yoksa bile isteye pratisyenliği seçip kafa rahatlığıyla çalışmayı seçen doktorların sayısı da az değil mi?

neticede bu arkadaşlar da fena kazanmıyor türkiye ortalamasına göre; üstüne üstlük sınav mınav derdiyle uğraşmadan, sonradan hastanelerde komplike hastalarla, dertlerle, insanlarla uğraşmadan, dayak yemeden, etliye sütlüye karışmadan, huzur içinde mesleklerini icra edebiliyorlar. bu pencereden bakıp tus'a girmeden yolunu çizen doktor sayısı diğerlerine oranla az mıdır çok mudur merak ettim. yoksa tus'a çalışıp çalışıp geçemeyen, sonunda mecburen bu yolu tercih edenlerle mi doludur asm'ler...


 

35-40 yaşlarında pratisyen doktorlarin tus a hazırlandığını gördüm.

Tus a hazırlanmak da çok zor, pratisyenlik de.

40 kotek mi 40 dayak mi gibi bir karşılaştırma.

thatisthedoctor

İyi yerde iyi branş kazanmak zor.

dissendium

@thatisthedoctor, pratisyenliğin zorluklarını bilemedim ben konuya uzak olduğum için, ne gibi zorlukları var diyebiliriz?

Bruce

'dertlerle, insanlarla uğraşmadan, dayak yemeden, etliye sütlüye karışmadan, huzur içinde mesleklerini icra edebiliyorlar." Demissiniz ya bunun tam tersi :)

Acil bölümün kendisi çok kötü zaten, çok sağlam bir mentaliteye vucuda vicdana sahip olmanız lazım.

thatisthedoctor

@thatisthedoctor, haa, ben acil işini hiç düşünmemiştim, pratisyen=aile hekimi diye düşündüm. acil için pratisyenlik de saçma değil mi ama, uzmanlık bilmek gerekmez mi?

Bruce

eksisozluk.com

Uzmanlık alanı var aslında ama tırt bir alan, prastiyen hekim acilde gayet güzel çalışabilir ki çalışıyor da niye saçma olsun.

i was made for you

@i was made for you, bu işin travmatolojisi var bilmem nesi var, hayati öneme sahip konularda daha donanımlı doktorların olması gerektiğini düşünerek söyledim saçmayı, yoksa absürt değil tabii...

Bruce

@acemi, asjkdla bu kısmı benim de aklıma geldi.
adam doktor olmuş yani, öyle böyle bi rekabet bağımlısı değil. her sınavda full çekmek istiyor, bahsettiğim durumda "aha bir sınav daha, bunu da kazanmalıyım" moduna giriyor mudur diye düşündüm. bir yerden sonra kariyer zehirlenmesi yaşanması çok doğal, beyaz yakalılarda da oluyor bu ama orada alternatifler bu kadar çekici değil. ben olsam mesela aile hekimi olur keyfime bakardım. he tabii, işin bir tarafında bilim niyetli idealistler de var ama onların sayısı çok değil bence.

Bruce

Abi parasına puluna çok baktıklarını düşünmüyorum. Okuldan arkadaşımın abisi Cerrahpaşa mezunu uzmanlığı da Cerrahpaşa'da yapıyor Anestezi ve Reanimasyon üzerine. Yanında polisle güvenlikle dolaşıyor sürekli herif hastanede. Etliye sütlüye karışmamak gibi bir olay yok yani.

vedatchilipeppers

@vedatchilipeppers, aile hekimi olsa etliye sütlüye karışmaz diyorum zaten, demişsin işte güvenlikle dolaşıyor diye, değiyor mu buna diye düşünüyorlar mı acaba diyorum yani.

Bruce

Değip değmemesi çok subjektif bir konu olmasıyla birlikte işini sevmeyen herkesin kendine sorabileceği bir soru bu.

Benim düşünceme göre, kazanılan para bir noktaya kadar bu işin çıtası olabilir, o nokta geçildikten sonra -hele hekimlik gibi bir iş- insanı öyle bir yıpratır ki yürüyen ceset olursun zaten, parayla geri döndürülemeyecek sorunlar doğurur kişinin ruh ve beden sağlığında. Pratisyen kalmak bence hekimler arasında çok alternatif bir yol, o yola giren kişi de derinlemesine sorgulamıştır ve bu sorgulama sürecinin neticesinde pratisyen kalmayı tercih etmiştir zaten. Değiyor mu diye düşünmese pratisyen kalmaz, ilerlemeye ve uyum sağlamaya bakar. TUS'u kazanamayan ama hala denemeye devam eden 35-40 yaşındaki pratisyen hekimler ise uzman hekim olmanın ve meslekte ilerlemenin yaşayabileceği muhtemel tüm çilelere değeceğini düşünüyor demek ki; yoksa 35-40 yaşındaki insan neden o kadar zor bir sınava hazırlansın o yaştan sonra.

vedatchilipeppers

Doktor arkadaşlar güzel anlatmış hem burada hem sözlükte, yalnız işin dışında olup yüksek ahkamlar kesilmesine de pek razı değilim (örn. ÖSS'de en tepeden yazıp mezun olunca seçim yapamamak falan? Hahaha?)

