Her gün eşiyle beraber işten dönerken yahut gün içinde karşılaştığım, evinin işleriyle ilgilenen, arabasını yamuk parkedince tekrar düzelten, sürekli aktif olan, gayet sağlıklı görünen ve merhabadan öte muhabbetim olmasa da varlığına bu şekilde göz aşinalığım olan komşu abinin kalp kriziyle vefat ettiğini öğrendim, yani şimdi artık onu görmeyecek miyim, inanamıyorum.

Sanki ölüm hep uzak ya da kazayla hastalıkla vs olur gibi geliyor. Böyle ani ölümler beni çok üzüyor, etkiliyor, korkutuyor. Akşam babama sarılıcam ve bak sakın dicem meselâ. Amannn ölüm de neymiş gayet doğal diyenlerin çok sevdiği birini kaybetmediğini düşünürüm hep. Birkaç yıl önce çocuğum gibi ciğerimden sevdiğim ananemi kaybettiğimde yaşadığım acıyı tarif dahi edemem, halâ hissederim, özlemi ayrı. Sanırım o yüzden benzer acı yaşamaktan bu korkum. Sizde nasıl etki yapıyor?


 

insan olan etkilenir.

etkilenmeyenin insanlığından şüphe ederim.

eeb

yemin ederim ilk paragraf benim (üst komşuyla sadece merabalaşmam arabayı parkedemeyince tekrar binip parketmem falan)

okuyunca tırstım.

mrv

insan her şeye alışıyor. babam dahil dört yakınımın ölümüne şahit oldum. he alışamayan da olabilir, o zaman da psikiyatrist kapılarını aşındırıyor insanlar. tabi ki alışma belli bir süre gerektiriyor yoksa o kadar da kaygısız olmak mümkün değil. daha geçen gün muhabbet kuşumu kafesin dibinde buldum. sabah oynayıp sevdiğim kuşu öyle görmek bile insana ölümü sorgulatıyor.

lazpalle

Çok etkiliyor. Ve korkuyorum. Herkes için. Simdi bile birileri veda ediyor hayata.

for day to break

Sıradanlığına rağmen ürkütücü bir olay tabi ama diğer taraftan ölümün karşısındaki yaşam da ondan daha az ürkütücü değil ki.

harvey

ne bileyim, sevdiğimizi kaybetmek ayrı, kendimiz için ayrı. Az sonra veya yarın ölebilirim, ama bunu bilsem de bilincinde değilim, uzak sanıyorum. Öldüm farzedelim, herşey yarım, planlar, acılar, hırslar, mutluluklar, heyecanlar, kızgınlık ve kırgınlıklar. Böyle düşününce hepsi ne kadar gereksiz.

mslny

çok sevdiğim dedemi kaybetmeme rağmen, üzülme konusunda her zaman yaygın kanaat ile paralel düşüncelere sahip olmayabiliyorum.

bunun sebebi; ölüm ile ilgili olan bakış açımı az çok değiştirmem olmuştur. inancımız ne olursa olsun, ölüm hep bir bilinmeyen olduğundan, çocukluktan beri bu bilinmezlikten o ya da bu şekilde etkilendiğimiz için ölüm olgusu bizi etkiliyor.

keza sürüngen beynimizdeki "hayatta kalma içgüdüsü" de bizi ölüme direnmeye mecbur bıraktığı için, özellikle yakınlarımızın ve sevdiklerimizin ölümü halinde, etik anlamda olmasa da pragmatik anlamda menfaatimizin etkilenmesi bizi üzer.

4 sene önce çok sevdiğim dedemi kaybettiğimde üzülmememin nedeni, ölümünü bekliyor olmam, kafamda alışmış olmam değildi. zaten ani bir ölümle aramızdan ayrılmıştı kendisi. tabi ki bakış açısını değiştirmekte, çeşitli inançların etkisi yadsınamaz ama biz kendi ölümümüzü çok uzak gördükçe, ölen kişiyle bir araya gelme ihtimalimiz olduğuna inansak bile, bu sürenin uzunluğu bizi sabırsızlık temelinde çok etkileme potansiyeline sahiptir.

Bütün bunlara rağmen, yine de sevdiklerimi ve yakınlarımı kaybetmek istemem o işin ayrı boyutu.

finsidigi

dede 1 - mort
dede 2 - mort (genç gitti)
nine 1 - mort
nine 2 - mort (genç gitti)
rol model dayı - mort (genç gitti)
büyük amca - mort
büyük hala - mort (genç gitti)
büyük yenge - mort
küçük amca - mort (genç gitti)
enişte 1 - mort
benden önceki on kardeş - mort (yarısı doğmadan, yarısı doğduktan sonra)
kuzen 1 - mort (baya genç gitti)
candan çok sevilen it - mort (çok genç gitti, 4 yaşında idi)

kuzenden sonra ölümü tamamen ti'ye almaya başladım. "büyük" ile başlayan ekip totalde 5 senede, son üçlüsü ise 3 ayda olmak üzere beraber gitti. benim kayışı koparmam sevimli itimin baya baya kıvranarak ölmesi ile başladı sanırım. kaç, üçüncü yıl dönümü geliyor galiba onun da. ondan bi' hafta önce dayınınki var - doğum günümle aynı gün.

tl;dr: aşağı yukarı anne ile baba, bi' avuç da teyze-amca-dayı etc kaldı. 5-6 gibi her şeyi siktir etmişlik geliyor, 8-9 civarı (ki her gün gördüğünse) kayışı kopartıyor. net bi' şekilde söylüyorum, daha bu pazartesi "ÇOK" uzun süreli depresyondan çıktığımı fark ediyorum. tıraş oldum - zararlı birkaç alışkanlıktan kurtuldum - eski hobilere döndüm ve yenilerini ekliyorum - kürek aleti sipariş ettim, fenerbahçe'yi zorlayacağım - okulun bi' spor takımına giriyorum etc.

tl;dr'nin tl;dr'si: yakınlardaki ilk birkaç ölüm sadece konsept ile tanıştırıyor - toz pembe dünyayı yıkıyor. sonraki birkaç ölüm yaşam sevincini biraz emiyor. ondan sonraki birkaç ölüm kaybetme korkusunu hayatın her anına sokuyor, sadece insanları sevip de kaybetmemek için mizantropi bile oluşabiliyor. sonrakiler de artık enkaza çeviriyor insanı - belli bi' yerden sonra anca toplarma adımları atılabiliyor.

özet geçiyorum, yakın akrabalar epey - akrabalar evet - çevredekiler, bi' yerden sonra pek önemsemiyorsun.

bilinmez bir yazar
1

mobil görünümden çık