farklı üniversitelerde yapılan mesleğimle azıcık alakası olan ama pratikte asla işime yaramayacak(akademisyenlik haricinde) ve bana arkadaşlık dışında birşey katmayacak sempozyumlara katıldım, sunum falan yaptım.
özel ders verdim.
denk geldiğim tüm eylemlere katıldım :D
benim en verimli dönemim 3. sınıfta alanımla ilgili staj yaptığım dönemdi. Daha sonra link olarak geri dönüş sağladım. Geliştim. Bir sürü resmi ortama, iş toplantılarına vs katılma fırsatı buldum. Mesleği tanıdım. Meslekle alakalı linkler edindim. Bir sürü insanla tanıştım.
Onun dışında sosyalleşmeye bak. Bu dediğim kızlı erkekli cafede oturmak değil. Saçma salak bir sürü öğrenci topluluğu varken aklı başında olan öğrenci toplulukları da var. Katıl onlardan birine. Yani basit saçma bir şey bile olsa topluluğun ortak amacına hizmet et, kendinden bir şeyler kat. Bu hem başarma hissini kuvvetlendirecek hem de seni geliştirecek.
İş hayatına girince ya da iş ararken anlıyorsun ki sosyallik, kendini ifade etme becerisi, benlik saygısı, insan ilişkileri, ilişkileri idare etme ve yönetim becerileri ; not ortalamasından, diğer mesleki zamazingolardan daha önemli.
Literatür olarak konuşacak olursam. Goleman'ın dediği sosyal zeka olayı 4.00 ortalamadan daha önemli iş hayatında. akademik hayat içinse evet 4.00 önemli.
Okula çok az gittim. Kütüphane, sempozyum, konferans, gönüllüluk, tiyatro, sinema ve gezmek ile geçti.
Edit: Arada yaptığım part time işler de oluyordu.
ben istisna sayılırım çünkü 23 yaşımda başladım üniversiteye. lise sonrasında herhangi bir mezuniyetim, meziyetim, özelliğim vs. olmadı - yeni başlamış adamlardan (bir sene hazırlık okumak dışında) farkım yok akademik açıdan.
ilk sene hazırlıkta haftanın 5 günü günde 5 saat ders vardı. internet üzerinden çalışıyordum. ders programı belliydi. genelde 8-16 arası okulla geçerdi. bazı akşamlar basket oynuyorduk, bazen yakındaki kafede bilardo-okey-pişti, bazen benim evde pişti, bazen toplanıp içmece vs... genelde ise ben eve gelince uyur, gece kalkıp kah ders çalışır kah işimi yapar, sabah okula uyumadan gider; dönünce sızardım. sosyal aktivitem de çoğunlukla yukarıda saydıklarımdan ibaretti.
bu sene yine 5 gün ders var ama haftanın üç günü 1.5, iki günü 3 saat toplamda. bu ara yoğun çalıştığım için açıkçası okula gidip gelmek ve iş yapmak dışında hiçbir şeyle uğraşmıyorum desem yeridir. en fazla ev arkadaşımla oturup çay may içip kağıt oynuyom.
param olursa yazları ve kışları birer kez ukrayna'ya gitmeye çalışırım, hem rusça pratiği olsun hem kendi çapımda fakirli yurtdışı tatili yapmış olayım diye. açıkçası bunun ötesine zaten ne param ne de enerjim yeter. şu an iyi notlara sahip olmak ve cebimde para olması benim için en önemlisi. şükür arkadaşlarım var, ortamım fena değil, günlük hayatımın yeterince aksiyonlu olduğunu düşünüyorum, canım sıkılmıyor pek. iş-okul-ara sıra dışarı çıkma-içme dışında bir şey aramıyorum zaten şu an.
lise hayatım üniversite gibi geçtiğinden üni de bu muymuş dedim.. aynı şeyi tüm lise arkadaşlarım da dedi. o yüzden asosyal biri oldum ünide ders calistim biraz da finansla uğraştım alanım dışında olmasın rağmen.
Amerikan futbolu takımı kurduk. Hey gidi günler. İlk idman hala aklımdadır. Gününü bile unutmam. Ekipmanlar geldiğinde çocuk gibi sevinmiştik. Kolumda dövmesi var hatta takım logosunun. O kadar anlamlıdır benim için. Sıfırdan birçok emek vererek var ettiğimiz bi takımdı.
İnsan özlüyor bazen eski zamanları. :)
altın portakal'da çalıştım, fotoğrafçılık ve kameramanlık yaptım.
- Film, tiyatro festivallerinde gönüllü olup, güzel güzel ücretsiz film, tiyatro izledim. Oradan sosyal çevre de edindim, bölümden arkadaş edinemedim, sosyal hayatları sıfırdı çünkü. AVM, kütüphane ve ev üçlemesinde yaşıyorlardı.
- Başka bir üniversitenin ekoloji grubunda aktif oldum. Sonra oradan yeni fikirlerimi gerçekleştirebileceğim doğru insanla tanıştım. Onla bir insiyatif kurduk. Grup büyüdü, gelişti, şimdi ben başında değilim; toplantılarına arada gidiyorum. Ama hala ayakta ve kendini geliştiren, yeni projeler üreten bir grup haline geldi. Gurur verici.
- Farsça öğrendim (Maalesef şu an çok geride kaldım, pratik yapmadığımdan.). Almanca öğrenmeye başladım 4. sınıfta, hem de tez yazma aşamasında.
- Son senemde hiç sportif olmamama ve tüm beceriksizliğime karşı, düzenli spor yaptım.
- 3. sınıfta Avrupa'da gezdim. Uzunlu, kısalı turlara çıktım.
- Bisiklet sürmeyi öğrendim.
- Bir İstanbullu olarak, doğayı ve doğada vakit gecirebilmeyi öğrendim. En zoru buydu sanırım.
her yaz farklı bir sektörde staj yaptım
okulda kulüp kurduk, anca televizyondan izlediğimiz bir sürü önemli(!) kişiyle doğrudan bağlantı kurup kariyer günleri falan düzenledik.
yardım kuruluşlarında gönüllü çalıştım
sosyal sorumluluk projeleri yürüttük
ebru öğrendim, ders verme teklifi alacak kadar uzmanlaştım
özel ders verdim
iş adamlarına, gazetecilere, elçilere iş toplantılarında simultane çeviri yaptım
tur rehberliği yaptım
dergi editör yardımcılığı yaptım
maddi durumu yetersiz öğrencilere ders verdim
almanca temelimi yıldız tekniğin kursunda ilerletmeye çalıştım
not: vestelin manisada fabrika müdürü şöyle demişti: her yıl üniversite mezunu binlerce aday iş için başvuruyor. hepsinin elinde diploma var. biz 4 yıl süresince okul dışında neler yapmış ona bakıyoruz demişti. öğrenciler farkında değil ama okul dışı faaliyetler çok çok önemli