bir an için kafayı yiyecek gibi oldum da :)
çünkü ışık hızına ulaştığında zaman senin için duruyor. ışık hızına ulaşmasan bile aynı şekilde zaman senin için daha yavaş akıyor. bundan dolayı da daha az yaşlanıyorsun.
çünkü yer çekimine meydan okumuş oluruz. yaşlanmak yer çekimi ile alakalıdır, ışık hızına yaklaştıkça yer çekiminin etkisi azalıyor dolayısıyla genç kalıyoruz.
Abi yutupta nat geo belgeseli var. İzle. Bana çok faydası olmuştu. Bi iki cümleyle anlatılacak bir şey değil. Çünkü mantığımıza oturmuyor.
E=m*c^2 burada e enerji m kütle c'de hız. normalde ışık hızı olarak kabul ediliyor. yani senin kütleni sabit kabul edersek hızın arttıkca sana bi güç enerji geliyor bu sebeple daha az yaşlanıyorsun.
denef'in dediği gibi değil. Yer çekimi zamanı büker dolayısıyla zaman yavaşlar. Yer çekimsiz ortamda yaşlanmayız gibi bir mantık kesinlikle izafiyetin tam tersi.
Örneğin uzayın en çok büküldüğü yerler kara deliklerdir. Kara delik çok büyük bir kütlenin, varsayımsal olarak sıfır hacme sıkıştığı yerdir. Uzayı o kadar fazla büküyor ki uzay yırtılıp kara delik oluşturuyor. Kara deliğin sınırında zaman akmaz mesela. Yer çekimi bizi yaşlandıracak olsa kara delikte anında yaşlanmamız gerekirken tam tersine zaman duracağı için hiç yaşlanmayız.
Daha önemlisi aslında yer çekimi diye bir şey yoktur. Kütle uzayı büker (en klasik tabirle ortasına ağırlık koyulmuş gergin çarşaf) bu sayede kütlenin merkezine doğru izafi bir kuvvet oluşur. Biz de bunu yer çekimi olarak adlandırırız. Aslında yer çekmez. Bükülmüş uzaydaki hareket kütlenin merkezine doğru olduğu için çekmiş gibi algılarız.
Bunu anlamak cidden ama cidden zor. Anlatmaya çalışacağım.
Işığın hızı tüm gözlemcilerden bağımsız olarak sabittir (yaklaşık saniyede 300 bin km). Ne demek bu? Yani atıyorum sen 100.000 km/sn hızla giden bir araçtasın ve elinde bir ışık kaynağı var. Işık kaynağının dümesine bastığında anda kaynaktan fırlayan fotonların hızı sana 300.000 km/sn olarak görünür. Ben de uzayda sabit bir noktada seni izliyorum. Sen 100 bin ile, senden çıkan ışık da 300 bin ile hareket ediyor değil mi? Öyleyse benim gördüğüm ışığın hızı (bağıl hız teoremine göre) 400 bin km/sn olmalı. Ama öyle değil. Ben de ışığın hızını 300 bin km/sn olarak gözlemliyorum.
Şimdi şöyle düşün (ışık hızını düz 300 bin km/sn varsayalım)
Sen 299.999 km/sn sabit hızla gidiyorsun. Elinde ışık kaynağı. Düğmesine bastın. Işık 300 bin km/sn hızla fırladı olarak görürsün. Ben de seni izliyorum. Işığın senden sadece 1 km/sn hız farkla ilerlediğini görüyorum. Senin gördüğün ile benim gördüğüm arasında fark var. Ben sana 1 saniye baktığımda ışığın senden 1km uzaklaşmış olduğunu göreceğim. Senin ise, ışığın 1 km uzaklaştığını gördüğün süre bana göre çok çok çok daha az. Yani senin hızında zaman çok daha yavaş akıyor. Bu da senin daha yavaş yaşlanmana sebep oluyor.
Bu hız/zaman dönüşümleri de Lorentz Dönüşümleri ile yapılıyor. Yani basit içler dışlar çarpımı ile hesplanmıyor.
Yavaş yaşlanmıyorsun. Kendine göre yine yaşlanıyorsun, saatine baktığında normal şekilde ilerliyor.
Ama senin zamanınla statik olanların zamanı aynı olmuyor.
Işık hızına çıkamazsın da diyelim %90 yaklaştın ışık hızına. Bindin rokete, açtın kronometreyi, çıktın uzaya. Kronometre 1 yılı gösterdiğinde döndün indin dünyaya. Dünya'da geçen zaman belki 15-20 yıl, sende geçen zaman ise 1 yıl olur. Çünkü hızın çok yüksekti.
V=X/t
Işık sen ne kadar hızlı olursan ol, senin yanından ışık hızıyla geçer. Yani saniyede 300 bin km ile geçer. İstersen sen saniyede 290 bin km ile ilerliyor ol. Işığın bu izafi hıza uymayışı uzayı ve zamanı büker. Yani V sabit kalır x sabit zaten ama t değişir. Zaman değişken hale gelir.
E=mc^2 ile alakası yok. O ayrı bir meselenin konusu.
