Peki ya o acı dayanılmaz olursa ve tek çareyi hayata son vermekte görürse insan? Zayıflık, kaçış ama en azından öldükten sonra acı da yok tıpkı doğmadan önceki gibi. Ahhhhh doğmadan önce ne kadar huzurluydum. Tamam dünya iyi hoş güzel mutlu anları şeyleri detayları yığınla ama işte hepsini gölgede bırakacak böyle acılarla da dolu. Kaçış da yok, ailesiz yetişen birisi büyür evlenir hayatının aşkıyla ve eşi bir kazada ölür mesela. Sırf kaybetmekten korktuğum için bağlanmak istemiyorum kimseye. Keşke ölümsüz olsaydık ya da hiç doğmasaydık ya da adaletli bir öteki dünya sistemi sahiden var olsaydı.
Vamık Volkan-Gidenin Ardından. Belki az da olsa yardımı olur.
"Peki ya o acı dayanılmaz olursa ve tek çareyi hayata son vermekte görürse insan?"
İntihar öyle kolay bir şey değil rahat ol, ne kadar üzülsen de kendini kesemezsin çat diye. İncelemedim ama bu durumlar intiharların %0.1'ini bile kapsamıyordur diye tahmin ediyorum.
Kendin ölmekten korkmuyorsun, ama en yakınlarının ölmesinden korkuyorsun. Onları kaybetmek istemiyorsun, bu da kendini düşündüğün için. Ben çocukluğumdan beri annem uyurken gidip dinlerdim nefes alıyor mu diye. Çünkü beni orta yaşlılık döneminde dünyaya getirmişti, kendimi bildim bileli bu duyguyla yaşıyorum. Şimdiye kadar beni rahatlatan düşünce şu söz olmuştu: ölümden korkmuyorum, çünkü doğmadan önce milyarlarca yıl ölüydüm. bence dindar insanların tasalanması lazım. onlar cehenneme gitme korkusu taşır, inançsızlar bunun da gerçekleşmeyeceğini bilir. bazen cehennem de olsa gideyim derdim, yok olmaktansa cehennemde yanmak daha iyi. aslında öyle değil işte. ayrıca ölümden neden korkulur ki? şu an yaşamanı ölüm denen naneye borçlusun. ölüm diye bir şey olmasaydı sıra bize gelmezdi.
Özünde herkes bencil, duygularımız karşı taraftan ziyade onların bizde uyandırdığı duygudan ibaret. Acaba karşı tarafa bizden bağımsız olarak mı sevgi duyarız yoksa onun bizde uyandırdığı içimizdeki kendi duygularımızı mı severiz, bu ayri bir konu.
Ölüm varken ben yokum ben varken ölüm yok gibi düşünceler de ölüm acısını değil ölüm korkısunu azaltır belki. Ama işte, yaşam boyunca bir daha asla göremeyecek olmak ve hatta yok olmaları düşüncesini bastırmak ve hazmetmek hiç kolay değil. Ne demek yok olacaklar yahu? Yazarken bile gözüm doldu, ıslandı. Şimdi hep böyle değilim, sadece bazı geceler böyle yoğun duygular ama daima geceleri. Gündüzleri hiç olmuyor.
Aklımdan hiç çıkmayan şeylerden biri de ailemden birinin ölme ihtimalinin (daha doğrusu gerçeğinin) var olması. Hani, bazı insanlar hayatı dolu dolu yaşar, hep güzel ve tatlı şeyleri tadar, yepyeni heyecanlar peşinde koşar, gerçek anlamıyla hayatı yaşar ya. İşte, beni üzen şey bu bahsettiğim insanlar arasında annemin ya da babamın olmayışı. Hiçbir zaman tam anlamıyla yaşadıklarını düşünmüyorum. Hep bir geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı ve ömürlerinin giderek tükenmesi. Ekşi Sözlük'te bir entry görmüştüm. "Yaşamak bazılarına bahşedilmiş bir ayrıcalıktır, diğerleri ise sadece var olurlar." minvalinde bir şeydi içeriği. Hayat akıp gidiyor ama ailem mutlu değil ve sadece yaşıyorlar ama tatmin olamamış, en ufak bir şeyin kendileri için haddinden fazla lüks kaçtığı bir vaziyette. Vefat ederseler en çok da kendimi suçlayacağım çünkü onların şu zorlu yaşamında yüklerini sırtlayamadım...
