"Hayatı yaşamak" konusunda dilediğiniz her şeyi yazabilirsiniz. Hatta yaşınızı da yazın lütfen.
insandan insana, hatta insani da gectim ayni kisi icin zamandan zamana bile degisebiliyor.
5 sene onceki bana "26 yasinda nasil olmak istiyorsun" diye sorulsaydi, "evli,mutlu,cocuklu" derdim. hayatimi o zaman yasayacagimi dusunurdum.
simdi sorunca aklima gelen sey yeni bir seyler ogrenip/gorursem, bir seylere faydam olursa hayatimi yasamis sayarim. bir seyler uretemezsem hayatimi yasadigimi soyleyemem.
bana göre maddi ya da manevi hiçbir kısıtlama olmadan kişinin gönlünce ve keyfince istediği şeyleri, istediği zaman yapabilmesidir.
sağlıklı ve accuk paralı olmak benim için en başta gelir. ondan sonra, çalışmam gerekeceğini varsayarsak, günde 8 saat çalışıyor ve ek mesai için ücretimi alabiliyorsam ve hafta sonu 2 gün tatilin yanı sıra 30 gün yıllık iznim olabiliyorsa ben "güzel yaşıyorum" derim sanırım kendi adıma.
geçen seneye kadar hayat benim için "yatabilmek"ten ibaretti ama aktif olmanın zihinsel açıdan bana çok daha iyi geldiğini fark ettim. kurs, okul, iş... fark etmez. düzenli olarak sokağa çıkmamı, bir yerlere gidip birileriyle iletişim kurmamı mecbur kılacak aktivitelere ihtiyaç duyuyorum. aksi takdirde zaman zaman mutlu olsam ve hiçbir şey yapmak zorunda olmama özgürlüğünü sevsem de uzun vadede mental olarak çöküyorum, iyi gelmiyor.
şunları sağlayabildikten sonra çok şikayetim olmaz açıkçası çünkü hayat her zaman daha fazla yaşanabilecek bir şey. diyelim ki en büyük hayalimi gerçekleştirip almanya'ya yerleştirdim. autobahn'da bastım gaza, altımda şahane bir araba var, eisbrecher çalıyor. leipzig üniversitesinde prof olmuşum, güzel para kazanıyom, sülalem raad. %100 eminim ki o zaman bile hayallerim, pişmanlıklarım, "keşke yapabilsem"lerim olacak. bu hayatın kanunu bi' yerde.
o yüzden buna takılmamaya çalışıyorum. ne kadar yaşayabiliyorsam o kadar. çünkü bunun sonu yok. bazen bungee jumping yapmak evde oturup kitap okumaktan daha keyifli bir deneyim olur ama bunların nasıl olacağını çoğunlukla bilemezsin. bazen çok iyi ve güzel hatırladığın bir anı aslında basittir: o günü çok daha zengin ve farklı bir şekilde geçirme şansın olmuştur ama sen öyle yapmamış, yine de mutlu olmuşsundur.
"bunun sonu yok" ve "önemli olan bakış açısı" düşüncesine göre hareket etmeye çalışıyorum. evet güzel yaşamak istiyorum, planlarım ve isteklerim var ama bunlara körü körüne bağlanarak "evde sığır gibi oturma" özgürlüğümü kaybetmek istemiyorum örneğin. mutluluğu yaşadıklarıma değil de zihinsel yapıma göre şekillendirmeye çalışıyorum. sen yurtdışına mı çıkıyorsun yazın? çok güzel, sen mutluysan ne ala... işte ben onu yapamadığım halde evimin balkonunda çay içebildiğim için mutlu hissedebilmenin peşindeyim - bunu yaptığım sürece hayatımı "güzel yaşanmış" sayarım. çünkü dediğim gibi, "yaşamanın" sonu yok. ben sana başımdan geçen muhteşem, fantastik bi' şey anlatırım. dersin ki "vaooo adam ne hayat yaşamış bee". halbuki ben o an üzülüyorumdur belki, daha güzel veya farklı olabilirdi ya da daha fazlasını görebilirdim diye düşünüyorumdur.
