2006 öncesi lise okumuş hatta anadolu-öğretmen ve fen lisesi okumuş olanlar
ben kazanamadım lgs'yi yalan yok, gittim ilçemdeki-ilçemin adıyla anılan lisede okudum- kimse bize oğlum hayatını değiştirecek bir sınav bu demedi. ben de o zamanın en popüler kitabı olan kırmızı renkli tüm dersler kitabından sorular çözerdim. neyse işte. malum artık teog anneleri falan diye bir şeyler var. baya dert ediyor insanlar.
ben dert etmediğimden/ edemediğimden sizlere soruyorum. kazanan insanlar bilinçli olanlardır belki bilinçli olup kazanamayanlar da olabilir diye okumuş olanları soruyorum.
soru ne pampa ?
bilinçli olup olmamak mı ? ben 94 ilkokul 5. sınıf sonrası anadolu lisesine girdim o zamanlar sadece il merkezlerinde 1 tane anadolu lisesi vardı ve her şehirde yoktu . ben anadolunun küçük bir ilçesinde okuyordum .. mahrumiyet bölgesi hala da.
ankara istanbul izmir veya kendi şehrinde varsa orayı seçebiliyordun . bana sınavdan bir gün önce yarın sınava gireceksin dediler , sınav günü erken kalkıp 3.5 saat yol giderek sınava gittim girdim bunun dışında bir şey yapmadım .
fen lisesi için yalan yok son yıl bizi ücretsiz dersaneye aldılar . o zaman çalıştık dersane sınavları ile herkes kadar. bunun dışında öyle 3 5 yıl öncesi çalışma filan yoktu .. son yıl bile gidilirse sadece dersaneye gidilirdi ki onunda yarısından fazlası kahvede okey batak bilardo oynamakla geçmiştir. aylık sınavlara girip çıkardık..
hatta şöyle söyleyeyim yaşadığım şehirdeki fen lisesini değil de farklı bir şehirdeki fen lisesi kazandığım için gitmek istemedim okuduğum anadolu lisesi daha iyiydi ordan . sonra yaşadığım şehirdekine yedekten girmiştim .
stress filan hak getire , nerde itlik pustluk var onun peşinde koşuyorduk ..
okuduğum anadolu lisesinde 100 kişilik dönemin 60'i benimle birlikte aynı fen lisesine geldi . bu işler öyle çok süprizlerle olabilecek şeyler değil , anne babalar çok anlam yüklüyor günümüzde çocuklara . çocuk neyse zaten belli ediyor kendisini.
bahsettiğimiz şeyler türkçesi 5 çok zeki oğlumuz , ingilizceden hep pekiyi alıyo olayları değil .. bu kapasitedeki çocuklar için stres yada süprizlere pek yer yok .
o yüzden her yıl öss birincisi ile konuşma yapıldığında öyle çok çalışmadım günde 3 saat filan diye cevap veriyorlar..
soru ne anlayamadım.
bu kadar stres altında mıydınız? günümüzde malum baya stres altında oldukları dile getiriliyor.
özür dilerim soruyu unutmuşum.
1996-2000 anadolu, 2000-02 arası da fen lisesi okudum. açıkcası hiç öyle stres altında olmadım, belki de benim rahatlığımdan diyelim. ama o dönemde de öyle stres yapanlar vardı tabi ki
ailemin bana kurduğu bir baskı yoktu, ben de rahat bir tip olduğum için stresten ölmedim ama ortada kazanılması gereken bir sınav olduğunun bilincindeydim. ama üniversite dönemindeki kadar bilinçli olduğumu söyleyemem, o kadar kassaydım daha iyi bir okulda okurdum. 8. sınıfta dershaneye gittim sadece, 7. sınıfta deneme testlerine başlamıştım. hiçbir zaman çok çalışkan olmadım ama yapmam gerekenleri yapan bir öğrenciydim, bu sebeple anadolu lisesi kazandım ama potansiyelimin altında kaldığımı söyleyebilirim. bunu nereden biliyorum, daha bilinçli bir halde hazırlandığım öss'de daha büyük bir atılım yaptım, lgs'ye hazırlanırken bu bilinçte olsaydım muhtemelen daha başarılı bir lisede okuyabilirdim.