Neyse, sorunuza cevap vererek başlayayım; öncelikle TUS'u kazanmak değil TUS'un kendisi zor bir sınav. Nasıl yani, şöyle; daha karar aşamasında başlar zorluğu. Çünkü TUS çalışmak gerçekten başka bir sınava hazırlanmaya benzemiyor. Yoksa TUS -şimdi tam hatırlamıyorum ama- dünyada yapılan sayılı zor sınavlardan.

Ama öte taraftan şunu da rahatlıkla söyleyebilirim, TUS'u kazanmak TUS'tan daha zor değil. Garip bir cümle oldu farkındayım, şöyle izah edeyim, ben henüz TUS'a çalışıp da kazanamayan görmedim desem yeridir (elbette ki istisnaları mevcut). Yani özetle, o kafa yapısına ulaşan adam bir şekilde kazanıyor. Nasıl bir kafa yapısı, öyle "günde 14 saat çalışmaya hazır olmak" falan değil dediğim, saat mevhumunu dahi unutturabilecek kıvamda çalışmaktan bahsediyorum. Dizi dizi kitapların dipnotlarına kadar sorulabilen, hatta kitaplarda değil de güncel yayınlardan sorulabilen bir sınav için ezberin kitabını yeniden yazmaktan bahsediyorum. Öyle bir sınav ki (güncel soru sayısını hatırlamıyorum), %10-15 civarı soruyu yapamayanlardan (yanlış yapmak değil, boş bırakmak, fikir dahi yürütememek) Türkiye derecesi çıksın.

Kişi eğer bu zorluğu "ben göğüslerim" diyorsa ve poposunu sandalyeye mühürleyebiliyorsa kazanır. Ha olur Hacettepe Dermatoloji olur, olmadı Van Genel Cerrahi olur. İlla olur yani, açıkta kalmaz.

Kişi bazlı değerlendirecek olursak, TUS için herkesin kendine ait bir öyküsü vardır. Çoğu için klasik ÖSS başarısı -> Tıp Fakültesi -> Haliyle TUS denkleminden giderken dahi arada kişisel özellikler etkili olur. Ben mesela sadece ve sadece ağız burun bakmaktan ve rektal tuşa yapmaktan uzak kalmak için girdim ve ona uygun bir bölümdeyim şu an.

Pratisyen kalmak ülkemizde doktor olmamakla eş tutuluyor. Buna kızmıyorum, öyle öğretilmiş çünkü. Neyimiz düzgün de, halk pratisyene hak ettiği değeri versin? Kendi ailem (eşim, annem, babam vb) dahi uzman olduktan sonra doktor olmuşum gibi tebrik ettiler yahu valla bakın, şaka değil ("E artık bize de 3 gün rapor yazarsın?" diyor, "iyi de onu yıllardır yapabiliyorum?" dediğimde devreler yanıyor, düşün bak). Bu sebeple insanların pratisyen olarak kalmak istememelerinde bunun da etkisinin olduğunu düşünüyorum. Halbuki birinci basamak (pratisyen hekim tarafından yürütülür) sağlık sisteminin omurgasıdır, omurgası olmalıdır veya.

Neyse umarım açıklayıcı olmuştur. Sevgiler.

gonion

@vedatchilipeppers, biz anlaşamadık sanırım. ben pratisyenliğe değiyor mu demiyorum. pratisyenlik seçme olanağı varken(parası da ortalama üstü) tus'a girip daha fazlası için uğraşanlardan bahsediyorum. tus kazanmış ama günde 15 saat çalışan, güvenlikle gezen, bin türlü insanla uğraşan doktorların pratisyene göre elde ettiği şeylerin bu kadar zahmete sıkıntıya değmeyebileceğinden bahsediyorum. yani bence pratisyenlik seçmek makulken niye bu kadar riske giriliyor diyorum. yani dediğin gibi para da bir yere kadar, kendini o kadar öldürmeye gerek var mı diyorum.

tabii ki bunu bile isteye seçenler var ve saygı duyuyorum, olmasalar insanlık ne hale gelirdi elbet. sadece, tus'un doktorluk serüveninin kaçınılmaz parçası gibi mi görüldüğünü merak ettim, alternatifi de gayet çekiciyken.


@gonion, çok güzel açıklayıcı olmuş hocam, teşekkür ederim. işin sosyal boyutu da önemli ama "elalemin götüne parmak atmak istememek" de benim açımdan gayet makul ve ikna edici bir açıklama heheh.

Bruce
1

mobil görünümden çık