o yüzden ben kendime vakit ayırabildiğim, sağlığımın yerinde olduğu ve para kazanabildiğim bir hayattan genel olarak memnun olurum galiba. "hayatımı yaşadım" diyebilirim. benim için toplum içine karışınca ve bir şeyle meşgul olunca gerisi geliyor çünkü. öyle bir durumda karşı cinsle de tanışıyorum, ilginç deneyimler de yaşıyorum vesaire. aktif olarak kovaladığım şeyler az. diğerleri, bu kovalamacanın sonunda kendiliğinden geliyor zaten. gelmeli. 15 koldan hayatın her şeyine saldıramam, ona enerjim yok. bazılarına ben gideceğim, bazıları bana gelecek.
benim için her şey inandığın ve yapabildiğin kadar güzel. dediğim gibi, ben şimdi bi' arkadaşımla çay içişimi anlatırım burada, "ulan ne güzel çay içmişler, keşke hayatımda böyle şeyler olsa" dersin. halbuki bi şey yok yani çay içiyoz işte oturup, ne özelliği var? ama benim hoşuma gidiyor, ben güzel hatırlıyorum. güzel yaşamışım o zaman bence. yine de dengeyi iyi sağlamak lazım tabii... "iyi görmek"le "kendini kandırmak" arasında ince bir çizgi var çünkü. aşırı pozitifliğin, polyannalığın da anlamı yok. bazen "napıyorum lan ben?" yahut "yaşadığım hayat mı?" diyebilmek lazım. bunlar hep ileri götürür insanı. güzel şeyler.
adım samuel 24 yaşım.
zor bir soru. "hayatını yaşamak" kavramı herkes için değişebilecek bir kavram gibi. beklentilerle alakalı sanırım biraz.
benim aklıma ilk gelen şeyler özgürlük ve üretkenlik.
para kazanma kaygısı nedeniyle istemediğin bir işte çalışmak özgürlüğün kısıtlanmasıdır mesela. herhangi bir nedenle arkadaşlarınla yeterince vakit geçirememek gibi, gitmek istediğin bir şehre gidememek gibi, kısacası yapmak istediğin ancak elinde olmayan nedenlerle yapamadığın şeylerin olması, özgürlüğünün kısıtlı olması demektir. bence her insanın özgürlüğünün peşinden gitmesi gerekiyor. yüzde yüz bir özgürlük tabii ki mümkün değil, ancak mümkün olduğunca özgür olabilmek adına adımlar atmak lazım. en nihayetinde insan yaptığı değil, yapmadığı/yapamadığı şeylerden dolayı pişman olur.
bir de üretkenlik... bu bir meslek olabilir ya da hobi olabilir, insanın bir şeyler üretmesi, başarmış olma hissini yaşaması gerekiyor bence. özellikle de sevdiğin bir alanda ilerleme kaydettiğini görmek...
ha bir de sevdiğimiz insanlarla bolca vakit geçirmek lazım. gün gelecek o insanları kaybedeceğiz. hayat ister istemez yollarımızı ayıracak bir şekilde. mutlu anılar biriktirmek büyük bir hazine.
Sevgilimle istediğim(iz) çoğu şeyi yapabiliyorsam(ak) "yaşıyorum şu hayatı be" derim. 25 yaşındayım. Bir de ben üniversitede istediğim bölümü okumasaydım da hayatımı yaşamamış hissederdim. Merakı giderme, bilgi edinme, kendini geliştirme süreçleri de en az tatil yapmak kadar keyifli. Ki bence hayatın asıl güzelliği böyle şeylerde.
guzel sorun icin tesekkur ederim.
hayatini yasamak, kendini iyi hissettigin seyi yapmaktir.
benim icin hayatini yasamak, baskasina karsiliksiz yardim etmektir, iyi bir seyler yapmaya hevesli insanlara yardim edecek bir seyler yapmaktir, kafamda kurgudum sirketi hayata gecirmektir, ailemle oturup guzel vakit gecirmektir, arkadaslarimla alemlere akmaktir-hunharca gulmektir-birbirimizle dalga gecmektir. ve gunun sonunda s*cmaktir hayatini yasamak.
sirket kurma disinda digerlerini yaptim ve yapmaya devam ediyorum. hayatin bana yarin ne getirecegini bilmiyorum ama bildigim bir sey varsa o da hemen ileriki kosede bir problemin mutlaka var olacagidir. bu problemin yaninda guzellikler ve firsatlar da olacaktir. benim yapacagim sey basit: problemin ustesinden gelmek icin elimden geleni yapmak ve firsatlari guzel seyleri degerlendirmek olacak.
aklimdaki sirketi kurmazsam kendimi yasamis saymayacagim.
yas 22.
