Yeni nesil birkaç şaire denk geldim de; resmen düz bir metni ruhsuz ve spesifik kelimeleri çok büyülü şeyler söylediği yanılgısıyla birbiri ardına sıralayan birkaç “hevesli hayalperest” gördüğüm düşüncesine kapıldım.
Ben de eskiden çok sever, okur, takip ederdim. Bazı önemli sanatçıları ve müzisyenleri takip ettiğimde de şiiri yıllardır ihmal ettiklerini söylüyorlar. Bence eski yıllardaki yoğunluk ve derinlik taşıyan duyguları hissedecek sosyolojik yapı, yaşam şekli ve değerler sistemi yok olup gittiği için şiir de adeta “doğanın diyalektiği” ilkesi gibi edebî sistemin içinde yavaş yavaş elemine oldu.
Sizce?
Bu kadar suriyeli arap ülkeye doldurulmuşken neye duygu hissedeceksin.
yazılabilecek bütün iyi şiirler yazıldı çünkü. ben yazıyorum mesela bok gibi oluyor. o kadar dergiye gönderdim hiçkimse de yayınlamadı.
İnanamayacağın kadar çok şair ve dergi yazarıyla tanıştım son 4-5 yılda. %80’i aklı fikri karı kız olan ezik tiplerdi. Hayatta bi başarısı olmayan nerde adam var şiire sarmış. Peşlerinde koştukları kızlarda kız olsa içim yanmayacak
Son paragrafta kendiniz vermişsiniz cevabı, daha iyi anlatılamazdı. Kim cemal süreya gibi aşık oluyor günümüzde? Veya kim nazım hikmet gibi kavgasına bağlı? Hepimiz aynı tornadan çıkmış gibi aynı şeyleri geveleyip duruyoruz. Şiir berrak bir zihin ve yüksek hayalgücü ister. Bunları besleyecek bir ülke ve çevreyle birlikte tabii.
dünya değişti, eskisi gibi filozoflar, ressamlar, müzisyenler falan da yok. artık başka bir yerdeyiz. yeni çağ, ya yeni değerlerini yaratacak ya da yokolup gidicez. şaka şaka, yokolup gideceğimiz falan yok, başka türlü bir dünyaya uyum sağlıyoruz işte. belki yaratacağımız yapay zeka, tüm o değerlerimizi gölgede bırakacak eserler üretecek, enseyi karatmayın.
Arapla suriyeliyle ne alakası var bunun. Ne biçim kafalar yaşıyorsunuz. O derin insanlar kalmadı artık. Her duygu yüzeysel yaşanır oldu. Kısmen avatara katılıyorum.
Dünya küreselleşti ve materyalistleşti. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birlikte romantizm kaçınılmaz olarak kendini fazlasıyla arka planda buldu. Şiir ise romantizmin en doruk noktası olduğu için haliyle kendini en dipte buldu bu çağda üretkenlik yahut kalite açısından.
@night train “Enseyi karartmayın” diyen adamın ölmeden önceki son sözü “Hayal ettiğim ülke bu değildi” oldu yalnız :) Daha dün okudum.
@levent bilgen, çelişkin değil zaten, umut dediğimiz şey tam da o işe yarıyor, bir sik olmayacağını kabullenince yaşamanın pek lezzeti kalmıyor.
Yayıncılar şiir kitabı basmıyor. geliri iyi değilmiş.
dün bir soru sordum şiirle ilgili, cevabı geçtim, 15 görüntülenme alabilmiş www.eksiduyuru.com
şiir, müzikle simbiyotik halde yaşıyor. tek başına yaşaması zor. insanların hızlı tüketmeye alıştığı bu çağda az lafla çok şey anlatmaya çalışmak fazla prim yapmıyor. çok interaktif bi çağdayız. şiir aynı tiyatro gibi statik kaldı.
önce kalabalıklaştık, sonra çirkinleştik.
şiiri geçtim o kadar imkanın olduğu bu dünyada sesimizi duyurma ihtimali %1 dilimlik şans işi. ve bu düzenin kendi içinde garip bi hiyerarşisi var. yani youtube/twitter anadoluysa youtube fenomenlerini halk ozanları gibi düşünebilirsin. trendi belirleyenler belli. ilk olmak ve tutturmak önemli. bunu yakalayan diğerlerini kıstırıp yok ediyor çünkü. mesela kendi ilgi alanım teknolojiden dem vurayım, yahu yıllardır siteler aynı tipler aynı dh webtekno bilmem ne ötesine geçemiyoruz. bunlar youtube'da da aynı. mafya godoşvari tipler var belli başlı. yolda görsem kıro ya da öküz derim o derece ekrana yakışmayacak derecede çirkinler. niye gençlere fırsat vermiyor bunlar ya da bırakıp yüz değiştirmiyorlar? =) sıyrılabilen kendi dünyasını oluşturuyor, sıyrılamayan sisteme dahil oluyor. ama alternatifi çok sevmiyoruz belli.
bu yönüyle bakarsan belki de, bugün şiir yazsan gel şuna müzik koyalım rap yapalım diyenlerin olması kaçınılmaz. çünkü piyasa > estetik değer.