Yağmurlu istanbul gününden selamlar.
Kazancı erişimi olan var mıdır acaba? 4 karara ulaşma arzusundayım.
Kararlar:
11. HD'nin 14.11.2011 tarih ve 2010-2707/14999 sayılı kararı;
11. HD'nin 17.02.2011 tarih ve 2009-3224/1805 sayılı kararı;
11. HD’nin 12.02.2007 tarih ve 2005-14553/1985 sayılı kararı;
11. HD’nin 27.11.2006 tarih ve 2005-11110/12362 sayılı kararı;
Yargıtay Kararı - 11. HD., E. 2009/3224 K. 2011/1805 T. 17.02.2011
DAVACI : KLÜP ZEKİ BEBE KONFEKSİYON SAN VE TİC LTD ŞTİ.
VEKİLİ : AV.V. T. -AV.I. O. I.
DAVALI : ZEKİ TRİKO AŞ.
VEKİLİ : AV.J. L.
Taraflar arasında görülen davada Beyoğlu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23.09.2008 tarih ve 2007/10-2008/16 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekillerince istenmiş olmakla, duruşma için 15.02.2011 tarihi belirlenmiş ise de, davacı vekilinin 15.02.2011 tarihli duruşmadan vazgeçme dikkate alınarak duruşmadan vazgeçilmiştir, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi M. U. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili “Davalı Zeki Triko AŞ adına 138085 no ile 25. sınıfta tescilli ZEKİ markasının kullanmadığını ve kullanıma 5 yıldır ara verildiğini ”iddia ederek 556 s.KHK’nın 14 ve 42.maddeleri uyarınca ZEKİ ibareli markanın bu sınıf açısından hükümsüzlüğüne ve hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili , müvekkili şirketin markasının 1970 yılından bu yana tesçilli olduğunu, davacının hükümsüzlük talebinin öncelikle zamanaşımına uğradığını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, hükümsüzlük davası açma hakkını kaybettiğini, bu davanın açılmasında davacı tarafın hukuki menfaatlerinin bulunmadığını, Zeki markasının tanınmış marka olduğunu, davanın kötüniyetle ikame edildiğini, davanın kabulü halinde dahi davalının markası tanınmış marka olduğundan davacının bu markayı kullanamayacağından iş bu davayı açmakta iyiniyetli olmadığını ve hukuki yararı da bulunmadığını, mayonun iç giyim değil dış giyim eşyası olduğunu,markanın bu sınıfta kullanıldığına ilişkin tüm belgelerinin mevcut bulunduğunu beyan ederek davacı tarafın davasının haksız ve yersiz olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, markanın iptalini isteyen davacının uzunca bir süre dava açmayarak MK 2.madde gereğince dava açma hakkını kaybettiğinden davanın reddi gerektiği gibi ayrıca davalının markasının tescilli bulunduğu 25.sınıf açısından markayı kullandığına ilişkin delilleri ibraz etmesi ve markayı ciddi olarak kullandığının anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmiştir.
Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulnmamasına ve 556 Sayılı KHK'nu 14 ve 42/1-(c) maddesinde tanınmış markalara yönelik bir istisnada getirilmemiş olmasına göre, davalı vekilinin tüm davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava konusu 138085 sayılı "Zeki" ibareli marka 25. sınıftaki bir kısım emtia için 09.09.1970 tarihinden itibaren davalı adına tescillidir. Davacı taraf 556 Saylı KHK'nin 14 ve 42/1-(c) maddeleri uyarınca söz konusu markanın kullanılmaması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
556 Sayılı KHK'nin 14. maddesine göre, "markanın tescil tarihinden itibaren haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde marka iptal edilir." Aynı KHK'nin 42/1-(c) bendine göre de, "14. maddeye aykırılık hükümsüzlük nedenidir." Böylece, tescilli marka hakkı sahibine markanın tescil edildiği mal veya hizmetler de kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. Markanın tescil edildiği tarihten itibaren kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesinin müeyyidesi ise, yukarıda açıklanan hükümlerde belirtilen koşulların oluşması halinde açılacak bir dava ile mahkemece markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesidir. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, kullanmama nedeniyle markanın hükümsüzlüğüne ilişkin bir dava anılan maddelerde belirtilen 5 yıllık sürenin gerçekleştiği andan itibaren her zaman açılabileceğinden; böyle bir davada MK'nun 2. maddesi uyarınca sessiz kalma yoluyla dava açma hakkının yitirilmesi söz konusu değildir.
