Bu iki farklı terbiyeden ve öğretilerinden istifade etmek istiyordum. Belki ortaya yeterince çekici bir soru atarsam bunu sağlayabilirdim. Bir süre düşündükten sonra,
-En büyük sermayem olan ömrümü ne üzerine yatırmalıyım, diye sordum.
Denizci söze girdi.
- Kendinin!
-Ya nasıl olacak o, diye irdeledim.
Derviş, denizciden müsade alarak,
-Eğitilerek, dedi.
-Neden eğitilmeliyim?
Denizci,
-Daha iyi olmak için.
Bu iki ihtiyarın aralarında gizli bir anlaşma varmış gibi birbirlerinin sözünü devam ettirmesi beni şaşırtmıştı. Denizci açıklamaya başladı.
-İnsan, doğumundan ölümüne dek sefere çıkmış bir gemi kaptanı gibidir. Deniz onu annesiymiş gibi besler, dalgalar babasıymış gibi ona mücadeleyi öğretir.
Derviş,
-Güvertede insan eksik olmaz. Sefer boyunca biri biner öteki iner. Kimin senin gerçek yoldaşın olduğuna işaret ederler. Yanaştığın kıyılardan, pazarlardan alınmış mallar yüklenirsin. Ama hiçbiri senin değildir. Bir sonraki kıyıda teslim edeceksindir. Tıpkı hayatında sahip olduğun eşyalar gibi.
Artık sırayla devam ediyorlardı. Denizci,
-Bir batarsın, bir çıkarsın. Kimi zaman fırtınaya yakalanırsın. Ama unutma. Deniz, gemiye girmedikçe gemi batmaz.
-Tıpkı dünyanın ve bizde uyandırdığı heveslerin kalbimize girmedikçe etkisiz olmaları gibi. Dünya'da yaşarsın.
-Denizde seyahet edersin.
-Dünya'dan fayda görürsün.
-Denizden de!
-Fakat dünya mel'undur. Sana zarar verecek şeylerle örtülmüştür.
-Deniz yaşlı yada çocuk olmanı umursamaz. İçine düştünmü bütün benliğiyle boğar seni.
-Kendini eğitmelisin. Bedenini, nefsini terbiye etmelisin. Eğer düzgün binersen gemine, ahire gideceksin. Dümeni gemiye bırakırsan, denizin dibine...
Akşam ezanı okunmaya başladı. İkiside kalktılar. Derviş camiye, denizci limana doğru gitmek üzere ayrıldı...
Peki ya siz ömrünüzü birşeye adasanız bu ne olurdu?
Bilim. Öğrenmekten aldığım keyfi başka hiçbir şeyden almadım.
Okumak (kitap)
Dinlemek (müzik ) misal:youtu.be
İzlemek (film/dizi)
Yazmak.
Unutmadan tabii ki gezmek.
birden fazla şey olacak ama rusça ve almanca. yanında buz hokeyi de olursa güzel olur. buz hokeyi için eğitmenlik olur, kulüpte herhangi bir pozisyonda çalışma olur vs... hani "galatasaray kazanınca size madalya mı veriyorlar, neye seviniyorsunuz?" diyorlar ya. hah işte tam olarak o madalya verilen, kulübün bir parçası olan adam olmak isterim. takım falan fark etmez pek. veya işte küçük bebelere ders vereyim, böyle 6 yaşında viju viju kayan çocuklar bana "hocam" desin, 20 yaşına geldiklerinde omsk'ta, petersburg'da pak peşinde koşsunlar. spor yapsınlar, sağlıklı olsunlar, bayramda elimi öpsünler.
o olmayacaksa da rusça ve almancada uzmanlaşmak, becerebilirsem akademik olarak bu dillerle uğraşmak isterim. şu an zaten rus dili ve edebiyatı okuyorum, bir yandan da almanca öğreniyorum. her şey istediğim gibi giderse 10 sene sonra baklava desenli kazağım ve yuvarlak camlı gözlüklerimle ZDF'de, RTR'de "yav şimdi bunun akp'yle ne alakası var"la başlayan alevli cümlelerimle boy göstercem, ölümüne tartışacam. filolog bey diyeceksiniz.