Aslında mümkün müdürden ziyade %0,0..01 kadar da olsa ihtimali var mı? Metafizik yok, ilahi güçler yok, big bang ve evrim var diye varsayarsak insan öldükten sonra bir şekilde yaşama devam edebilir mi farklı bilince transfer olmak ya da reenkarnasyon benzeri bir şey gibi? Bu konu üzerinde maddeci açıdan makaleler, teoriler mutlaka vardır diye düşünüyorum?




 

Bırak fiziken, metafiziksel olarak bile bazı inanışlarda yok. Budizmdeki reenkarnasyonda bilinç değil ruh beden değiştirir. Ali Veli rahmetli oldu, kedi olarak doğdu ve geçmiş hayatının tecrübelerini kullanıyor, Ali Veli olduğunu hatırlıyor diye bir durum söz konusu değil yani. Ruh bilinçten ayrı bir kavram bu inanışa göre. O kısmı düzeltmek istedim.

Bilim öbür taraf yok diyor. Uzun süreler tıbbi olarak ölü kalıp geri getirilenler de bir bok hatırlamıyor, yok yani öte taraf diye bir şey.

bos gezenin bos ustasi

Peki uzun süre ölü kalıp da hayata dönenlerden, beyaz tünel gördüğünüz söyleyenler, ruhunun uçtuğunu söyleyenler vb de oluyor?

Daha önce 2 kere uyurken ruhumun çekildiğini hissettim. Yani sanki elektrik süpürgesi gücünde bir şeye karşı çekiliyordum ve bunun bir şekilde ölümle bağlantılı olduğunu hissediyordum o an, kendime gelmesem o elektrik süpürgesi kuvvetinin kordon bağı gibi bir bağı koparacağını ve ruhumun bedenden ayrılacağını hissetmiştim. O dönemde nispeten inançlıydım ama şimdi zerre değilim, yine de o tecrübeyi yaşadığımı inkar edemem. Bu çekiliş hissi neydi? Acaba ölürken de mi bilinç öyle olacak. Keşke bilme imkanı olsa, bilgi sonsuz ama bilginin sınırı olması daha korkunç. Evrenin bir sınırı bir duvarı varsa insan kafayı yer o duvarın arkasına ulaşmak için, bilgi de öyle. Son dönemde simülasyon teorisi popüler oldu, zaten Matrix ile birlikte ben de buna kapılmıştım. Ama o da soruyu cevaplamıyor, öğrendik ki Zion da bir simülasyon tıpkı Matrix gibi, fakat eninde sonunda simülasyon olmayan evrene çıkmak zorundalar. İşte o evrenin dışında ne var... Evrenin dışı ile ölümden sonrasının bir şekilde bağlantılı olduğunu düşünmek istiyorum nedense. Keşke fotoğraf makinesi icat edilmeseydi, yalanlara daha rahat inanır ve kafa patlatmazdık cevapsız sorulara.

siyah giyen adam

bunun teknik kısmını bilmiyorum ama pratikte deneyimledim. Ölen insanları görebilen 2 kişiyi tanıdım. Bunlar para karşılığı bu işi yapan değil tam tersi ayıplanmamak için bunu gizleyen insanlar. Çok da tesadüf bir şekilde oldu. Doğorulayacak kadar da yanlarında kaldım. Kısacası günlük hayatımızın içinde ölen insanlarda var bu dünyada sadece biz göremiyoruz.

kompisko

bos gezenin +1

ruh, bilinç, vücut hepsi biyolojik şeyler aslında, ölünce karbon döngüsüne katılıyoruz yani her şey yok oluyor.

cedex

Bilincin elektronik ortamlara yukenmesi düşüncesi revaçta ama bilinç ne bilinmiyor o olay biraz karışık. Teknik olarak ölümsüzlüğün bulunması ölüm sonrası yaşamaya devamın sağlanmasından daha kolay gözüküyor şu aşamada. Kolay dediğim hücresel teknik aksaklıklara edilen müdahelelerin insani hastalık ve yaşlılıktan ölmeyecek hale getirecek kadar ilerlemesi ki büyük ihtimalle 1-2 yüzyıla çözülür.

passive aggressive

Ölüm sonrası yaşam mümkün değil.
Ölen organların değişimi 3 boyutlu yazıcıyla yapılmaya başlandı. Hepsi değil ama yakında o da olur.
Diyelim beyni ürettik, zihnni çözümledik, dijitale aktarabildik ve dijitalden ürettiğimiz beyne yükleyebildik.
Yine de eski beyin fiziksel olarak ölmüş olacak. Fiziksel olarak karbon döngüsünde yerini alacak. işlevsel olarak dijitalde olan yere kadar kalacak. Bizim yaptığımız sadece bir canlıyı yaşadığı zamanı kapsayacak şekilde bir anlamda klonlamak olacak.
İki ayrı beyne yükleme yapıldı diyelim ikisinin aynı konuda farklı seçimler yapması söz konusu. Yeni klon yaptığı ilk seçimden itibaren klonlandığı kişiden farklı biri olur. ("Bizi biz yapan seçimlerimizdir" aforizmasının yeri ve zamanı bence)

Ölmek üzereyken görülen ışığın nedeni biliniyor. Yanlış hatırlamıyorsam amigdalanın sadece doğum ve ölün anlarında salgıladığı hormonla ilgili bi durum.
Amigdala salt karanlıkta bazı hormonlar salgılıyor, deri vasıtasıyla ışığı algılayabiliyor... üçüncü göz gibi.
Karanlıkta ve gece uyumamız bu nedenle önemli. Amigdalanın çalışabilmesı lazım, o biz uyurken bizim için çok önemli işler yapıyor.

Cevapsız soru yok, bizim henüz cevabını bulamadığımız sorular var. Biraz sabırla bol çalışmaya aşılacak bunların hepsi. Bizim göremediklerimizi çocuklarımız, torunlarımız görecekler. Tıpki ananemzin cep telefonunu göremeyip bizim görebildiğimiz gibi:)

hayat aklini konusacak bir filozof uret
1

mobil görünümden çık