1)Tarafgirlik, partizanlık, gereksiz mübalağa ya da eleştiriden uzak; nesnel bir dil ve tavırla bunun sebebini açıklayabilir misiniz?

2)Sizce amacına ulaştı mı? Dilimiz işlevselleşti mi? Anlatımı zenginleşti mi?

3)Yeni nesillerle eski nesiller arasında Türkçe konuşma ve kullanım derinliği açısından ne gibi farklar var? (Eskiler kelime dağarcığı çok daha zengin ve rafine bir Türkçe konuşuyorlardı, şimdiki toplum ortalaması 250-300 kelime ve en çok kullandığımız kelime “şey” imiş yabancı kaynaklı bir araştırma komisyonuna göre. Ama bu erozyonu Atatürk’le ilişkilendiremeyiz kanaatindeyim.)

Açıklamaya çalışalım, politize etmeye değil.

 

Hiçbir kültür bütünüyle geri (gerici) olamaz. Kültür çok uzun bir geçmişin ürünüdür. Mekanik bir anlayışla kültür ithal etmek, bir tüketim malı ithalinde olduğu gibi kültür ithal etmek, bilimsel değildir. Bizim aklıevvellerimiz (resmi ideoloji üreticileri), zaten kültürün Arap ve Fars karması, melez bir kültür olduğunu
ve Türk kültürünün baskı altında tutulduğunu, dolayısıyla bu kültürden radikal bir kopuşun ileri bir adım olduğunu ısrarla ileri sürüyorlar. Osmanlı kültüründen radikal bir kopuşla "boşalan yerin" nasıl doldurulacağı sorusuna ise inandırıcı cevap veremezler. Ama "Güneş-Dil Teorisi" gibi gariplikler üretmelerine ne demeli?
"Tarih Tezi" gibi saçmalıklar üretmekle mi boşluk doldurulacaktı? Elbette bunun, kendine dönmek, benliğe
dönmek olduğu ileri sürülüyor. Doğu İslam kültüründen radikal kopuş "milliyetçilik" sayılırsa, kendim emperyalist kültürün kucağına atmak ne olur? Boşluğun Batı burjuva kültürüyle doldurulması olmaz mı?

Bu bağlamda ani bir kararla, Arap harflerinin atılarak yerine Latin harflerinin alınması bir talihsizlik olmuştur. Genç nesiller, yüzyıllardır birikip gelen kültür mirasının dışına atılmışlardır. Arap harflerinin yerine Latin harflerini
alınmasına gerekçe olarak da, bu alfabenin zorluğu ileri sürülüyor. Oysa, bir ülkede okuma yazma bilmeyenlerin çokluğunu veya azlığını alfabeye bağlamak inandırıcı değildir. Latin harfleri alındıktan sonra da
oku-ma-yazma bilmeyenler büyük bir oran oluşturmaya devam etti. Sorunun çözümü alfabeyle değil, doğrudan eğitim politikasıyla ilgilidir. Aksi halde dünyanın en karmaşık alfebelerinden birine sahip olan Japonların okuryazarlık
sıralamasında sonlarda yer almaları gerekirdi... Üstelik, yaşam boyu hemen hiç ya da pek az okuyan kişinin belirli yaşlarda okuma-yazma öğrenmesi de sanıldığı kadar önemli değildir. Okuma-yazma bilmekle ilgili tartışmaya burada girmemiz gerekmiyor.


Bir toplumda devrimden söz edebilmenin koşulu, tarihsel olarak geri toplumsal sınıfların etkisizleştirilip daha ileri sınıfların toplumsal süreci belirler hale gelmesidir. Mustafa Kemal bu anlamda hiçbir köklü yeniliğe
yanaşmadı. Zaten toplumsal güç dengeleri ve geçerli hakim sınıf ittifakı köklü dönüşümlere asla izin vermezdi. Toplumsal (egemen) sınıfların gücü onun kişisel iradesinden daha önemliydi.

