
i.kinja-img.com
bir çok indoor bitkinin gerçekte (doğada) nerelerde yetiştiğini biliyor olmanın faydası olur. örn. doğada yağmur ormanlarında yarı gölgede (büyük orman ağaçları altında) yetişen bitkiyle orijini meksika olan sıcak kuru kumlu toprak bitkisinin ihtiyaçları farklı olur, bunları bildikçe dene yanıldan çok bitkinin morfolojisine yaprak kök yapısı vb şekillerine bakarak dilini anlayacak hale gelirsiniz zaman içinde.
edit; örneği açayım havada kalmasın, yağmur ormanı bitkisi nemli ortamda yetiştiğinden suyu idareli kullanacak bir metabolizma geliştirmemiştir, gölgede mümkün olduğu kadar güneş yakalayabilmek için uzun yada geniş yaprakları vardır, bu bitki yüksek güneş ışığına maruz kalırsa aşırı çalışıp yapraklarındaki gözeneklerden aşırı su kaybeder, devamlı sulansa bile kök yapısı buna uygun değilse o suyu yapraklara taşıyamaz. toprakta yüksek organik madde olması iyi gelebilir çünkü organik atıklar azot içerir ve azot büyük yeşil aksamın yapı taşıdır. örn paşa kılıcı gibi bitkilerde ise suyu depolayabildikleri etli yapraklar vardır ve organik madde gereksinimleri fazla değildir, kolay tutunabilecekleri yarı kumlu topraklar işlerini görür. bunun gibi.