Hayati yasamak pismanliklarin eriyip gittigi, keskelerin buyuk olmadigi bir hayattir bana gore. Geriye dondugumde kucuk birkac detay disinda "Sunu da degistirmek istemezdim, iyisiyle kotusuyle boyle kalsin" diyorsam ve Frank Sinatra gibi "I did it my way" diyorsam hayati yasamis varsayarim kendimi. "Keske bu bolum yerine su bolumu secseydim", "Keske bu adamla/kadinla evlenseydim/evlenmeseydim", "Keske sunlari sunlari diyebilseydim" ya da "Neden bunu boyle yaptim"lar kafanin icinde mesai yapiyorsa hayat harcaniyor demektir. "Fena olmadi be" deniyorsa da o hayat yasaniyordur.
Bir de benim icin hayat sikici ayrintilardadir. Sabah kah kufrederek kah uykumu alarak kalkmamda, her gun gordugum billboard'da, kapinin onunde buyuyen cicekte, iste mesaiye kalsan bile iyi arkadaslarla kalip bir yandan muhabbet edebilmekte, her ay aldigin dergide falandir. Istedigin gibi sacmalamak, aptallasmak, icindeki sese ihanet etmemektir. Ne olursa olsun, o ani iyisiyle kotusuyle yasayabilmek, o ana sahip cikabilmek ve kafanin icinde birbirini kovalayan sesler olmamasi demetir. Rutinini sevmek ama arada bir hayatin kacamaklarini yakalamak demektir.
Yasim 35 olmak uzere.
Ibizada kokain partisinden sonra ferrarimle kaza yapan sevgilimi özel jetimle ülkeden kaçırırsam mesela hayatımı yaşadım sayarim
Diyorlar ya hayat aslında plan yaparken geçen zaman diye, her ne yapmış ve karar vermiş olursanız olun bir alternatifi oluyor oluşu bu “hayatı yaşama” konusunda beni çok kararısız bırakıyor. Yani bence hayatı yaşamak konusuna bu yüzden minimal bakmak lazım. Zamanınızı kaliteli geçirdiğinizi düşünüyorsanız tamamdır, gerisi hikaye.
Yoksa şu an gayet iş olarak iyi bir konumdayım ve kazancım iyi. ama kanser oldum mesela. Ancak ben zaten yaşamayı seven, her anında hayatta olmaktan ve en önemlisi sağlıklı olmanın değerini hayatım boyunca ön planda tuttum. Şimdi kanseri yendim ama hayata tutunma açımda hiçbir şey değişmedi. Tam tersi hayatın tamamen raslantısal çalıştığına iyice kanaat getirdim.
Finalde demem lazım ki, hayatı yaşamak aslında kimsenin ne dediğine aldırmadan gönlünüzce yaptığınız her şeye denir. Hatta o şeye ulaşamasanız dahi, ona ulaşmak için yaptıklarınızda buna dahil.
Bu dizelerde ne güzel açıklar aslında; yunus.hacettepe.edu.tr
Kendi zamanını yönetebilmek
Aklından geçenleri değiştirmeden uygulayabilmektir hayatını yaşamak.Araba alayım ekonomik olsun,tatil yapayım ekonomik olsun,evleneyim az masraflı olsun,yaşamak bu değil.
şu saatten sonra çalışmadan ölmeyi başarabilirsem, "hayatı istediğim gibi yaşadım" derim. başkalarının hayatını yaşamayayım da açlık çeksem de kafi. tercih etmediğim fiziki acılarla karşılaşmadan nihayete erdirmek de şu ömrü, nişanı olur hayatın. yaş 33.
Yaşamak için çalışmak zorunda olmamak. Bunu yazmaktan yorulmayacağım.