No pain no gain
Kitap dolu bir evde yaşama hayali ile.
okuduğum bölümü çok seviyorum. maç izlemeyi de. nerede kim şampiyon olacak, 10-12 sene sonra dünya kupası hangi ülkede düzenlenecek vs. böyle şeyleri düşünmek bile mutlu ediyor.
23 yıllık nispeten kısa ömrümde öğrendiğim bir şey varsa o da mutluluğun cidden büyük oranda içten geldiği. tabii insan daima şartlarını iyileştirmek, ilerlemek için çaba sarf etmeli ama şu veya bu sebep mutlu olmak için tek başına yeterli olmuyor. sadece kendi değerine güvenmen ve etrafına küçük dış mutluluklar serpmen lazım bence.
kendi değerinden kastım kalkıp da filozof olmak değil bu arada. diyorum ya benim adıma maç izlemek veya bu bölümde okumak bile bir çeşit değerdir. bana özel, benim sevdiğim, benim kontrolümde olan şeyler. maç izlemek ya da bu bölümü okumak için birinin onayına, sevgisine, ilgisine falan ihtiyacım yok. gavurların deyişiyle, "that's my thing". ben yapıyorum, ben seviyorum.
"neyi seviyorum? sevdiğim bir şey yok ki?" diye düşünüyorsan da denemeye devam et. bana hep kızarlar antin kuntin her şeye merak saldığım için. öyle olmasaydı ben de mutlu olmayacaktım. denedikçe, gördükçe buluyorsun seveceğin şeyleri. kimse durduk yere, öylece, yataktan kalktı diye mutlu olmaz bence.
maruz kalmak istemediklerimden kaçınmak. yani olmasını istediğim çok büyük hayaller kuramıyorum ben de, ama nasıl hissetmek istediğimi biliyorum ve bunu bana hangi koşulların sağlayacağını az çok tahmin ediyorum. hayalden ziyade hedef oluyor bunlar. o noktaya geldikten sonra da "ee şimdi?" demem mümkün, ama o vakit de bambaşka bir insan olacağım. bunu o zaman düşünürüm :d
yani şimdini, neden kötü hissettiğini, ne istediğini, bunu bulmak çok zorsa ne istemediğini eleyerek karar verip hedefler koyabilirsin. küçük hedeflerle adım adım ilerlersin, her yeni gün için bir sebebin olur.
Bebelerimin bana muhtaç olması eşimin beni sevmesi
Fi
(Şaka şaka)
Daha fazlasını elde etme isteği
Kısa vadede bahar ve yaz mevsimi.orta vadede oğlum.uzun vadede ahiret motive ediyor beni.
1- annemi mutlu etmek
2- etrafımdaki canlıları doyurmak
3- yaptıklarımda biraz daha iyi olabilme isteği
ben hayalim amacım yok diyeni ianlamıyorum hiç mi hayalin yok?
hiç mi hobin yok? hobilerini yapmak için alman gereken malzemeler, alacağın kurslari şehrinde, yakın şehirlerde veya yabancı ülkelerde gezilecek merak edilen yerler yok?
sana önerim maddi durumuna göre kendine 1-2 ay sonrasına, yaza ve önümüzdeki yıl sonuna yaklaşırken yılbaşına doğru gezmelik şehirler bul.
şehirleri, konaklayacağın yerleri orada yapılacak aktiviteleri araştır.
Param yok diyorsan kendine ufak da olsa bir iş bul, okuyorsan part-time işler bulabilirsin.
Çalışıyorsan işyerinden izinlerini hesapla kaç gün nereye gidebilirsin, 2018 tatillerini çıkart birbirine bağlayarak en uzun nerede ne yapabilirsin
böyle planlar yapmaya başladıkça sabah uyanmak için motivasyonun da olur, gördükçe hayattan aldığın zevk de artar.
en kötü kendine kitap hedefi koy, farklı farklı kitaplar oku
Yapmam gerekenler veya yapmak istedigim, "Sirasi gelince yaparim" dedigim seyler var ama bir amacim, "Uzun vadede su olayim" diye bir hedefim yok. Dolayisiyla, "Yonum su, rotam soyle" diye bir hayatim yok ama sorumluluklarim var.
Acikcasi bunu rotali, yonlu yasamaktan daha guzel buluyorum. "Sunu yapacagim" diye hedef koyup yasamak anlamsiz geliyor bana. Ulasip ulasmayacagin belli olmayan bir hedefe tum cabani verince hayati kaciriyormus gibi geliyor.
"Hayat bir yolculuk ve gidecegin yer zaten ayni" temasini daha cok seviyorum. Hayatinda gidecegin, ulasacagin yer iyi de olsa kotu de olsa sen ayni sensin. Sen ayni kaldikca iyideki algin da, kotudeki algin da cok farkli olmayacak. Bu yuzden, yoldan ve yolculuktan zevk alinmadigi surece hedefin pek bir anlami kalmiyor.
Is gelip üğpoıuy'un dedigi yere dayaniyor. Sabah "Bakalim bugun ne olacak" diye merak ederek kalkiyorum, hayatimi elimde cekirdegimle dizi gibi izliyorum. Oyle olay olmuyor cok fazla, daha cok slow tv kivaminda. Norvec'teki 7 saatlik tren yolculugunu ilgiyle izleyen gibi insanlar gibi hayati izliyorum. Bazen kotu oluyor, bazen iyi oluyor ama oluyor. Her gun kesfettigin bir sey oluyor mesela, sacma bile olsa, onlar cok keyif veriyor.
terelelli temcik'in "kendinin sıradan biri olduğunu fark etmek" basliginda bir entry'si var mesela, soyle diyor:
"çekoslavakya'da iş aramaktan, otostopla küba'ya gitmekten, evde taze fasulye yerine çin yemeği yapmaya çalışmaktan, beslemek için satılık iguana aramaktan, uzakdoğulu ya da zenci sevgili arayışından, senden başkasının okumadığı dergilere abonelik ücreti ödemekten vazgeçildiği andır.
evet, hayat kısa ama beyhude yere yormamak lazım bünyeyi; farklılık uğruna kafayı bite sokmamak lazım.
belki de naif değişikliklerle arada sıradanlığı kırmak daha caziptir.
ne adamlar gördüm bir sene çinde yaşamış mesela; tek tespiti; -abi yemekleri çok kötü- oluyor. ne hayatı vasat görünen insanlar var; öyle bir keyif alıyor ki oturma odasını boyamaktan, insan onu tom sawyer sanıyor."
benim gozumde de iste butun mesele bu.