Bir suredir bununla ilgili dusunuyordum, bugun gelen erken secim haberiyle beraber size sormak istedim ne dusundugunuzu.
"Turkiye'de Amerika'nin haberi olmadan hicbir sey olmaz" dusuncesi ne olcude dogru? Ortada Buyuk Orta Dogu Projesi gibi uzun donemli planlar var mi gercekten? Ozellikle son senelerdeki baskanlik tartismalari ve bugunlere kadar gelmemiz planin bir parcasi mi? AKP, ABD git demeden gitmeyecek ve yerine kurulacak hukumet kesinlikle ABD gozetiminde mi olacak? CHP'nin adayi kim olsun, Meral Aksener'den beklenenler vs. hepsi bos tartismalar mi o zaman?
Oncesinde hicbir okumam, arastirmam yok. Temelsiz olduysa sorular affola.
Ülkemize bakarsak ortada iki tane ABD var: birincisi, ülkemizin kalkınmasını istemeyen ve elinden geleni yapan ABD. İkincisi ise, AKP ile birlikte uydu bir ülke yaratan ABD.
Yine ülkemize bakarsak ortada iki AKP olması gerekiyor. Birincisi, ABD kuklası olduğu iddia edilen bir AKP. İkincisi, her olayda "ABD tarafından ipi çekilen" ya da ABD'ye ülkemizi düşman eden AKP.
Herkes büyük resimci ülkemizde <3
Bu konuları dünya çapında tartışmak lazım ve temelde bağımlılık ilişkileriyle tartışmak lazım. Bugün kimden borç alıyorsak onların dediğini yapıyoruz. Çünkü borcu verenler karşılığında bir proje bekliyor ve işi sıkı tutuyor. Bu iş bizim açımızdan Osmanlı'da Düyun-ı Umumiye'nin kurulmasından beri böyle.
Amerika'nın da dünya üzerinde bir ajandası var. Gerekirse darbeler yaptırıyor ve kendi konumunu korumak için doğrudan askeri, ekonomik ve siyasi müdahaleler yapıyor. Ekonomik müdahaleler bunların içinde en temeli ve diğer yönlerle birlikte kültürel etkiler de doğuruyor.
Meseleyi 'Amerika'ya indirgemek doğru olmamakla birlikte en önemli ve merkezi güç Amerika olduğundan pek de yanlış değil. Buna rağmen AB ya da tek başına Almanya da Türkiye'ye borç verse aynı durumlar geçerli olur.
Merkez ülkeler kendi kültürünü, anlayışını yaymak isterler; etki alanlarını genişletmek, etkilerini derinleştirmek isterler.
Bunları göz önüne alınca tarih somut örneklerle ve olgularla doludur. Batılılaşmak dahi oradan gelir. Ondan önce Osmanlı da aynı hakimiyet anlayışıyla hareket etmiştir ve o dönemde de Osmanlı bir merkez ülkedir...
Bunların hiçbiri yanlışlıkla veya kendiliğinden olmaz. Uzun vade planlama ve projeksiyonlarla ortaya konur ve uygulanmaya çalışılır.
Çok yaygın bilinen ve basit bir olgu: Ülkemizin dışa açılması ve fast food kültürünün ülkemize empozesi...
Çok yaygın şekilde bilinen bir olay: eksisozluk.com
Amerika'nin uzun donem politikalari her zaman vardir, bunlar efsane falan degildir. Ayni sekilde kukla hukumetleri de gercektir. Bunlar oyle gizli sakli seyler de degil kaldi ki.
AKP'nin kuruldugu ve secildigi doneme baktigimizda tesaduf olup olmadigi, destek alip almadigi da cok rahat anlasilabilir.
Bazı şeyleri doğru tahlil etmek için şunu da anlamak lazım:
Örneğin IMF yalnızca bir uluslararası fon kuruluşu ve özelleştirmeleri tavsiye ediyor. Buna karşılık akp bu planları uygulayacağını söyleyip uygulayan bir parti o kadar. Yani hangi parti gelirse gelsin, hangi fon kuruluşu olursa olsun, o paraları ülkeye sokmak için bazı sözleri de vermesi gerekiyor, gerekiyordu, gerekecek.
Bu noktada muhalefetin zayıflığı da ortaya çıkıyor. Muhalefet sanki akp'nin elinde bir şey varmış gibi eleştiriyor, sanki halk pragmatik değilmiş gibi de eleştiriyor. Oysa muhalifler de başa gelse aynısı olacak ve halk da zaten bugün olanları talep ediyor. Kimse uzun vadeli ve toplumsal düşünmüyor. Herkes bencil ve bireyci yaklaşıyor. Krediyi alabiliyorsa alıyor, iphone alabiliyorsa alıyor, lüks tüketebiliyorsa tüketiyor...
Oy vermeyip tatile giden chp'li de kendini düşünüyor, mitinge gitmek için 50 lira alan akp'li de...
Mesele her zaman politikten önce ekonomik ve sınıfsal. Herkes konumunu düşündüğü için parti tutuyor... Biri ayaklar baş olmasın diye öteki 50 liralık daha fazla tüketmek için.
Yüzeydeki, görünen, baktığımız her şey kabuktan ibaret. Temelde ise sermaye yeniden değerleniyor, olan bu.