burada ince bir çizgi var; çocuğu o yaşta strese sokmak vs. sınavın önemini iyice kavramasını sağlamak. bence çocuğun o yaşta bu kadar "farkında" olması, bunun için strese girmesi insani bir şey değil. tabii kimse keyfinden bu strese sokmuyor çocuğunu, zorunluluk hali var. belki de bunu çözmek lazım, yani liseler arasındaki farkları minimum düzeye indirmek lazım ki o çocuğun geleceğinin şekillenmesi bu kadar erken bir zamanda gerçekleşmesin. bu açıdan düz liselerin kaldırılıp hepsinin anadolu lisesi yapılmasını olumlu karşılamıştım(en basitinden haftalık ingilizce ders saatinin artması açısından faydalı) ama o standartların hepsi yeterince oturtulamadı.
ben ondan biraz daha önce anadolu lisesini okudum ki, benim okuduğum dönemi de iyi dönemlerden sayamayız esasında; anadolu lisesi efsanelerinin son dönemiydi. dersler artık türkçe mi verilsin öss de türkçe soruluyor tartışmaları başlamıştı benim dönemimde.
Eskiden anadolu-fen liselerinde öğretmen olmak için sınav yapılıyormuş biz öyle duymuştuk ve en az 5 yıllık da öğretmen olmak gerekiyormuş. yani yeni öğretmen atamaları gerçekleşmez bu yüzden de tecrübeli eğitimcilerle çalışma fırsatınız olurdu. keza dersler ingilizce anlatıldığı için de ingilizce bilen öğretmenlerden (-ki tamamı öğretmenlik mezunu değildi, aksine odtü gibi okulların fizik bölümünü bitirmiş adam formasyonla öğretmen olup o anlatırdı fizik dersini misalen) oldukları için ufukları da biraz daha geniş oluyordu (dilin bakış açısına çok büyük bir katkısı var)
Ancak anadolu lisesi stresi ilkokul 3'de başlardı o zamanlar ailelerde. çünkü anadolu lisesi demek yekten iyi bir üniversite demekti. Bizim hocamızın anlattığı kendi hayatı misalen şöyleydi (bize o hatayı yapmayın diye anlattı)
demişti ki kendileri; ben okurken inşaat mühendisi olmak istiyordum, ancak bizim sınıf karar aldı hepimiz elektrik-elektronik mühendisi olalım ayrılmayalım diye, çocukluktan salaklık ettik bütün sınıf elektrik elektronik mühendisliğinde birleştik neredeyse, bizim için üniversite de lise gibi geçti (yani şöyle düşünün bu adam 12 yaşından itibaren sürekli bu heriflerle okumuş üniversite dahil; en az 13 yıl demek oluyor bu da; arkadaşlığı düşünün.)
sonra mezun olunca mesleğin bana göre olmadığını farkettim ve yapamadım beceremedim başarılı olamadım ve sevdiğim, seveceğimi düşündüğüm bu işi yapıyorum. siz de seveceğiniz işi yapın bu hayatta aileden bile daha önemli olan tek şey yapacağınız iş...
derdi, kendisinin bahsini ettiği elektrik elektronik mühendisliği odtü bu arada, keza ankara anadolu lisesi o zamanki mezun olduğu okul da. ve başarılı olamadığım iş dediği işten aldığı cep numarası bile ''lan acaba böyle bir numara var mıdır?'' diye aranan bir cep numarasıydı. yani başarılı olamadığı doğru değildi ancak mutlu olamadığı doğruydu.
bunu anlatma sebebin anadolu liselerinin eğitimleri benden daha önce yani bu senin bahsini ettiğin tarihten çok daha önce çok çok çok iyiymiş, sonra sözlük misali günden güne nesille birlikte bozmuş.
Ama bu iyilik fikri büyüklerimizden bize öyle empoze edildi ki; ben 3. sınıfta dershane denemesine girdiğimi çok net hatırlıyorum. ankara arı dershanesi. o zamanlar 3. sınıfta bile dershaneye gitmek için paranızın olması yetmez üstüne bir de dershane sınavını kazanmanız gerekiyordu. şimdinin robert koleji mantığı gibi.
