Bunu duyduktan sonra olayı araştırdım ve efraim elrom adında o zamanın israil başkonsolosunu öldürdüklerini öğrendim. Yine biraz daha araştırmayla bu kişilerin türkiye halk kurtuluş ordusu diye bir silahlı örgüt kurduklarını öğrendim.
Şu üstteki davranışlar etik açıdan doğru gelmiyor. Celal şengörün savının doğru çıkmasının ardından ben bu insanlara negatif bakmaya başladım fakat bu insanların aynı zamanda bir çok seveni olduğunu biiyorum.
Bu işi tarafsız açıdan değerlendirir misiniz? Bu insanlar nasıl insanlardı, gerçekten eşkiya mıydılar yoksa kahramanlar mı? Nedir bu işin aslı?
birinin tarafsız değerlendirmesi yeterli olmayacaktır senin için önemli olan senin bakış açın burada.
ortadoğudaki şiddet sarmalarının x ülkesiyle alakalı olduğunu ve onun tüm bürokratlarının bu açıdan bulundukları ülkede silahlı kuvvetlerle, ülkenin demokratik aygıtlarına müdahale ettiğini ve bu açıdan bulundukları ülkelerde kendi ülkelerinin bir nevi temsilcisi olduğunu düşünüyorsanız ve buna tepki göstermek istiyorsanız ve de x ülkesinin yarattığı katliamlara tepki göstermek istiyorsanız bu eylem bir açıdan mantıklı görünebilir.
öte yandan devletin üstün bir ahlakı olduğunu, onun tüm çalışanlarının o ülke için yüksek bir kutsallığı olduğunu düşünüyorsanız. devlet ne yapmışsa yapmış olsun ve onun temsilcileri devletin yaptığı işlere ne kadar destek olmuşsa olsun onun temsilcilerinin de kutsal olduğunu düşünüyorsanız bu eylem elbette hatalıdır.
bunun dışında eşkıyalık kime göre neye göre? avrupa da siyasal hayat bugüne kadar ulaşırken birbirlerini boğazlıyordu ırklar ama sorsak bu avrupa nın siyasal gelişimiydi. o çocuklar da kendi planlarını gerçekleştirseydi yaptıkları devlet uğruna yapılan onurlu işler sayılacaktı. bu yüzden hangi pencereden bakıldığı önemli.
Tarihi baglamindan koparip degerlendirirseniz bircok sey boyle yaklasimlara surukler. Bu konuda kimse tarafsiz yorum falan da yapamaz. Sol icinde de tartisma konularindan biridir bu konu, hata mi degil mi diye tartisilir. Ben de hata ya da degil diyemiyorum, donemin kosullari cok baska cunku.
Olayda Deniz Gezmis zaten bulunmuyor, kendisi o sirada ceza evinde, idamini bekliyor. Zaten o nedenle Deniz'in birakilmasi icin bu eylem yapiliyor. Bu olaylari Sengor'den dinlemek buyuk hata, Fransiz Devrimine de felaket diyor mesela.
Sozun ozu donemi ve kosullarini okumak daha iyi bir yere tasiyabilir sizi.
He Deniz'e eskiya diyen adam Kenan Evren'in cenazesine celenk gonderiyor, asil eskiya kendi ideolojisi, haberi yok. Neyse, tartismayi bu boyuta tasimak kilitler ama son cumleyi yazamadan edemedim.
Benzeri bir olayı farklı bir haber üzerinden hatırlatmak isterim. Bakış açısı daha net anlaşılsın.
"2004 yılında Macaristan’da katıldıkları NATO Semineri’nde Gurgen Margaryan isimli Ermeni subayı uykusunda 16 balta darbesiyle katleden Azeri subay Ramil Seferov, ülkesine iade edildikten sonra, Cumhurbaşkanı Aliyev tarafından affedilerek kahraman ilan edildi. Azerbaycan Savunma Bakanlığı tarafından Ramil Seferov'a, sekiz senede birikmiş maaşının yanı sıra bir de ev hediye edildi. Ermenistan’ın Macaristan’la ilişkilerini askıya almasına sebep olan iadenin ardından Seferov binbaşılığa terfi ettirilirken uluslararası kamuoyunda da tepkiler devam ediyor."
Burada da çok benzer bir cinayet işleniyor ve sonuçlarını görüyorsun.
@evrim halkası +1
Öncelikle bugünün gözlükleriyle tarihsel olayları yorumlamaya kalmak bir hata. Dönemin havası neydi,fikirler neydi olaylar neydi bakmak lazım.