Olduğu gibi kabul ederek baş edilir. Aslında ebeveynin vefatı "baş edilcek" bişi değil. Umarım hiçbiriniz karşılaşmazsınız ama hayatta baş edilecek çok başka acılar var. Onlarla bile baş edebilenler çok. Başedemeyenler de yitip gidiyor.
"ölüm acısı öyle bir şey ki keşke hiç doğmasaydım dedirtiyor insana bu acının korkunçluğu" düşüncen bir başkasına göre şımarıklık, hafiflik olabilir. "adamın hayatı ne rahat ki milyarlarca insanın yaşadığı ve yaşayacak olduğu bi olguyu düşünüp düşünüp dertleniyor" diyebilir.
Düşüncelerini disipline etmezsen onların kölesi olursun. Olumsuz düşünme. Olumlu düşün. Elindekilerin kıymetini bil.
Mesela sen benim evladım olsan değiştiremeyeceğin şeylere yanıp yıkılman, olgulara çoğunluk olumsuz yönden bakman beni kahrederdi. Bu kahır ağacın içindeki kurt gibi beni yer en sonunda da bitirirdi. Ailene kendine daha fazla bunu yapma. "Tamam dünya iyi hoş güzel mutlu anları şeyleri detayları yığınla 'ama' işte hepsini gölgede bırakacak böyle acılarla da dolu." deme. 'Ama' her zaman öncekini siler sonrasını geçerli kılar.
"Tamam dünya acılarla da dolu ama iyi hoş güzel mutlu anları şeyleri detayları bu acıların hepsini gölgede bırakacak kadar yığınla." de.
Senin beynin kimyasalını değiştirmek için ihtiyacın olan tek şey düşünce tarzını revize etmek. Ne kadar erken o kadar iyi.
(yolladığım videoyu izledin mi?)
Ölüm tek gerçek. Annem 80 yaşında vefat ettiği zaman içimden bir şeyler koptu. İnsan "keşke hasta olmasaydı" diyor. Ama bu yaşına kadar yaşamışken "keşke ölmeseydi" diyemiyorsunuz. Hepimiz öleceğiz. Allah sıralı ölüm versin.
geçtiğimiz hafta arkadaşım intihar etti. salya sümük ağladım. kabullenemedim. uyuyamadım. passiflora al dediler aldım. mal gibi yaptı. ağlamamam, güçlü durmam gereken yerlerde ağlamamaya çalıştım. boğazıma saplanan acıyı hissettim.
ölümünün ertesi günü cenaze çok zorluydu. dostlarla konuşarak atlatmaya çalıştım. ağladım ağlayabildiğim kadar.
sonraki gün her şeyi geride bıraktım. telefonumu, arkadaşlarımı. Sadece ailemi ve yeğenimi attım arabaya. gezdik, yürüdük, yemek yedik. yeğenim 4 yaşında bir şımarık. o şımardıkça biz eğlendik. çok iyi geldi. kendime getirdi beni.
ertesi gün pazartesiydi. işe geldim. kabus gibiydi. bi passiflora daha. akşam eve gelince hüngür hüngür ağladım sevdiklerime sarılarak.
aradan 6 gün geçti. daha iyiyim. daha az konuşuyoruz hakkında. o gitmeyi tercih etti. kimse bir şey yapamadı. ben de yaşamayı tercih ediyorum. ağlamaktan yoruldum. arada zorluyor ama geride kalıyor bir şekilde.
Bir psikologa gözükseniz.
Sirf kaybetmekten korktugunuz icin kimseye baglanmak istememek cok da normal degil bence.