Güzel bir ilimizin küçük bir ilçesinin parlak çocuklarındandım ortaokulda. Benim gibi olan kişilerin üstüne çok düşerlerdi. Annelerimiz bizden çok hırs yapıyorlardı. Benimki x bin soru çözdü, şu kadar net yapıyor filan. Çıldırmışlardı.
Ben hırs yapmazdım, ders dinleyip ödevleri yapardım. Buna rağmen hala bile o LGS'nin son 15 dakikası kadar stresli bir sınav anı yaşamadım. Önümde açık 2 sayfadaki bütün boşları aynı anda yapmaya çalıştım. İyice elim ayağıma dolaştı. Çok kötüydü benim için. Sonra o ilin fen lisesini kazandım. Meğer son 15 dakikaya kadar yaptıklarım yetiyormuş. Bir daha da sınavlarda stres yapmadım.
Bu arada o fen lisesine gitmedim. Liseye gitmişim ama fen lisesinde sadece sayısal alan olduğundan haberim yok. Bu kadar da şuursuzdum. Sayısal seçmemek için iyi bi Anadolu lisesine gittim. Sonra anamlar orda da sayısal seçtirdiler.
94 anadolu lisesi
98 fen lisesi
stres faktörleri değişik. benim için burslu kazanmak dışında okuma seçeneği olmadığı için bende belli bir sorumluluk ve bi derece stres vardı. ilkokuldan itibaren bütün sınavlarda derece yaptım -giderek iyileşti derecem ama ilk 3e giremedim ÖSSde.
ama mesela ne özel ders aldım, (hep burslu okuduğum için dersanelere de hep ücretsiz gittim zaten değilse gidemezdim), ne yazın oturup ders çalıştım. 2 ayrı dersaneye gidenler filan vardı, çünkü birinin matematikçisi birinin fizikçisi iyiydi filan. ben o kadar sistemli bir öğrenci değildim (hatta bilkentin COPE sınavı için hazırlık kursu olduğunu sınava 15 gün kala öğrendim, zaten param yoktu ve cenazemiz vardı, hiç hazırlanamadan girdim- geçtim gerçi - ama baya hazırlanan vardı gel gelelim şimdiki gibi abartı replikler sanki sınava bir kendisi giriyormuş tripleri yoktu kimsede). annem ilkokul mezunu bir kadın, dua eder yemek yapardı :) hırs yapacak bir şeysi yoktu. çok şükür illa tıp/hukuk okuyacaksın demedi. istediğim bölümü okudum. şimdi veliler 7/24 çocuğun hayatında. annem benim okulumun önünden geçmemiştir ilkokuldan sonra. ilkokulda da aynı sokaktaydı okul, beslenmeyi evden getiriyordu küçük kardeşimle gezerekten yoksa yine ne yapsın kadın okulda? "mutlaka okunacak" mottosu vardı ama annem 1 gün olsun "kaç soru çözdün" dememiştir. zaten çalışkandım. annem kapı kapı gezmezdi, hep evdeydi, evde ne yaptığımızdan cam gibi %100 haberi vardı. sormasına gerek yoktu bal gibi her şeyi biliyordu zaten. babam annemden daha stresliydi o da maddi konulardan.
şimdiki gibi anksiyete bozuluğuyla ilaç yazdırıp mala bağlamış tipler de değildik. şımarık çocuk da azdı. vardı ama azdı- ve genelde daha yüksek sosyo ekonomik düzeylerden çocuklardı, fakirin çocuğunun depresyona girecek vakti olmuyordu zaar. eğitimim için tüm öğretmenlerine tekrar teşekkür ediyorum. çocuğum olsa da senede 50 bin lira versem benim aldığım eğitimi alamaz artık bu ülkede.
anadolu lisemiz baya güzeldi bizim, dereceli çok öğrenci vardı, bilinçli de çok kişi vardı ama stres yönetimi iyiydi kimse b.kunu çıkarmıyordu. ankarada fen lisesi ortamı stres bakımından daha kötüydü.