Böylesi bir ortamda (üretim ilişkilerine dokunmadan) yapılan "inkılaplar", Türkiye'nin az gelişmişlik yolunda daha hızlı
ilerlemesinden öteye bir anlam taşıyamazdı. Latin harflerinin Arap
harflerinin yerini alması kitlelerin yaşam koşullarında bir iyileşme sağlayabilir miydi? Yoksul köylüye toprak ve toprağı işleyecek araç gereç sağlanıp, ağaların ve tefecilerin sömürü ve baskısından kurtarılsaydı, işçilere sendikalarını, öz örgütlerini vb. kurma yolu açılsaydı emekçi kitleler için gerçek anlamda "inkılaplardan" söz edilebilirdi.

biravekahve

yazdiklarin harf degil dil devrimiyle ilgili daha cok. ben bunu olumlu buluyorum. turkce sozcukler yerine farsca, arapca dolmus ozellikle elit kesimin lugatinda.
harf inkilabina gelince osmanlida okuma yazma orani cok dusuktu arap alfabesinden dolayi argumani bana da inandirici gelmiyor. sonucta ben kucukken camiye gittigimde 2 haftada ogrendiysem bu oranlarin dusuklugunun ne alakasi var alfabenin zorluguyla. cevap veren olursa ogreniriz.

000000

alfabenin degismesiyle, dil devriminin bir alakasi yok aslinda. dil devrimi yapanlar salakti. alfabenin degismesi iyi oldu araplara degil batililara yakiniz imajiydi bu. ki cidden diger alfabe zor. ama konusulan dilin degismesi, ozturkce safsatasi tammamen ideolojik. elle tutulur tek bir yani yok. ataturk de onaylamiyordu. o uydurulan kelimelerin birini bile kullanmadi. nutuk'u yky gunumuz turkcesine uyarlanmistir diye basmis gecen gordum. bu dil degismesi sacmaligina ataturk'un nasi tepki verdigi falih rifki'nin anilarinda var. insanlara bunu anlatmak cok zor ama yallah arabistana filan diyorlar. gezi parki olaylarini iktidarin diliyle okuyan cocuklara da yarin obur gun laf anlatilmayacak mesela. akademik olarak arastirip okumak lazim. etimolojik hicbir dayanagi olmayan kelimeler uydurdular arap kokenli sozcukler kullanilmasin diye. uc kurus bes kurus karsiliginda tdk'ya kelime uyduran tipler vardi. uzun hikaye bunlar 61'de tamamen degisti zaten akademik makale okuyun uzun hikaye bunlar..

mula

harf inkılabının sözlü dille alakası yok. günde 250-300 kelimeyle konuşan neslin bambaşka sorunları var. aslında bunu başka türlü tanımlardım da argo diye hemen siliyorlar. Şu an argosuz tanımladım.

Dilin anlatımı harf inkılabı ile gelişmez. Anlatım kültürün bir parçasıdır. Türkiye'de arapça harflerle gelişmeyen anlatım araplarda gelişmişti zamanında. Bu salt alfabe alakalı değil.

harf inkılabını da "arap alfabesini ben öğrendim yea o kadar da zor değil" diyerek de incelemek zor.

harf inkılabı "bence" batıya yüzünü dönme hamlesiydi. ama sizin sorduğunuz şeyler atatürk'ün dil üzerinde yaptığı şeylerin sonuçları daha çok.

dil üzerinde yaptığı değişiklikleri neden yaptığını soruyorsanız şayet şunu deneyin.

türkçe dinlediğiniz bir hikayeyi, kril alfabesi kullanarak, portekizce anlatın.

bu sorunun giderilmesi ve bir dil kültürünün geliştirilmesi amacıyla bir çok çalışma yapıldı.

bir dili yabancı etkilerden tamamen arındıramazsınız. Fakat bir kültürü arındırabilirsiniz. Atatürk dildeki Türkleştirme ile arap ve fars kültürünün etkisini de kırmayı planladı bana göre. Başarılı oldu mu? zamanında olmuştu. Ama yaptıklarını anlayacak kimse çıkmadığı için tekrar arap kültürünün kucağına düştük.

godsparticle

Eskiler kelime dağarcığı çok daha zengin ve rafine bir Türkçe konuşuyorlardı.