Her ne kadar, Dairemizin 25.11.1997 tarih 5417/9676, 11.09.2000 tarih 5607/6604 ve 08.04.2002 tarih 10860/3275 sayılı kararlarında, 556 Sayılı KHK'nun 42/1-(a) bendinde tanınmış markalar için öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin enazından diğer markalar yönünden açılacak davalar için de uygulanarak yasal boşluğun doldurulması uygun görülmüşse de; anılan kararlar 556 Sayılı KHK'nin 42/1-(a) ve (b) bentlerine dayalı olarak açılan hükümsüzlük davalarına ilişkin olup, aynı maddenin diğer bentlerinde belirtilen iptal sebeplerinin gerçekleştiği iddiasına dayalı hükümsüzlük davalarında uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu bakımdan mahkemenin davacının kendi markasını tescil ettirdiği 1996 yılından işlbu davanın açıldığı 2007 yılına kadar 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğine ve MK' nun 2. maddesi uyarınca sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığına dair gerekçesi yerinde değildir.
Öte yandan, mahkemece davalı markasının tescilli olduğu 25. sınıftaki emtia üzerinde kullanıldığı gerekçesiyle de davanın reddine karar verilmişse de, davalı adına tescilli 138085 sayılı marka" jarse, yün, pamuk, merserize, sentetik ipek, penye, kumaş veya örgüden mamul kadın için; elbise, döpiyes, manto, trençkont, tayyör, tek ceket, bluz, etek, pelerin, anorak, tuvalet, gelinlik, kaban, tunik, pantolon, erkek için; klasik ve spor gömlek, tek ceket, pantolon, şort, smokin, frak, trençkot, palto, kollu ve kolsuz yelek, anorak, kaşkol, bisiklet, balıkçı kazak ve süeter"için tescillidir. Dava konusu marka kapsamındaki emtia Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin TPE Tebliği' ne göre aynı sınıf ve aynı altgrupta sayılan mallardan oluşsa dahi, 556 Sayılı KHK'nin 14. maddesi uyarınca markanın tescil olunduğu mallar üzerinde 5 yıl kesintisiz kullanıldığını davalı tarafça kanıtlanması gereklidir. Davalı markasının aynı sınıf ve aynı altgruptaki bir kısım mallar üzerinde kullanılması tescilli olduğu diğer 25. sınıf mallar bakımından da markanın 556 Sayılı KHK'nin 14. maddesi anlamında ciddi bir şekilde kullanıldığı sonucunu doğurmaz. Şayet, dava konusu markanın tescilli olduğu 25. sınıftaki birkısım mallar üzerinde 5 yıl süre ile kullanılmadığının saptanması halinde 556 Sayılı KHK'nin 42/1-(c) bendi aynı maddenin son fıkrası uyarınca yalnız o mallar için hükümsüzlüğüne karar verilir. Bu durumda mahkemece davalının kullanıma dair sunduğu delillerin dava konusu 138085 sayılı markanın tescilli olduğu her bir emtia için ayrı ayrı değerlendirilmesi suretiyle davalının markasının kullanılmadığı mallar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken dava sonusu markanın 25. sınıf emtia üzerinde kullandığına dair yetersiz değerlendirme ve kararda yazılı gerekçeyle davanın reddi dahi isabetli olmadığından kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararı - 11. HD., E. 2005/14553 K. 2007/1985 T. 12.02.2007
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 23/06/2005 tarih ve 2004/651-2005/167 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi D. Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü
