İşten veya okuldan çıktınız, eve doğru yürüyorsunuz. Çıktığınız yer ile eviniz çok yakın mesafe, ortalama 15-20 dakikalık keyifli bir yürüyüşle evinize varabiliyorsunuz. İnanılmaz huzurlu bir yol, sağı ve solu yüksek ağaçlarla çevrelenmiş, ağaçların sokağa sağladığı gölge sizi inanılmaz rahatlatıyor. Sokak çok arabanın geçtiği bir sokak değil. Arabaların geçmesini bırakın, park eden araba bile yok. Yerde arnavut kaldırımları öyle güzel bir nizam ile döşenmiş ki, ayakkabınızın tabanında en ufak bir girinti çıkıntı bile oluşmuyor. Dünyanın en pamuk yüzeyinde adım atıyorsunuz sanki. Hava güzel, sokak gölgelik, kuşlar ötüyor.
Sokakta yürürken karşınızda küçük bir nokta halinde bir adam görüyorsunuz. Birbirinize doğru yürüdükçe adamın kapladığı alan genişliyor, görüş açınıza girdikçe ise adama içten içe üzülmeye başlıyorsunuz. Çünkü adam inanılmaz donuk, düşünceli ve sıkıntılı. Duruşundan bile belli. Yani belli ki bir sorunu var. Koskoca sokakta iki kişi, yan yana geçince mutlaka selam vermek gerekir, belki de hal hatır sorar moralini düzeltmeye, derdini dinlemeye çalışırsınız. Belki de size hiç bakmayacak, dümdüz geçip gidecek yanınızdan.
Adam iyice yaklaşıyor, kafası hep yerde, hiç kaldırmıyor, neredeyse sokağı ezberlemiş diyeceksiniz çünkü sokağın her köşesini biliyormuşçasına yürüyor. Tam size yaklaşınca kafasını kaldırıp sizi durduruyor, selam veriyor, kendini tanıtıyor.
Adam 32 yaşındaymış, bir çocuğu varmış, 4 senelik evli. Bir önceki işi iyiymiş ancak müdürüyle anlaşamamış. Sizin de dinlediğinizi görünce iyice şevkle anlatıyor. Sanki bu diyaloğun sonunda hayatın anlamını bulacak. Gözlerinden ateş çıkıyor. Size biraz da inanmış, ses tonundan ve mimiklerinden belli. devam ediyor, işten çıkarken toplu bir para vermişler. Yaklaşık 70.000TL. Yeni iş bulabilmesi çok zormuş, elindeki bu toplu parayla iş yapacak, kendi işini kuracak. Zaten küçüklükten beri hayali de buymuş. Diyor ki acil iş kurup eve para götürmem lazım, hanım çalışmıyor, çocuk da masraf kapısı.
Sonra biraz durup asıl soruyu soruyor size, üstat diyor, bana öyle bir iş fikri ver ki, riski minimum olsun. 70.000TL ile kurayım bu işi, çalışayım, para kazanayım. Eskisi kadar kazanmak veya zengin olmak derdim yok ama yavaştan büyüyecek potansiyeli de olsun. Ne yapayım, ne yapılır bu 70.000TL ile?
Cevabınız nedir, ne diyeceksiniz adama?
1- iç çamaşırı tükanı, bildiğin doncu
2- Bir çeşit gıda işi, gece açık olan ufak büfeler yerine göre iyi iş yapıyorlar.
Gelinlikçi, pabuççu ufaktan başlayabilirse bu parayla belki ama zor yani daha azıyla başlayıp köşeyi dönen ahbaplar var ama herkes yapamaz. Bu insanlar bile doncuyu tavsiye ediyorlar.
70.000 lira ile kurulacak minimum riskli iş yok. o para da batar.
onu koysun bi kenara, çoluğunun çocuğunun ilerideki eğitimine, sağlığına garanti olsun, kendi de girsin bi işte çalışsın.
70.000 lira hayalim diye kendi işini kurup büyütecek kadar bir para değil. şuraya yazıyorum, maksimum iki seneye kadar o parayı batırır, dünya kadar da borca girer. kurduğu işi batırmıyorsa bile daha fazlasını borçlanır, belki evini geçindirir ama bir eli de sürekli borçta olur.
girsin bir işe çalışsın. maceraya gerek yok.
kaç tane böyle düşünüp düşünüp şirket kurdurmaya, dükkan açmaya gelen adam iki senede battı gitti.
ha şöyle. türkiye'de hiç olamyan ya da çok az olan bir sektör bulursunuz, bunu işletebilecek yeterli donanımınız vardır, yeterli bağlantıları da kurabilecek güçteyseniz olur o iş. örneğin akişkanlar mekaniği üzerine doktora yapmış bir mühendisseniz bu konuda firmaların da üstüne atlayacağı bir ürün tasarlayıp üretebilirsiniz.
yoksa çiğköfteci açmak falan kurtarmaz.
