Bir tarihci olarak bunun cevabini bilimsel olarak vermek zor.
Donem insaninin devletten tek beklentisi can ve mal guvenligiydi. Yeni topraklar ve fetihler vatandasi degil, yeni vergi ve nufuz alani olarak devletin oncelikli meselesiydi. Ama super guc bir devletin vatandasi olarak bir bolgenin fethi vatandas icin de gurur vericiydi.
İsin aslina bakacak olursak, o donemlerde ozellikle İran sii bolgesi oldugundan sunni Osmanli vatandasi o bolgeyi Turk topragi olmasindan ziyade Siilerden alinip sunni topragi haline getirilmesini arzulardi. Katolik bir topragin alinmasi da ortodoks omsanli vatandasinin gururunu oksardi.
Topraklar etnisiteden ziyade mezhep topragi olarak daha fazla gorulurdu.
yani kısacası herhangi bir milliyetçi fikir yoktu? ortaçağ insanı meselelere büyük oranda dini açıdan bakıyordu o zaman? peki mesela aynı mezhepten insanların yaşadığı bir yere sefere çıkılırken söylem nasıl olabilrdi? bu durumda gaza fikri ortadan kalkar. bu defa da olaya ganimet açısından bakılırdı herhalde? ama ganimetin esnafa doğrudan bir etkisi oluyor muydu? eğer doğrudan bir etkisi yoksa bu insanların fetihe sevinmesini gerektiren ne olurdu? doğrudan devletin kendisi mi? yani şunu demek istiyorum, olaylara dini açıdan bakmadıkları zaman temel motivasyonları neydi? milliyetçilik değil herhalde, ona eyvallah. liberal bir hayat da değil muhtemelen. geriye devlet mi kalıyor?
Ben bu şurayı da alalım, ora da bizim, buraya çökelim diyenlerin konuyla ilgili bilgilerinin olduğunu düşünmüyorum. Bağlı bulundukları cemaatler, tarikatler ve bunların uzantılarının yaydığı konu başlıklarını ezberliyorlar. Kadir mısıroğlu diyor ki paris türk'tür geri alacaz. Camilerde, kahvelerde bunları dillendirenlerden yürüyüp gittiğini düşünüyorum. Yoksa Elazığ'daki esnafa doğu sınır komşularımız kim desek bilir mi, emin değilim.
Tarihci falan degilim.
Olan bitenden haberi olduklarino bile sanmiyorum. Allahin Iran'inda kimin ne yaptigindan haberleri bile yoktur. Tv yok, radyo yok, internet yok. Saraydan ne duyuru yapilirsa ondan haberleri oluyordur. Allahin Elaziginda uluslarari konjokturden haberleri falan olmuyordur muhtemelen.
Cemal Kafadar'ın "Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken" isimli kitabında, İtalya'ya tüccar olarak giden Osmanlıların gördükleri ülkenin zenginlik ve ihtişamından etkilenip, bir duvarın kenarına "Sultanım Sen Bu Diyarları Fetheyleyesin İnşallah" diye yazdıklarını hatırlıyorum.
Elazığ'da yaşayan esnafın kendi dünyası muhtemelen Elazığ şehrinin sınırları ile çevrilidir. Modern çağın iletişim araçları olmadığı gibi zorunlu askerlik yapmak, zorunlu eğitimden geçmek gibi sınırları genişleten bir durum olmadığı için şehrinin dışında bir yaşam olmasının Elazığ esnafı için pek de bir önemi yok. Ama İstanbul gibi bir kentte yaşıyorsan, ya da balkanlarda sık sık el değiştiren, bir osmanlının, bir macarların, bir sırpların eline geçip duran bir şehirde yaşıyorsan işler değişebilir.
Sık sık anlatılır, cumhuriyet ilan edildikten sonra taşrada "Allah padişahımıza zeval vermesin" diye dua eden insanlardan söz edilir. Bunun gibi savaş var mı, barış mı aktedildi filan gibi bir düşüncesi olduğunu sanmıyorum o dönemlerde insanların.
Tek mesele vergileri nasıl ödeyeceğiz, cennete girebilecek miyiz, bilmemnegillerin kızı da amma büyüdü, bizim oğlana mı alsak...
@osuran imam, aynı mezhepten olan bir yere fethe gidilecekse de öncesinde zaten şeyhülislamdan fetva alınır, zemin hazırlanırdı. İşte müminlerin emiri padişaha itaat etmiyorlar, din yolundan saptılar, o toprak darülharp oldu vs. gibi. Ya da sınır güvenliği vb. sebeplerle. Her savaşın görünen veya asli bir sebebi olur. Sebepsiz savaşa gidilemezdi.
Ganimetin esnafa ve halka doğrudan etkisi var. Sıcak para ve mal girişi oluyor ülkeye. Asker ve devlet o ganimeti ekonomiye sokuyor sonuçta.
Edit: İlk sorunuzun en temel karşılığı Yıldırım Bayezid - Timur savaşı mesela. Mezhep vb. faktörleri kenara koyarsak ikisi de Türk devleti ve hükümdarı. Bu sefer de ne oluyor, cihan hakimiyetini kim daha hakediyorun savaşı oluyor.
Bu konuda Osman Turan'ın Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi'ni okuyun.