Davacı vekili, müvekkilinin F. ibareli markanın sahibi olduğunu, davalılardan T. Deri Konfeksiyon Gıda ve İnş.San.ve Tic.Ltd.Şti'nin markası "G. Leather by F." olarak tescilli olduğu halde davalının markasını davacı markası ile iltibas yaratacak şekilde F. olarak kullandığını, diğer davalının F. ibareli ürünleri piyasaya sürdüğünü, bu şekilde haksız rekabette bulunduklarını, davalı markasını 5 yıldan beri tescil edildiği şekliyle kullanmadığı için 556 sayılı KHK'nin 14.maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek davalı markasının hükümsüzlüğüne, haksız rekabetin tespit ve men'ine, F. ibaresi taşıyan ürünlerin toplatılmasına, bu ürünlerin imalat ve satışının durdurulmasına ve hükmün ilanına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, müvekkilinin markanın ayırt edici unsuru olan F. ibaresini kullandığını, davacının bu kullanım şekline uzun süre sessiz kalması nedeniyle dava açmasının MK'nun 2.maddesine aykırı olduğunu, F. ibaresinin' uzun süreli kullanımıyla tüketici nezdinde ayırt edicilik kazandığını, markalar bütün olarak değerlendirildiğinde iltibas ve haksız rekabet iddialarının yersiz olduğunu, ayrıca her iki marka da tescilli olduğundan terkinden önceki kullanımın haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, markanın ayırt edici unsuru sürekli ve kesintisiz olarak kullanıldığından 14.maddedeki koşulların gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre, tescilli davalı markasının genel görünümü dikkate alındığında ayırt ediciliğin şekil vasıtasıyla yaratıldığı, yalnızca F. ibaresinin tescili için başvurulmuş olsaydı kapsadığı emtia sınıfı da düşünüldüğünde davacının önceki tarihli markasıyla benzerliğinden dolayı mutlak olarak reddedileceği, markanın tescilinin ancak bu şekilde sağlandığı, davalı markasını tescil edildiği şekliyle 5 yıldan fazla süre kullanmadığı için hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği, davalının markalar arasında görsel ve işitsel benzerlik yaratacak şekilde ve tescil ettirdiği şeklin dışındaki kullanımının haksız rekabet teşkil ettiği ve iyi niyetli bir davranış olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle davacının uzun süredir bu kullanıma ses çıkarmayarak hakkını kaybettiği savunmasına itibar edilmediği, davacı başka bir şehirde ticari faaliyet göstermekte olup, kullanımı biliyor.olmasına rağmen muvafakat ettiğine ilişkin bir delil de ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karan davalılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalı markasını tescil ettirdiği şekliyle değil, davacı markasıyla iltibas yaratacak şekilde kullandığından haksız rekabet yönünden davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün bu yönden onanması gerekmiştir.
2-556 sayılı KHK'nin 14/1 nci maddesinde "Markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, marka iptal edilir." denilmiştir. Anılan madde gereğince kullanma, markanın "işlevini yerine getirecek tarzda" olmalıdır. Aynı KHK'nin 14/2 nci maddesine göre tescilli markanın, ayırt edici karakterini değiştirmeden farklı unsurlarla kullanılması, markanın iptalini gerektirmeyen kullanım hallerindendir. Aslında işlevine uygun surette kullanma, bizatihi markanın tescil edilmiş haliyle kullanımını gerektirirse de, KHK markanın tescil edilmiş halinden farklı bir şekilde kullanılmasına da onun ayırt edici karakterine halel vermemesi şartıyla cevaz vermiştir. Marka farklı bir şekilde kullanılmakla birlikte aynı şekilde algılandığı sürece ayırt edici karakterinde herhangi bir değişiklik yok demektir. (Bkz. Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve ilgili Mevzuat, Karan-Kılıç, S.316) Somut olayda davalı tescilli "Gemime Leather by F." markasının esaslı unsuru olan F. ibaresini değiştirmeden tescil ettirdiği tarihten itibaren kesintisiz olarak kullandığı için 14.madde gereğince hükümsüzlük koşulları gerçekleşmediği dikkate alınmaksızın davalı markasının hükümsüzlüğüne de karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle haksız rekabet yönünden hükmün ONANMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümsüzlüğe ilişkin hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12.02.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararı - 11. HD., E. 2005/11110 K. 2006/12362 T. 27.11.2006