Aklım o güzel sokakta kaldı ama az sonra bitcoinciler damlayabilir buraya :)
"70000 TL ile kurulacak en iyi/risksiz iş nedir?" sorusunu bu kadar güzel sormak çok iyiydi ama sinirlendim yav. Böyle mi bitecekti bu güzel hikaye?
Cevap: Bilmiyorum. Kafasına göre takılmasını söylerdim. (Maksat cevabım silinmesin)
@m e b, artı bir :)
değil 70 bine, daha azına yapılacak o kadar çok iş var ki...
mesela toptan çorap alıp pazarlarda satmak. günde 500 tl kazanmak mümkün, en az! sağlam bir toptancı buluyor ve 10 bin tl'lik mal alıyorsunuz. bir araç ve yanınızda size eşlik edecek bir akraba/arkadaş şart.
ve vesaire...
geçen bir arkadaş daha sormuştu duyuruda ona da aynı şeyi söylemiştim. Avm'lerde 2 liralık kahve satan stantlar var, onlardan açın. Galiba Franchise bedeli tam o aralıkta.
yahu basit bir soru sormak için resmen edebiyat parçalamışsınız. :)
dün ofisin karşısında dershanelerin altında bir tost yedim acayip güzeldi. minik masalar tabureler falan adam güzel ambiyans yapmış. dedim tost işinde para var. bir de seyyar pilavcı diyorum. bir de sabahları seyyar börekçi. gıdada para var.
70bin TL ile ne iş kurulur sorusunu sormak için bu kadar ebebiyat niye? niye bu kadar iflah olmaz romantiklersiniz? ciddi soruyorum ya, pembe bulutlara basa basa yürüyeceğinizi falan mı sanıyorsunuz? olmayınca bir kenara çekilip yastığa kapanmalı ağlıyor musunuz?
bu kadar ebebiyat parçalayan bir iflah olmaz romantiği iş hayatında parçalarlar. yerler. harcarlar. ya o kafasını değiştirip reel hayatla tanışıp yatırımını ona göre yapsın, ya da gitsin o parayla peçete alsın.
arkadaşlar güzel cevaplar geliyor da gerçekçi olalım. ben kimsenin hevesini kırmak, ticaretini baltalamak istemem, yanlış anlamayın. yapan adamların defterini tuttuğum için neler çekiyorlar, neler yaşıyorlar bildiğim için konuşuyorum.
70.000 liraya çok güzel tostçu, kokoreççi, seyyar pilavcı açılır. siz sadece pilav arabasını, pirincini, yağını, tavuğunu falan düşünüyorsunuz. bu adam vergi mükellefi olacak, maliyeye ayrı, belediyeye ayrı harç verecek, ecrimisil verecek. paranın önemli bir kısmı daha tek tabak pilav satamadan bunlara gidecek. her ay vergi verecek, bağkur ödeyecek, dükkan varsa kira ödeyecek, stopaj ödeyecek, dükkan yoksa ecrimisil ödeyecek. kaçak yapayım desen mafya çökecek. öyle tost yerken vay bu işte iyi para var demeyle olmuyor. keşke herkes tost satıp sadece onun parasını kazansa. sonra kirası vergisi üst üste binince düğüm olup dükkan kapatıyorlar, olan o baştaki 70 kağıda oluyor. biraz daha cesur olan kredi alıp idare etmeye çalışıyor, yine olmayınca bi de o giriyor.
pazarda çorap satmak beleş mi sanıyorsunuz? ya kaçak satıcan, zabıta kovalayacak, ya belediyeye tezgah için sağlam indireceksin. ayrıca onlar da basit usul falan ama vergi mükellefi. öyle pazarın bi köşesinde sigara kartonunu ters çevirip üstüne çorap dizmekle olsa keşke.
vergi mükellefiyetini düşünmüyorum. tertemiz vergisiz safi kardan bahsediyorum. valla bu ülkede vergi vermek bence enayilik. baksanıza suyun başındakiler vergi vermemek için vergi cennetlerine gidiyor ben enayi gibi niye vergi vereyim ki?
bir mali müşavir olarak söylüyorum bunları...