Bu konuyla ilgili bir kac sorum var.Son haberlere göre bu şarbon olayı denetimsiz kurbanlıklarda mı çıktı? Yoksa ithal ette mı? Hangisi olduğu kesinleşti mı? Eğer ithal ette çıktıysa zaten artan masraflardan kısmak isteyen pideciler, dönerciler vb yerler ithal ette geçmiş olabilirler.Bu durumda şarbon daha da hızlı yayılabilir gibi sanki. Eti nereden aldığını bildiğimiz yerlerden yemek gerek herhalde.Bilemiyorum nasıl güvencez.




 

çok iyi bilmemekle birlikte bu olay ithal etten kaynaklandı.
ve yine çok iyi bilmemekle birlikte bu meret 80 derecenin üzerinde ölüyormuş ama köfte gibi şeylerde orta bölgenin sıcaklığı bu kadar yükselmeyebiliyor bu nedenle risk de artıyor. fakat tencere yemeği gibi kaynayan yemeklerde risk daha az.
ben bildiğim yer de olsa eti şu ara sadece sulu yemekte tercih ediyorum. köfteden, orta pişmiş etten falan uzak duruyorum ama bu daha ne kadar böyle gider bilmiyorum. etsiz hayat hayat değil...

sos fistik olsun mu

ben takip etmedim ama takip eden yakınlarımdan dinlediğim çok abzürt hiç yapılmayacak hatalar silsilesi yapılması.

örnek olarak meksika şuan bir çok ülke tarafından şarbon sebebiyle ambargo altında.

kimse meksikadan hayvan almıyor , almak istemiyor.

sen bunca olaya rağmen kalkıp devasa bir gemi hayvanı türkiyeye getiriyorsun, sonra burada kıyamet kopunca da gemiyi geri göndericem almıyorum deyip izmir açığında bekletiyorsun.

veterinerler kontrol etmek görmek istiyor, izin vermiyorsun.


şarbon çok çok tehlikeli.

1 deri yoluyla bulaşan deri şarbonu var. tedavisi sadece pansuman yada şarbonlu yeri oyarak çıkarmak

2 sindirim sistemine giren şarbon var, bu öldürücü ve tedavisi yok.

3 akciğerlere giren şarbon var. bu da hayvan tüyleri ile yerleşiyor akciğere bu da öldürücü.

yani düşün bak ne kadar tehlikeli bir hastalık. evet ben de senin gibi düşünüyordum, tanıdık kasabımdan alırım kendisi yetiştiriyor hayvanı diye de.

aralarına 1 tane şarbonlu hayvan karşısa ötekileri de hasta edecek, dolayısıyla bize bulaşacak. bu saatten sonra kesinlikle ama kesinlikle kırmızı ete ağzımı sürmem.

salam sosis türü şeyleride katiyen alıp yemem, hangi marka olursa olsun istisnasız olarak.

dışarıda da katiyen yemek yemem. et yemeği yemesen aynı kaplarda pişiyor ediyor, öteki yemeklere bulaşmayacağının garantisi yok.

şarbonlu eti 126 derecede 20 dakka kaynatırsan şarbon zayıflıyormuş, yine ölmüyor.

dün annem gelip açıklama yapana kadar benim bu olaylardan pek bi haberim yoktu, ülkede net haber olmadığı için haber izlemem.

yanlız bundan önce dikkatimi çeken şey oldu, süpermarkette herşeye aşırı derece zam gelmesine rağmen, bazı kaliteli marka işlenmiş et ürünleri sanki 5 ay önceki fiyatlardaydı, bunu gördüm almadım ama bi bokluk olduğunu oradan anladım.

hala uyarılar çok yetersiz, sanki bu olay hiç olmamış gibi bir durum içindeyiz, kimbilir kaç kişi bu hastalığa yakalandı ölüyor ya da hastalığı devam ediyor ama haberimiz yok.

bence böyle her koldan saldıran bir hastalık çok çabuk yayılır ve çok can yakar. umarım kendimizi bu durumdan koruyabiliriz.

ayrıca ben kırmızı et yemiyorum demek te bizi sanırım kurtarmayacak. çünkü bu et tavuk üreticilerinin bir çoğu entegre tesise sahip. et de işliyor, tavuk da, et olarak da satıyor, çiğ tavuk olarak da, salam , sosis, füme bilmem ne olarak da.

şarbon tencere yemeklerinde ölmüyor, 126 derecede 20 dakika kaynatırsan eğer zayıflıyormuş, yine ölmüyor yani.
tr.sputniknews.com

killerbee

hayvandan hayvana, etten ete bulasan bir sey. hatta trakya bolgesi icin 20 yil iyilesme suresi var diye bir haber okumustum. sporlu bir bakteri oldugu icin hayvanlarin yedigi ottan ya da ne bileyim topraktan bulasma riski var deniyor.
acikcasi ben kafayi yedim, paranoyak oldum. afedersin bok yoluna gitmek bu resmen. o yuzden yemiyorum, yedirmiyorum, burasi guvenli diyebilecegim bir yer de yok!

65 derece

hepimizin vejetaryen olması için güzel bir sebep.

bir sevgi faresi jamal

Bir sevgi faresine katılıyorum. Bununla ilgili başlığa da yazı yazmayı düşündüm şu an bunun aklıma ve başıma nasıl geldiğiyle ilgili.

bahtsiz bedevi benim

Yurtdışından gelen şarbonlu hayvanlar pek çok şehirde hayvan pazarlarına giriyor. Aynı ahırdaki diğer hayvanlara da bulaşıyor. Sonra o ahırda hastalık kapan inek satılıyor başka bir ahıra hastalık taşıyor derken sizin güvendiğiniz kasabın da ahırına kadar ulaşabiliyor. Kurban dolayısıyla çok büyük bir hayvan transferi yaşandı. Mesela normal zamanda Yozgattaki canlı hayvanlar sadece civardaki 7-8 ile satılırken kurban dolayısıyla İzmir'e İstanbul'a gitti. Bu transferler sırasında yüzlerce inek direkt birbirine hastalık bulaştırabilir. Bi de dolaylı yoldan teması da düşünürsek salgının boyutu korkunç düzeylere çıkabilir.

Tedbir açısından dışardan et yememek en garantili çözüm. Veteriner kontrolünden geçtiğine emin olduğunuz ya da geçmişini bildiğiniz (yaylıma çıkmamış vs) ineğin etini alıp iyice pişirerek tüketilebilir.

housedaki topal doktor
1

mobil görünümden çık