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 12.04.2005 tarih ve 2003/17-2005/81 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B. Ş. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü
Davacı vekili, müvekkilinin at yarışlarıyla ilgili bülten, dergi ve çeşitli mevkutelerin basım, yayım ve dağıtım işiyle iştigal ettiğini, davalının da aynı alanda bazı bültenler yayınladığını, 'P.' ibaresini marka olarak adına tescil ettirdiğini, kötü niyetli davrandığını, bu ibarenin at yarışlarında kullanılan bir sıfatı ve sistemi belirtmede kullanıldığını, puansız at yarışı olmasının mümkün bulunmadığını, esasen üç tip puanlama sisteminin olduğunu, tescilinin 556 sayılı KHK'nin 7/a-c maddelerine uygun bulunmadığını, esasen aynı KHK'nin 14 ncü maddesi uyarınca da 5 yıldan beri kullanılmadığını ileri sürerek, davalı adına tescil edilen markanın iptaline ve hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili,08.05.1997 tarihinden itibaren markanın müvekkili adına tescilli bulunduğunu, istemin zamanaşımına uğradığını, tescil ettirdiği tarihten beri kullandığını, kendi alanında tanınmış ve ayırt edici bir karaktere sahip olduğunu, Basın Yasası'na uygun beyannamede açıklanarak öteden beri kullanıldığını, esasen vasıf bildiren bir yönü bulunmadığını, markaya tecavüz ettiğinden davacı aleyhine tespit yaptırıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, uyuşmazlığa konu markanın 08.05.1997 tarihinde davalı adına tescil edildiği, tescilden sonra ve davadan önce 'G. ve b. t.' ve 'P. İ. K. B.' olarak yayınlar yaptığı, farklı unsurlar eklense dahi markanın kullanıldığı,556 sayılı KHK'nin 14 ncü maddesinin uygulama yerinin olmadığı, malıncinsi ya da çeşidini gösteren sözcük ve resmin marka olarak tescili, bu işaretin doğrudan doğruya ve özel bir zihni çaba harcamaya gerek duyulmaksızın mal veya hizmetin kendisini ya da türün ifadeettiği hallerde yasaklandığı, davalının ürünü olan at yarışı bülteni nedeniyle cins veya vasıf bildiren kelimelerin bülten veya at yarışları veya koşu bülteni olduğu, bu kelimelerin dahi eklerle tescil edilebileceği, 'P.' ibaresinin başlı başına mal veya hizmeti çağrıştırmadığı duyulduğunda koşu bültenini akla getirmediği, ilk etapta üzerinde nokta olan veya benek bulunan bir cismi tasvir ettiği, güçlü bir marka olmamasına rağmen tek başına hükümsüzlüğü gerektirmediği esasen muhtelif ganyan bayilerinden alınan belgeler dikkate alındığında anılan markanın ayırt edici özelliğinin de bulunduğunun kabulünün gerekeceği, aksi yönde bilirkişi raporuna itibar edilmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalı markasının 08.05.1997 tarihinde tescil edilmiş olmasma,556 sayılı KHK'nin 7/a-c maddelerine dayalı davacı taleplerinin 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra ileri sürülmüş bulunmasına, davalının markasını kullandığını kanıtlamış olmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 1.00 YTL harcın temyiz edenden alınmasına, 27.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
ilk karara ulaşamadım maalesef.
