Diceksiniz ki onun filmi var matrix diye. Evet var, asıl anlamak istediğim ise mutluluk dereceniz ve yıpranma payınız.
Saygılar.

acı bizim işimiz. since 1986.
cevap : b


Tatlı uykulu ölüm


Bildiğimiz fiziksel uykudan bahsediyorsan, yatağa girip pofuduk yorgana falan sarılacaksam, acılarla uyumayı bile mutlulukla yaşamaya tercih edebilirim. Uyku öyle kutsal, öyle yücelerden yüce bir şey.
Matrix’imsi gibi diyorsan, fark etmez. İster acıyla yaşa, ister tatlı tatlı uyu; kendinlesin ve kişi değişmedikten sonra çevre koşullarını (uç durumlar değilse, açlık sınırının üstündeyse ve güvenlik varsa, acı dediğimiz fiziksel acı değilse) tamamen şinanay olduğunu düşünüyorum. Mutlu olanilen kişi zamanla kötü duruma da bulabilşyorsa çözüm bulur, bulamıyorsa zaman alsa bile bir noktada alışır. Mutsuz kişiyi Phuket’e koysan bir süre sonra yine mutsuz olur. İyi şartlarda yaşamak varken kötü olanda kalıp mutsuz olmak değil kastım ama çevre koşulları mecburen değiştiğinde bocalama döneminden sonra yine kimsen ona dönüyorsun. Kendinden kaçılmıyor özetle. Her koşulda kimsen osun.
Bir de “Hayatımız simülasyon” diye panik yapmaya da gerek duymuyorum. Yaşadığımız şey yalansa bile gerçeği bulacağımız bir çözüm olmadığı sürece, bu yalan şey elimizdeki tek gerçek. Onunla ne yapıyorsan osundur.


Ap koyup ex koyup, içine de roj koyup uyumak. Kaynanamın adını da kuyruklu yılan koymak.


bunun filmini yaptılar.


Böyle bırakınca troll deyip kızıyorlar, o yüzden ciddi cevabımı da yazıcam.
Bence sizin senaryonuzdaki iki seçenek arasında pek bir fark yok. Fark olmamasının sebebi şu ifadede gizli: ''...hayatınızın sonuna kadar...''
Varoluşun yegane amacı varoluşu devam ettirmek, yani ölümsüzlük. İnsanlar bunun mümkün olmadığını (henüz) kesin olarak bilmelerine rağmen hala geride bırakacakları halde çocuklar yapıyorlar. Tüm sevenleriyle tanışamayacakları halde kitaplar yazıyor, şarkılar söylüyor, filmler çekiyorlar. Meyvesini yiyemeyecekleri ağaçlar dikiyorlar. Tanrıya ve öbür dünyaya inanıyorlar. Bilimi ve teknolojiyi geliştiriyorlar. En azından kahramanca ölmenin fantezisini kuruyorlar...
Acı ve zevk, keder ve mutluluk, biri olmadan diğerinin bir anlam ifade etmeyeceği duygulardan ibaret.
Ha, fiziksel mevcudiyet içeren ölümlü bir hayat veya bir gün gerçek olma ihtimali taşıyan bilimkurgu senaryolarındaki gibi fiziksel varlığın olmadığı ama bilincin dijital de olsa sonsuza kadar varolduğu bir hayat arasındaki tercihimi soruyor olsaydınız, hiç düşünmeden ikinciyi seçerdim.


bence mutlu mesut simülasyonda yaşamak iyi fikir.


ikisi de değil. acıdan zevk almak. böylece hiçbişey canınızı sıkamaz.


Astanede ayılmayı tercih ederim be.


deveye sormuşlar: inişi mi seversin, yokuşu mu? diye. "düz yola kıran mı girdi" demiş.
ortası yoksa hapı içip leyla yaşayalım, uyuyalım, ölelim; ne olacaksak olalım. yetti gari...