Gören de dil devriminde önce ülkeden Tolstoyar, Balzaclar, Hugolar çıkıyor zannedecek, o zamanlar da cahil bir toplumduk şu anda daha cahil bir toplumuz; bunun harfle, dille alakası yok; cahil olunca cahil oluyorsunuz, ister Ugandanca olsun ister Sümerce bunlar araçtır sadece bilgiye ulaşmak için, bilgiye ulaşma vizyonunuz olmayınca uzaylı dili öğrenseniz boş.

gezegen olan pluton

@gezegen olan pluton Hangi mağarada yaşıyorsun bilmiyorum ama 40’ların, 50’lerin, 60’ların hatta 70’lerin İstanbul Türkçesine, o zamanın edebî eserlerindeki dile, üsluba, anlatım zenginliğine zerre kadar vakıf olsan ve şimdiki durumla karşılaştırsan böyle cahilane yorumlar yapmazdın. Kendini o kadar da yalıtma yani cahil addettiğin güruhtan, pek yabancı olmadığın, mesnetsiz kaynaksız üfürmenden, kesme işaretini bile kullanmaktan aciz oluşundan belli.

Şu sıralar Atatürk’le ilgili kitaplar okuyorum, bu konuya özellikle ehemmiyet veriyor ve sebebini bilsem de daha önce okumuş/araştırmış insanların fikirlerini, vardıkları sentezi öğrenmek istiyorum. O yüzden şahsın da üslubun da tavrın da konuyla alakasız.

levent bilgen

1- araplar'dan mumkun oldugu kadar uzaklasmak icin atilan adimlardan biri.
2- gunumuz turkiye'sine bakinca malesef hayir.
3- ayni erozyon diger dillerde de var, sadece turkcenin problem degil.

cooperr

@godsparticle
burada olsun cesitli ortamlarda olsun onlarca kisi yazmistir daha once alfabe yuzunden osmanli'da okuma orani cok dusuktu o yuzden devrim yapildi diye. ben de ilkokulda camiye giden cocuklar kisa surede ogreniyor dedim. bu arguman yanlis mi simdi? nesi yanlis? harf devrimi siyasidir sonucta.
uydurma sozcukler bence gayet iyi. sozcuk kelimesi mesela osmanlida var miydi?kelime uydurmazsan saf turkce yetersiz bir dil.

000000

boğazımıza kadar araplığa battığımız şu günlerde hala bunun kıymetini anlamadıysan yapacak birşey yok.

titiraprap

Konunun farklı bir tarafından bahsediyorum belki ama dil devrimiyle bağlantılı. anadili konuşucuları kelimeleri birbiriyle ilişkilendirir ve sözlükçesine (beynindeki sözlük diyebiliriz buna) alır. şimdi her ne kadar kelimeleri bilsek de biz arap değiliz ve arapçadaki kelime ilişkilerinden büyük ölçüde haberdar değiliz. demek istediğim ktb kökünden türetilen kitap, katip, katibe, kütüphane gibi.

dil devrimiyle bir türk'ün sözlükçesindeki kelimeler arası bağlantı artırılmıştır. yaz kökünden türetilen kelimelere bakalım. yazı, yazıcı, yazar, yazgı, yazın vb.

şimdi bu kelimelerin arapçalarına bakalım. eskiden yazı için inşa, yazıcı için katib, yazar için müellif vb kelimeler kullanılırdı. peki günümüz türkçesinde yaz- kökünden türediği açıkça belli olan kelimelerin yerine arapçalarını kullandığımızda ne oluyor? o sözcüklere olan erişimimiz azalıyor.
bunu şöyle düşünebiliriz. ortak kökten gelenler bir gruptaysa eğer biz anadili konuşucuları bir gruba tümüyle/çoğunlukla ulaşabiliyoruz ama bu sözcükler farklı dillerden gelen kelimelerden oluşursa aralarındaki bağlantıyı kuramıyoruz. bu da bizim düşünce biçimimizden tutun da fikir ortaya koymaya kadar her şeyi etkiliyor.


küçük bir not: rafine dilden kastınız ne bilmiyorum ama özellikle servet-i fünun dönemini incelerseniz şairlerin kendilerinin uydurdukları sözcükler ve tamlamalar olduğunu görürsünüz. tabii ki dillerdeki sözcüklerin çoğunluğu uydurmadır. biz masaya masa dediğimiz için masa, çorap desek çorap olur. bu da dilin nedensizlik ilkesinden dolayıdır ama benim burada anlatmaya çalıştığım konu farklı.
umarım anlatabilmişimdir.

gadjodilo

Politik amaçlarla yapılmış bir devrimi politize etmeden nasıl açıklayacağız? "Politize etmek" kavramına olumsuz bir anlam yüklediyseniz, şunu hatırlatmak isterim: Bu konu öyle bir konudur ki, onu politize etmeden açıklamaya çalışan, onu olumsuz anlamda "politize etmiş" olur.

