Reşat Nuri Güntekin misafir oldukları evi tarif ederken ‘yoksulluk tüm manasını yitiriyordu’ der. Çırıçıplak bir evdir bu, ancak bu yoksul yine de çırpınmaktadır. Ve konuşmaya başlar:
- Ağalar efendiler hoş geldiniz, elim boş yüzüm kara. Ne altınıza serecek bir sergi ne önünüze koyacak bir şeyim var. Ben en iyisi size kalkıp bir oynayayım, der…"
bu hikayeyi duyan oldu mu? okuyunca ne hissettiniz? ben ilk okuduğumda aşırı üzüldüğüm zamanlarda olduğu gibi şöyle bir midem kalktı, ağlıyacak gibi oldum. bu olay gerçekten olmuş mu?
bir itiraf olarak sözlüğü sık takip ettiğim için, anadolu ve köylere ilişkin belki münferit olayların ele alınışları, şu tür başlıklar: eksisozluk.com vb. bende anadolu'ya olan inancı ve default anadolu bilincini sarsmış durumda.
anadoluyu nasıl ele almalı, bilemiyorum, bu hikayeye inanmalı mı, "o zamanlar doğruydu ama şimdi öyle değil" mi demeli, bilmiyorum.
inanmak istiyorum aslında.
bu olayi duymadim, Resat Nuri milli egitim mufettisi idi, cok yer gezmistir. Erzincan'a gitmis olabilir. Ama "halk ne durumda" diye teftise cikmalari pek inandirici degil, fikra gibi olmus. Koydeki sahsin oynamasi da abartili.
Bu kadar yoksul olmasalar da, yoksul insanlarin misafirperverligini bizzat Urfa'nin bir koyunde gormustum.