İlk karar da benden:
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2707
K. 2011/14999
T. 14.11.2011
• MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ DAVASI ( Markanın Ciddi Şekilde Kullanılıp Kullanılmadığının Sadece Faturaların Parasal Değeri ve Fatura Sayısı ile Belirlenemeyeceği - Markanın Kullanıldığı Emtianın Kullanma Alanı Yaygınlığı Emtialara Olan Talep Emtianın Piyasası ve Bir Yılda Yapılan Satış Gibi Bilgiler Birlikte Değerlendirilerek Sonuca Gidilmesi Gereği )
• MARKANIN CİDDİ ŞEKİLDE KULLANILMASI ( Markanın Hükümsüzlüğü Davası - Markanın Kullanım Alanı Emtialara Olan Talep Emtianın Piyasası ve Emtialardan Ne Miktarda Satıldığı Gibi Hususlar Araştırılarak Markanın Ciddi Şekilde Kullanılıp Kullanılmadığının Belirlenmesi Gereği )
KHK-556/m. 14
ÖZET : Markanın ciddi şekilde kullanılıp kullanılmadığına ilişkin olarak yapılacak değerlendirmede sadece faturaların parasal değerleri, fatura sayısı değil, markanın kullanıldığı emtianın kullanım alanı, yaygınlığı, bu emtialara olan talep, emtianın piyasası ve yılda bu emtialardan ne miktarlarda satılabileceği hususları da nazara alınmak suretiyle faturalarda yazılı emtia miktarlarının buna göre değerlendirilerek markanın ciddi şekilde kullanılıp kullanılmadığının tayin ve takdir edilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Bakırköy Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 30/12/2009 tarih ve 2008/105-2009/242 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Duygu Süzer tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle, davalı adına TPE nezdinde 2000 yılında 7,9,10,11,21,25,28. sınıflarda tescil edilen “Star”, “Goldstern Satellite”, “Rockster”, “Nexststar Digital”, “Power Digital”, “Routmaster”, “Fischeer Digital”, “Digimaster&Routstar”, “Nextwork Roadmaster”, “Digiroadmaster”, “Gamestar&Webstar”, “Digistar Roadmaster Wega”, “Road&Master”, “Roatmaster”, “Rood&Master Venüs-Neptün-Mars”, “Rony&Work” ibareli markaların tescil tarihinden itibaren beş yıl için kesintisiz kullanılmadığını ileri sürerek, 556 sayılı KHK'nin 14, 42/c maddeleri gereğince hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının hukuki menfaat şartının bulunmadığını, davanın kötü niyetli olarak açıldığını, aynı konuda derdest dava olduğunu, markaların kullanıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının hukuki menfaatinin olduğu, derdestlik itirazına ilişkin gösterilen davalarda davacının farklı olduğu, sunulan faturaların bazılarında markaya ilişkin bir açıklama bulunmadığı, markayı içeren faturaların kesildiği firmalar ile davalı firmanın organik bağ içerisinde olduğu, bu faturaların adedi dikkate alındığında ciddi kullanım kriterinin de ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalıya ait markaların kullanılmaması nedeniyle 556 sayılı KHK'nin 14 ncü maddesine dayalı olarak hükümsüz kılınması istemine ilişkindir.Davaya konu bazı markaların dava tarihinden önce kullanımına ilişkin olarak 2003 yılından itibaren düzenlenmiş faturaların sunulmuş olmasına karşın mahkemece fatura sayısı ve özellikle de faturaların organik bağ bulunan şirketler adına düzenlenmiş olması nedenleriyle davalının markalarını ciddi ve etkin bir biçimde kullandığının kanıtlanamadığı sonucuna varılmıştır. Oysaki markanın ciddi şekilde kullanılıp kullanılmadığına ilişkin olarak yapılacak değerlendirmede sadece faturaların parasal değerleri, fatura sayısı değil, markanın kullanıldığı emtianın kullanım alanı, yaygınlığı, bu emtialara olan talep, emtianın piyasası ve yılda bu emtialardan ne miktarlarda satılabileceği hususları da nazara alınmak suretiyle faturalarda yazılı emtia miktarlarının buna göre değerlendirilerek markanın ciddi şekilde kullanılıp kullanılmadığının tayin ve takdir edilmesi gerektiği gibi, davalının iştigal alanları da nazara alındığında ürettiği emtiaları kendi grup şirketleri aracılığıyla piyasaya sürmesi veya onlara da satması mümkün olduğundan bu hususların aksini gösteren deliller sunulmadıkça kendi grup şirketlerine yapılan satımların bu nedenle gerçek ve geçerli bir satış olmadığının kabulü de doğru değildir.Bu durumda, davalıya ait faturalara konu mallarla ilgili markaların hükümsüzlüğü istemine yönelik davada mahkemece anılan hususlar araştırılıp, değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.