Zaman, bizim dünya üzerinde her ölçüye getirdiğimiz standartlardan biri sadece. Yani 1 saniye 1 dakika 1 yıl 100 yıl, bizim dünya üzerinde belirlediğimiz, bilinen fizik kurallarıyla kabul ettiğimiz bir kavram. Mesela birinci yıldan sekseninci yıla geçtiğimizde, kendi zaman ölçümüze göre yaşlanıyoruz fakat ışık hızına yaklaştığın durumda, misal bir kara deliğin olay ufkunda-kenarında, bizim bildiğimiz fizik kurallarının dışına çıkarız, zaman bizim için dünyada kabul ettiğimiz zaman ölçüsüyle işlemez. Dünyadaki zaman için 60 saniye 1 dakika ederken, aynı şey ışık hızı için geçerli olmaz, ışık hızına girildiğinde uzay-zaman bükülür, zaman durur tekellik başlar, bu da bizim algımızın dışında farklı bir zamanın oluşmasına neden olur, o nedenle yaşlanmazsın. Bilimsel argümanlara girmeden magazinsel anlamda, bu şekilde olur.
@bos gezenin bos ustasi doğrusunu kısaca anlatmış. yer çekimi, E=m*c^2 gibi cevaplar sorunla ilgili değil.
Yukarıdaki cevabıma ekleme yapmak istiyorum. Sen yüksek hızlarda (rölativistik hızlar) hareket ettiğinde zaman yavaşlıyor. Ancak senin bunu algılaman mümkün değil. Yani sen yine zaman normal hızında akıyormuş gibi algılarsın. Zamanın sana göre yavaş aktığını anlaman için durup ilk başladığın noktadaki zaman değişimini ölçmen lazım. Yani sana göre sen geç yaşlanmıyorsun. Diğerleri hızlı yaşlanıyor. Diğerlerine göre de tam tersi. İzafiyet dediğimiz şey de tam olarak bu.
Hazır beyinler davul gibi olmuşken bir de İkizler Paradoksundan bahsedeyim ki bu paradoks bir çok kaynakta eksik ya da yanlış anlatılıyor.
İkizler paradoksu şudur: Bir ikiz kardeş düşünelim. Bunlardan biri, ışık hızına yakın bir sabit hızda hareket eden bir uzay gemisine biniyor. Bu arkadaşın adı Yolcu olsun. Diğer kardeş de dünyada kalıyor. Bu arkadaşın adı da Hancı.
Şimdi Yolcu, uzay gemisine binde ve sabit hızla (örneğin 200.000 km/sn) dünyadan uzaklaşıyor. Geminin camından dünyaya baktığında şunu söyleyebilir: "Ben sabitim ve dünya benden 200 bin km/sn hızla uzaklaşıyor. Öyleyse dünyada zaman daha yavaş akıyor olmalı. Yani kardeşim benden daha geç yaşlanacak.". Bunu söylemesinde bir beis yoktur. Çünkü ivmesiz hareketlerde (izafi kuvvet oluşmayacağı için) hareketi algılamak mümkün değildir (bkz: galileo'nun görelilik prensibi). Bun benzer olarak Hancı da "Ben sabitim ve kardeşim benden 200 bin km/sn hızla uzaklaşıyor. Öyleyse gemide zaman daha yavaş akıyor olmalı. Yani kardeşim benden daha geç yaşlanacak."
Şimdi ikisi de aynı şeyi söylüyor ve mantıken ikisi de doğru şeyi söylüyor. Paradoks denilen şey budur. Ancak aslında paradoks değildir. İşin doğrusu, kim gerçekten hızlı hareket ediyorsa o daha geç yaşlanır.
Bunun yanlış anlatılan hali de şöyle:
Bu adamlar ikiz. Biri ışık hızına yakın hıza çıkınca daha hızlı yaşlanıyor. Bu adamlar ikiz ama biri daha yaşlı ?!? Bunun mümkün olamayacağını falan düşünüyorlar heralde ki buna paradoks diyorlar. Halbuki gerçekte olan şey tam olarak bu.
Himmet dayi
Ortada paradoks yok aslında o mevzuda. Şöyle ki gözlemlediğin ikiz kardeşin sana göre çok yavaş hareket ediyorsa sen hızlı yaşlanacaksın yani o hareket halinde demektir. Tabi pratikte o hızla uzaklaşırken dünyadan birini gözlemleyemezsin muhtemelen o ayrı mesele.
Gerçeklik paradoksu karadeliğe düşme gibi durumlarda meydana gelir. Çünkü aşırı yüksek yer çekiminde zaman çok yavaş akar hatta durur. Yani biz karadeliğe düşmekte olan birini sürekli düşüyor ve limit sonsuza giderken hızı sıfıra yakınsıyor olarak gözlemleriz.
Fakat düşmekte olan kişi perspektifinden olay farklı vuku bulur. Düşen adam düştüğünü tecrübe eder acı biçimde ölür ama biz bunu göremeyiz.( Bkz: the blackhole war) (bkz: Leonard susskind)