bu fotoğrafta yazdığı gibi. kimi erken mezun olur zma geç iş bulur kimi iş bulur ama geç kazanır ya da geç mutlu oluyor. evlilik, aşk, para, başarı veya mutluluk. bunlar hayatın hep farklı zamanlarında oluyor gibi. sizde kendi hayat tecrübelerinizden bu gibi bir durum varsa paylaşabilir misiniz?
vgy.me
mutluluk icimizde ve elimizde olan tek sey suan. bu nedenle gecmis veya gelecege takili kalmak su ani kaybettiriyor.
Kutsal bir güç tarafından planlanmış bir zaman gibi değil de bizim bireysel gelişimimiz ve olgunluğumuz açısından doğru bir zamanı olduğuna inanıyorum, evet.
onun şarkısını yaptılar 60'larda
youtu.be
ingilizce bilmeyenler için. her şeyin bir zamanı bir sezonu vardır. doğmak için ölmek için diye gider.
şarkı da incil vaiz 3:5 ten alınma şöyle ki:
Her Şeyin Zamanı Var
1 Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki her olayın zamanı vardır.
2 Doğmanın zamanı var, ölmenin zamanı var.
Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var.
3 Öldürmenin zamanı var, şifa vermenin zamanı var.
Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var.
4 Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı var.
Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var.
5 Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın zamanı var.
Kucaklaşmanın zamanı var, kucaklaşmamanın zamanı var.
zaman insani bir sey. biz insanlar turlu turlu kelimeler uyduruyoruz, altini binbir turlu dolduruyoruz bu kelimelerin. evren icin zaman diye bir sey yok.
varolan tek gercek sey, su an. gecmis ve gelecek.. gecmisin pismanliklari, gelecegin korku ve endiseleri.. bu ikisi de kafamizdaki dusuncelerden ibaret. gercek degiller. ikisi de aslinda yoklar. biz her daim su ani yasariz, tabii kafalarimiz gecmise ve gelecege(dusunceden ibaret bunlar) takili kalmissa da biz her daim su andayiz.
ozetle, hayir inanmiyorum. bilmediklerimize inaniriz.
"böyle olsa daha iyi olur" denebilecek zamanlar olduğuna inanıyorum. kesin bir şekilde her şeyin zamanı olduğunu söyleyemem ama "herkes kendi zamanında yaşar" da tek başına yeterince sağlıklı bir düşünce değil bence.
ben mesela 24 yaşında ve hala birinci sınıfta olduğum için inanılmaz zorlanıyorum. iş yüküm, iş sahibi bir insanın belki %75'i kadar ama hayat standardım onun yarısı kadar bile değil. çocukluğumu yurtdışı hayaliyle geçirdim ve olası bir erasmus tecrübesini saymazsak (ki o bile zor) bu hayalimin "erişilebilir" görünmeye başlaması ancak ben 28-29 yaşına geldiğimde gerçekleşecek. durumumun kendine has avantajları yok mu? var. nispeten daha serbestim. evlilik gibi ciddi sorumluluklarım yok, okula gitmek istemediğimde camış gibi evde uyuma lüksüm var vs. ama sonuç olarak 20'li yaşların ikinci yarısına daha "okulun ortasında" gireceğim ve bu düşünceyi çok da sevdiğimi söyleyemem.
tamam okul 25'te bitmiş olmalı diye bir kaide yok ama belki şu an almanya'da falan yaşıyor olabilecektim; en iyi ihtimalle gençliğimi büyük oranda yitirdikten sonra gidebileceğim oraya. eminim 35'imde taşınsam da mutlu olurum ama 15 sene önceki halim, hayallerim, heyecanlarım olur mu? muhtemelen olmaz.
bir tane hayatım var, yaşa pek takılmadan olabildiğince iyi yaşamaya ve geçmişteki hatalarımdan ders çıkararak durmadan ilerlemeye (andımız gibi oldu eheh) çalışıyorum ama bu "herkesin kendi zamanı var cnm" geyiklerini de biraz polyannacılık gibi buluyorum açıkçası. "someone" örneği hep olumsuz verilmiş... niye 22 yaşında lisansı bitirip 24'ünde yüksek lisansı bitiren, 24-27 arası doktorasını yapıp dünyanın güzel ülkelerinde harika standartlarda yaşayan ve çalışan örnekler verilmemiş mesela? neden 30-32 yaşına geldiğinde yaklaşık 10 yıllık iş tecrübesiyle mesleğinde yükselmiş, 85'ine kadar sağlıklı yaşamış insanlara değinilmemiş? öylesi yok mu? niye "geç başlayan iyi yapabilir" denirken "erken başlayanlar daha da iyi yapabilir" gerçeği göz ardı edilmiş?
benim kendime artık hep söylediğim bir şey var: 20 yaşında hiçbir şeydin, "hiçbir şey olamayacağım" korkusuyla 23 yaşında da hiçbir şey olamadın. ölürsen sorun yok ama ölmezsen elbet bir gün 30 yaşına geleceksin. o güne diplomasını almış, iş sahibi, aşama kaydetmiş birisi olarak gelme şansın var. korkarsan ve "zaten kaçırdım" diye hiçbir şey yapmazsan, hayatının geri kalanında da hiçbir şey olamayacaksın. bu sayede düşe kalka ilerliyorum, yeri geliyor mutlu oluyorum yeri geliyor üzülüyorum ama devam etme konusunda istikrarı sağladım. benim için de şu an en önemlisi bu açıkçası. çok da takılmıyorum çünkü sonuç olarak 35 yaşına gelip "çok şey" başarsam o zaman yine farklı kaygılarım olacak.
uzun lafın kısası dengeyi bulmak lazım. evet herkesin zamanı var; bir şeyi tahmin ettiğimizden 3-5 sene geç elde edebildik diye yaşamaktan vazgeçip her şeyi tümüyle çöpe atacak değiliz ama moral bozmayacağım diyerek çok da uçup saçmalamamak lazım. ben mesela 70'te başlamaktansa 55'te emekli olmayı tercih ederdim. bu 70'te hayattan tat almaya engel değil ama şu da bir gerçek ki 55'te emekli olabilen insanın daha diri ve genç bi' şekilde istediklerini yapma potansiyeli çok daha yüksek.
universitede alttan dersim oldugu icin benimle dalga gecen arkadaslardan cok daha iyi bir hayatim var.
Kfc'nin kurucusu Albay Sanders
Mc Donalds kurucusu Ray Kroc hep 50sinden sonra zengin oldu. Bazı insanlar için hayatın ikinci yarısı daha güzel oluyor. Geç kaldığını asla düşünme.
her şey, siz onu başlatmayı seçtiğiniz zamanda gerçekleşir. şans, onun için hazırlıklı olduğunuzda fırsatları değerlendirebilme becerisidir. hiçbir şey kendiliğinden olmuyor.