İkinci olarak sırf başka birinin kişisel görüşü üzerinden kamp seçmek bir hata.
Üçüncü olarak büyük saygı duyduğum bir entelektüel olsa da sosyal ve politik konularda Celal Şengör'ün görüşlerine septik yaklaşmayı tercih ediyorum. Size de tavsiye ederim.
Dördüncü olarak ise bu konuda yazılmış çizilmiş çok kitap var deniz gezmişi anlatan çok kitap var. Hiç bulamıyorsanız Erdal Özün kitabına bir bakın. Siz araştırın yani.
Tarafsız değerlendiremezsin ve evrim halkası +1
Celal Şengör tipik bir reaksiyoner. En büyük amacı, doğuştan kültürel ve maddi sermayeye sahip insanların bütün dünyayı yönetmesi ve geri kalan 'kölelerin' hareket etmeden boyun eğmesini sağlayacak bir siyasi düzen (bu amaçla askeriyenin ardına sığınmış ceberrut bir devlet ve millet kavramıyla bir kılınmış yalan bir ideolojinin ardına sığınır). Ondan bu isimleri okumak büyük bir hata. (Gerçi ondan, bu siyasi konumlanışı ve lensi sebebiyle, jeoloji dışında hiçbir şey dinlememek lazım.)
Bence, dönemin koşullarının yanı sıra devrimci şiddet, devlet terörü ve polis kavramı (155 polis değil de, polizeiwissenschaft olarak bahsedilen kavram) üstüne tarihsel, teorik ve sosyolojik okumalar yapılmalı. Neden bazı grupların şiddeti meşru iken (mesela devletler), bazılarının değil? Bir grup neden devrimci şiddete başvurur? Şiddet çıkmazına çıkışta ilk şiddeti hangi grup başlatır? Devlet terörünü eleştirmeden, devrimci şiddeti eleştirmek ne kadar etiktir? İki şiddetten de sıyrılmış bir politik imkan için nasıl konum alınmalıdır? gibi gibi.
ek: bu arada son sorunu yeni gördüm "eşkiya mıydılar yoksa kahramanlar mı" diye. Konuyla ya da günümüzle belki çok ilgisi olmayabilir, ancak bu iki kavram hakkında kısa bir anekdot da tıkandığın yeri açması için verilebilir. Aslında, özellikle 20.yy Avrupa tarih yazımında gelişen bir akım ile, tarih incelemesi yapılara ve halka yönelik olmaya başladı. Tarihte kimin hangi savaşı kazandığından, hangi köşkte oturduğundan daha önemli olan şey o köşkleri yapıp, savaşlarda ölenlerin bıraktığı miras. Bu miras, ilginç biçimde, eşkiyayı (rebel, vagabond, rogue, outcast, nomad vb.) kahraman olarak kodlar. Çünkü eşkiya kralın ve soylunun yönetme hakkını yerinden oynatmaya yönelik bir şiddet gerçekleştirir. Keza, Türk halk edebiyatında da benzer bir eşkiya/kahraman vurgusu vardır. Ancak Anadolu tarihini eşkiya, kaçak ve vurguncunun gözünden yazmaya girişen daha çıkmadı. Muhtemelen 'büyük tarihçilerimizin', aynı 19.yy Avrupasında işçi ve oy hakkı hareketlerini engellemeye çalışan elit tarihçiler gibi, tekelinden kaynaklanıyor.
halk hareketi her zaman engellenmiş ve itibarsızlaştırılmış bir ülkede ülkesini sevenlere veya sevmeye çalışanlara her zaman bir kominist vs yaftası takılmıştır. yunanistan, ispanya, fransa vb ülkelerde 1950lere hatta 80lere kadar bakıldığında halk hareketleri olmuş hatta Türkiye den daha ağırları yaşanmıştır. Daha 1990lara kadar ispanya bask bölgesinde bu tarz olaylar yaşanmaktaydı.
burda düşünülmesi gereken şey gerçekten bu olayı gerçekleştiren kişiler kendilerini bu halk hareketine adamışlar mıydı? yoksa birilerinin maşaları mıydılar onu değerlendirmek lazım. bu insanlar çıkarı olan insanlar olsalardı bu ülkeden kaçıp yurtdışında kaçak yaşarlardı.
Deniz gezmiş de Mahir Çayan da terröristtir. Ama süslü püslü sözleri olunca devrimci olunuyor bu ülkede. Hatta Deniz geçmişin tecazvü vakaları bile var. İğrenç herif