1. Harf Devrimi'nın temel sebebi elbette "Batıcılık"tır. 1830'lardan beri kalabalıkların ve aydınların büyük bir kısmının yalnız üstyapısal anlamı ile kullanıp tartıştığı bir kavram olarak bırakmayalım bunu, üretim ilişkilerine bakarak anlamaya çalışalım.

Tüm kazanımlarını kabul etmekle birlikte, Cumhuriyet için bir burjuva devrimi diyebilir miyiz? Yoksa burjuva toplumu kurmaya niyetli bir kadro devrimi midir? Veya "Kemalist" sözcüğünün hakkını verecek kadar tepede yalnızlaşmış bir Mustafa Kemal mi vardır? Tüm bu sorulara verilecek cevaplar sayfalar tutabilir. Yalnız özel olarak sorunuza verilen cevaplar arasında da gördüğüm yanlış, Mustafa Kemal'in üretim ilişkilerinde herhangi bir yeniliğe yanaşmadığı biçimindeki, güya Marksist, aslında üstyapıyı temelden ayırıp havada bırakan tezdir. Biraz önce kapsamını belirleyemediğimiz iradenin somut eylemlerini ve amaçlarını, tarih bilimi sayesinde biliyoruz: Bu iradenin, İzmir İktisat Kongresi ile çubuğu açıkça kapitalizme kırdığını da... Kapitalistleşmenin olmazsa olmazı ilkel sermaye birikimi ve merkezileşmedir, yani ulus devlet.(Unutmayalım, milliyetçiliği düşünce dünyamıza armağan eden en büyük burjuva devrimi olan 1789'dur.) Kapitalist üretim tarzı ve ulus devlet örgütlenmesi için; yalnız kurumlar nezdinde bir merkezileşme yetmez, ideolojik mücadele de gerekir. Bu yüzden Harf Devrimi, Şapka Devrimi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu vs. bütün köklü değişiklikler Osmanlı'nın, İslam ve Araplık etkisindeki, eski yarı-merkezi feodal yapısını yıkmaya ve yerine yeni tarzda bir üretimi koymaya yönelik girişimler olarak okunabilir. Bu girişim; kimisi için artık mezar taşlarını okuyamamak, kimisi içinse -kadınlar- okula gidebilmek ve seçme seçilme hakkına sahip olabilmek anlamına geliyordu. Ne olursa olsun, yaratılmak istenen, tastamam yeni ve özgün bir kimliktir. Harf Devrimi'ni diğer yeniliklerden ayırarak değil, ancak bu bağlamda doğru anlamlandırabiliriz.(Not: Türkiye'de kız okulları henüz Osmanlı yıkılmadan açılmıştır, kadın mücadelesi de Cumhuriyet'ten önceye dayanır. Fakat kadının okuldan başlayarak sosyal hayata tastamam girişi Cumhuriyet'in iradeciliği ile gerçekleşti. Harf Devrimi, gericilik saydığı ne varsa onu hallaç pamuğu gibi atmaya çabaladığından, bu iradeciliğin kollarından biri sayılmalı. Biri çıkıp buradan itiraz etmeye kalkar diye doldurdum bu parantezi.)

2. Bu soruya önce, ilk cevapta tarif ettiğim amaca göre cevap vermeliyim. Diğer devrimlerle birlikte, geniş çaplı bir kültür devrimine yardımcı oldu ise amacınına ulaşmış gibi duruyor. Dağınık etkiler müstesna olmak üzere eğitimi, özel olarak akademiyi ve edebiyatı dolaylı olarak laikleştirdi; hâliyle bu araçların aktarımları ile donanmış kentli kalabalıkları yarattı.

Harf Devrimi'nin dilimizi işlevselleştirip işlevselleştirmediği, tek başına, tasfiye olan sözcüklerle değil; devrimin, kitleleri içine taşıdığı yeni kültür dairesi göz önüne alınarak anlaşılabilir. Böyle bir uğraşın hakkını ancak bir doktora tezinin verebileceğini düşünüyorum. Yalnız Harf Devrimi'ne eşlik eden özleştirme politikası -Güneş Dil Teorisi değil- pek çok sözcüğün kaderine terk edilmesine yol açmıştır, buradan işlev üzerine bir şeyler çıkabilir. Bu sözcüklerin de, dilce kitlelerden kopuk Osmanlı Edebiyatı'nın -Hem Divan hem Tanzimat, hem "ara dönem" hem de Hem Servet-i Fünûn- kaybı mı yoksa okuyucunun kaybı mı olduğu tartışmalıdır. Buradan dilin işlevi denince "yüksek" bir edebiyatı anladığımız sonucu mu çıkıyor? Divan Edebiyatı mı, günümüz Türkçesi mi Yunus'a yakındır, tartışalım. (Dil tartışmalarında öldüren bir referans olarak Yunus...)

3) En zor soru bu, hâlâ yaşayan bir nesli haritadaki yerine yerleştirmek güç. Genel olarak bu neslin dille ilişkisi kopuktur. Pisa sonuçları fecaat, ana dillerinde okuduklarını anlamıyor çocuklar. Okumayan nasıl konuşabilsin? Hâliyle eski nesillere kıyasla, kullandıkları sözcüklerin sayısı da, bu sözcüklerin besleyeceği, ince anlam ayrımları da az. Gün aşırı olmadık birleşik fiiller üretiyor, İngilizce ünlem ve vecizlere gittikçe alışıyorlar. Şükür ki dahi anlamındaki de/da'nın ve bağlaç olan -ki'nin yazılışını öğrendiler.

Hem çevremdeki yaşlılarla konuşurken hem de eski nesillerin yapıtlarını okurken akıp giden bir dil gözlemliyorum. Sözcükleri kolayca buluyorlar; ince anlam ayrımları dedim biraz önce, benzer durumları özgünleştirecek daha fazla sözcük var dağarcıklarında, yeni nesle göre. Düşük cümle kurmaya kalkışacaklarsa da söz diziminin üstesinden rahatlıkla geliyorlar. Üstüne, birkaç cümleyi aşan bir yazıda veya konuşmada dağılmadan, bağlamı koruyarak ilerleyebiliyorlar. (Gözlemler "ortalama" yaşlılar ve gençler için geçerli. Her iki taraftan da -iki tarafa indirgemek de hatalı gerçi- bu ortalamanın altında ve üstünde yer alacak örnekler çıkabilir.)

Bu farkların başrolünde 12 Eylül'ün kökünden uzayan dallar; o günden bugüne yeğlenmiş tüm eğitim politikaları ve liberal medya -dün tv'ler, bugün internet- var. Ancak öte taraftan o "internet"te de/da duyarlılığını aşan bir okuma aşkı da yükseliyor. Umutlu olalım, yeni nesillerden başka, işlevsel bir dili adım adım kuracak kimsemiz de yok üstelik. Becerebilirlerse zihnimizde yeni pencereleri onlar açacaklar.

hikmet iv

hatayi biz en basinda yaptik, araplarla ayni alfabe paylasarak.

icim urperiyor

1- bunun sebebi hakkında iki görüş var; birincisi okuma yazma öğretmenin kolaylaşması ve yaygınlaştırılması. ikincisi de Arap dünyası ile bağımızın kesilip batı dünyası ile bağ kurma isteği. bence ikincisi baskın. yoksa çin bu alfabe ile ilerlediyse, rusya Kiril alfabesi ile uzay yarışını kazandıysa, ilki çok da mantıklı değil.

2- dilimiz zenginleşti, ama alfabe sebebiyle mi, bilemiyorum. yani Tevfik Fikret şiirlerini Osmanlıca alfabe ile yazdı, zengin değil miydi? Ama latin harfleri ile yazıp çizmek batı ile daha kolay bağ kurmamızı sağladı. O açıdan başarılı oldu. Bugün Ingilizce öğrenirken bir de alfabe öğrenmeye uğraşmıyorsak başarılı olmuş demektir.

3- konuşma derinliğinin kullandığın alfabe ile alakası yok. eski nesiller çok daha ağdalı bir dil kullanıyordu. daha çok Arapça-farsça sözcük kullanıyordu, şimdi bambaşka karışımlar var.

bir de eskiden o 300 kelime ile konuşan kesim köylerde olduğundan fazla görünmüyordu, şimdi hepsi kentlere geldi. eskiden her köyde okul varken şimdi bunlar kapatılıyor. şu eğitim sisteminde liseden mezun olan ortalama bir kişi anadilinden kendisine sorulan soruların %90 civarını yapamıyor derken bok oldu tabi.

babilbaligi
1

mobil görünümden çık